MAKALELER

Ve Maraton Sahnede!

2019.05.24 00:00
| | |
4591

“Kıyı” oyunuyla yeni sezonda perdelerini açan Moda Sahnesi, sezonun ikinci oyunu “Maraton” ile 17 Ekim’de prömiyer yaptı.

   “Kıyı” oyunuyla yeni sezonda perdelerini açan Moda Sahnesi, sezonun ikinci oyunu “Maraton” ile 17 Ekim’de prömiyer yaptı. Vahşi kapitalizmi, hayatta kalma çabasını, tüketime yönelik günümüz tv programları üzerinden tasarlanan oyunun konsept yönetimi Bedirhan Dehmen’e ait. Kemal Aydoğan’ın proje danışmanlığı üstlendiği oyunda İlke Kodal, Tolga İskit ve Yılmaz Sütçü rol alıyor.  Bengi Günay’ın sahneyi tasarladığı oyunun ışık tasarımı İrfan Vanlı’ya, ses tasarımı ise Mustafa Avcı’ya ait. 

   Moda Sahnesinin geçtiğimiz yıl itibariyle başlattığı dans tiyatrosu türündeki oyunlar alışageldiğimiz diğer tiyatro oyunlarla birlikte seyirciye geniş bir yelpaze sunuyor. Geçtiğimiz yıl başlayan “Balerin” adlı dans tiyatrosunun ardından bu yıl “Maraton” oyunuyla hem farklı bir sahneleme tekniğini seyirciyle buluşturarak eğlenceli vakit geçirmesini sağlıyor hem de dans tiyatrosunun gelişip popülerleşmesine olanak sağlıyor. Çünkü günümüzde hala müzikali, müzikli gösteriyi ve dans tiyatrosunu karıştıranlar var ki bu çok normal. Geniş bir yelpazeyle her gün İstanbul'da onlarca oyun sahnelenirken koca sezonda sahnelenen dans tiyatrosunun sayısı bir elin parmaklarını geçmez. 
   Öncelikle dans tiyatrosuna kısaca değinmek gerekirse 70'li yıllarda Almanya'da ortaya çıktığını yaratıcısı Bousch olan bu türün bedenin müziğe bırakılması temelinde oluşan, bir kalıba sokulamayan modern dansa alternatif bir tür olduğunu söyleyebiliriz. 

  Moda Sahnesinin prova notlarından ve sitesinden edindiğim bilgiye göre oyunun yaratım süreci geçtiğimiz yıl sahnelenen “Balerin” oyunun enerjisi ve heyecanı yeni oyun için ekibi motive etmiş. Yine aynı siteden türün 1930'ların Amerika'sında Büyük Buhran zamanında popülerleşmiş bir yarışma ve eğlence türü olduğu bilgisini edindim. Bir yanıyla Roma gladyatör dövüşleri geleneğiyle süreklilik içinde diğer yanıyla survivor gibi kitle tüketimine dönük günümüz tv programlarının öncüsü sayılıyor. Hepsinde ortak olan hayatta kalma çabasının sadistik hazza hizmet edecek şekilde paketlenmesi ve eğlence olarak sunulması. 

   Oyunda, İstanbul Büyük Dans Maratonunda finale kalan bir çiftin kırk gün kırk gece boyunca, iki saatte bir sadece on dakika mola vererek durmaksızın dans etmeleri konu ediliyor.  Horace McCoy’un 1935 yılında yayımlanan “Atları da Vururlar” romanı ile Sydney Pollack’ın aynı adlı filminden esinle hazırlanan oyun; büyük ödülü kazanma hırsıyla ortaya çıkan insanüstü performansı, eğlence olarak görülen rekabetin vahşiliğini gözler önüne seriyor.

   “Balerin” oyunundan tanıdığımız İlke Kodal, geçtiğimiz yıllarda ortalığı kasıp kavuran Kazan Dairesi yapımı “Hedwig Müzikali” oyunundan Yılmaz Sütçü ve “Joko'nun Doğum Günü” oyunuyla nerdeyse tüm ödülleri toplayan performans tiyatrosunun en önemli işlerinden biri olan Joko rolüyle tanıdığımız Tolga İskit'i buluşturmuş bu proje. Orkestra da Burak Cihangirli, Ekin Bilgin, Evren Karakul, Volkan Coşar oyunda halihazırda var olan coşkuyu daha da üst seviyelere taşıyor. Orkestranın seçimleri oyunun temposunda belirleyici ve oldukça başarılıydı. 

   Yılmaz Sütçü oyun girişindeki seyirciyi karşılaması, seyirciyle kurduğu diyalogu oldukça samimi ve başarılı buldum. Kısa zamanda seyirciyi oyunun içine alıp, durumun merak uyandırıcılığını arttırdı. Oyunun sabit bir metne sahip olmadığı, anahtar kelimeler kullanarak ilerlediği, her oyunun seyirciyle beraber tekrar değişebileceğini, gündemdeki konuları da içine alarak yapılandığını söyleyebiliriz. 

   Tolga İskit ve İlke Kodal'ın oyun boyunca durmadan dans etmeleri, oyunun ruhuna ve yapısına uygun sergiledikleri performanslar görülmeye değer. Estetik ruhun ve sahnede olma heyecanının prömiyer coşkusuyla birleştiğinde, ortaya çıkan durum inanılmaz bir biçimde heyecan vericiydi. Balerin oyunundan tanıdığımız İlke Kodal'ın coşkusu bir yana, tiyatro oyuncusu olan Tolga İskit'in her ne kadar daha önce fiziksel tiyatronun önemli temsillerinden bir tanesinde oynamış olmasına rağmen (ki temelde aynı şeylerden besleniyor) bir dans tiyatrosuyla seyircinin karşısına çıkması hakkını teslim etmeliyiz ki büyük bir cesaret. 3 oyuncuyu da gösterdikleri performanstan dolayı yürekten kutlarım. 
   Bedirhan Dehmen’e iki küçük eleştirim var. Birincisi, uç değerlerde yapılan kimi dokundurmalara ihtiyaç var mıydı? Açıkçası her kesimden izleyenler göz önüne alındığında kör göze parmak durumu olabilir. Yani bana kalırsa kaş yapayım derken göz çıkarmamakta fayda var. İkinci eleştirim ise, sabredin kelimesiyle biten oyunun tüketim çılgınlığı ve vahşi kapitalizme muhteşem bir gönderme yapmış ama oyunun finali sanki havada kalmış, zorlama bir final olmuş gibi geldi bana. Tekrar gözden geçirilerek revize edilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.

   Başta projeyi kabul edip danışmanlık görevini üstlenen Kemal Aydoğan olmak üzere oyunu tasarlayan ve yöneten Bedirhan Dehmen'in huzurunda tüm ekibi dans tiyatrosunun gelişmesi ve ilerlemesi adına gösterdikleri çabadan dolayı kutlarım.

(OYUNUN KÜNYESİ):
Proje Danışmanı: Kemal Aydoğan
Tasarım, Yönetim, Koreografi: Bedirhan Dehmen 
Sahne Tasarımı: Bengi Günay 
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Ses Tasarımı: Mustafa Avcı
Proje Asistanları: Ayça Güngör - Yunus Kaya 
Yaratan ve icra edenler: İlke Kodal, Tolga İskit, Yılmaz Sütçü
Canlı Müzik: Burak Cihangirli / Davul, Ekin Bilgin / Kontrbas, Evren Karakul / Piyano, Volkan Coşar / Trompet

Yavuz Koç Kulis Tiyatro Aralık 2018
 [email protected]

Anahtar Kelimeler: maraton, Moda Sahnesi



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir