AZ GELİRLİ BİR AİLENİN GİZLİ ZENGİNİ ŞEREFİNE ….UÇURTMANIN KUYRUĞU….
Oyun konusu kadar atmosferi ve yaşadıklarını canlandırma sanatıyla pisiko analizle harmanlayıp yapmacıklığı bertaraf eden oyun ; baba baskısıyla büyümüş olan bir adamın, onun ölümünün ardından intihar etmeye karar vermişken çocukluğu ve gençliğiyle yüzleşmesini, diğer kişiliğiyle çatışıp yeni bir kimliğe bürünüşünü anlatmaktadır.
Tek Dekorlu ve tek perdeli olan uçurtmanın kuyruğu adlı oyun 2 kişilik dev kadroyla sahnedeydiler. Televizyon dizilerinden tanıdığım Mithat ERDEMLİ (TRT1 ne seninle nede sensiz ; hatırlarsanız Eski devlet tiyatroları genel sanat yönetmen yardımcısı Sayın Sabri ÖZMENER ve Yine Ankara devlet tiyatrosu yapımı Karımla evleniyorum adlı oyunun yönetmeni Ali HÜROL’la ve bir çok Ankara devlet tiyatrosu sanatçısıyla oynamışlardı.) Başarısını, bu oyunda da harikalar yaratarak bir kez daha kanıtladı.Zaten bu oyunda hem oyuncu hem de Yönetmen asistanlığı yapması bunun göstergesiydi. Kendi kişiliğini canlandıran ve sahnedeki hareketleriyle coşkusu karakter değişimleri canlandırarak yaşadığı ‘’pısırık’’ yaşamını alt üst eden Büyük üstad Olcay KLAVUZLU (eğer bir dizide oynuyorsa kaçırmışım ne yazık !)
Babasının ölümüne kadar orta halli bir aile çocuğu olduğunu zanneden Mithat erdemli , avukatın mirasını açıklamasıyla bir kez daha şoke olmuştur. Aslında zengin bir ailenin çocuğu olan ve babasının ölümünden yıllar geçmesine rağmen yaşadığı korkuyu üzerinden atamadığı için mal varlığının tamamını avukatı yönlendiriyor.Baba baskısı ile büyüyen Mithat ERDEMLİ yaşamını korkak,basit ve sünepe olarak geçirmiştir. Taki içindeki bir ses (Olcay KILAVUZLU) bunlardan haberdar edene kadar. Öyleki çocukluğunda yaşadığı fantezileri şiir kitapları arasına saklanan kadın resimleriyle yaşamını sürdürmesi ve babasının bunun farkına vararak yatak odasının kapısını sökmesiyle son bulur.
Yaşamının her alanında baba korkusuyla yetişen Mithat girişmiş olduğu her işte karakter canlandırımıyla Baba,Sinemadaki Dansöz,Askeriyedeki Komutan,Kız istemeye giderkenki baba ,Mirası anlatan avukat,Öğretmen vs …yaşadıklarını canlandırmadaki harikalığı tebrik ediyorum.
Savaş DİNÇEL gibi bir üstadın yorum ve değişimler harikası ayrıntıları çok iyi düşünmesi ve Yönetmen hakan ÇİMENSER'İN oyuncu seçimindeki mükemmeliyeti sahnedeki insan üstü performansın kaçınılmaz oluşunu sağlamış .
Yönetmen Hakan ÇİMENSER’in oyunu piskolojık savaş içerisinde karakter değişimleri, yaşadıklarını sahneye canlandırma sanatıyla seyirciye o kadar güzel vermiş ki atlamak saygısızlık olurdu. Mithatın sahne üzerinde çocukluğunu yaşarkenki, hemen yanı başında olan bilyeleri dahi bir kez bile oynayamamış. Takım elbisesiyle oynayamayacağını söyleyen Mithat erdemli ye baskı kurmuş babası tarafından hiç çıkarılmaması gereken kıyafetini değişmesini ve rahat kıyafetler giymesini sağlamış oldu. Bilye oynarkenki yaşadığı çocukluğu ve bunu sahnede oynayışı gerçekten görülmeye değerdi.
Eskilerden bir sinema filmi vardı. Hatırlarmısınız Edvard NORTON ve Brad PİTT’in baş rolünu oynadığı ‘’ FİGHT CLUB’’ Dövüş Kulübü ; Edvardın tanımış olduğu bradın yaptıklarıyla edvardın hayatı değişmiştir. Tıpkı bu oyunda Mithatta olduğu gibi. İş hayatındaki değişimler,insanlara bakış açısı ve tabularını yıkma konusunda bu oyun Dövüş kulubünü andırmadı desek yalan olur. Bu oyunda da olduğu gibi filmin sonunda brad Pitt aslında edvardın yaşadıklarıymış.. edvardın geldiği noktadan sonra gitmesi ; uçurtmayı uçuran mithatı terk eden Olcay KLAVUZLU dan başkası değil.
Not : Kesinlikle burada yanlış anlaşılmasın : Savaş DİNÇEL gibi bir Hocamın bu filmden alıntı alarak oyun yazmasını söylemiyorum .Zaten kitabınında olduğu bu oyuna alıntı demek küstahlık sayarım. Bunu söylemek zaten haddime düşmez. Kaldı ki burada bahsettiğim olay sadece bu oyunu izlerken anımsadığım sinema filmdir. Bilgilerinize …
Dekor konusunda tek dekoru tek mekan içinde farklı canlandırmalarıyla, meyhane,doktor, Okul,Askeriye gibi mekan içindeki değişimlerinden dolayı Sertel ÇETİNER’î ayrıca kutlamak isterim. Bunu sağlayan yönetmeni de unutmamak lazım. Işıkta ; Şükrü KIRIMOĞLU ,Giysi Tasarımda ; Nalan TÜRKOĞLUNU ve Müzikteki Can ATİLLA’ya söyleyecek söz bulamadım. Hepsi birer harika .
Mithatın değişim sürecindeki kıyafetlerini değişirken striptiz havasında müziğin çok açılması konuştuğu birkaç cümleyi anlaşılmaz kılmış. Ve nihayetinde Mithat korktuğu ve tabuları içinde ezilip büzülmeden sıyrılmış , kendinden emin ,küçükken babasıyla beraber gittiği meyhanede artık gazoz yerine rakı içmeye başlamıştır. Hele Hele müzik eşliğinde soyunma sahnesindeki striptiz kahkaha dolu dakikalar geçirmemizi sağladı. Ve çocukluğundan beri uçuramadığı uçurtmayı uçurarak Oyunu noktaladı.Oyunun başında tanışmış olduğu ses (OLCAY KLAVUZLU) oyunda başında ne kadar kalması gerektiğini söylüyordu zaten oyun tamı tamına 1saat 25 dk sürecekti ve 1 saat 25 dakikada neler olabileceğini gördük.
Uzun zamandır böylesine güzel oyun izlememiş olmalıyım ki bu oyunu ballandıra ballandıra bitiremedim. Ama inanın izleme şansı bulursanız lütfen kaçırmayın , çünkü bu sezon izlenilmesi gereken oyunlardan bir tanesi.
Oyunun en güzel sözlerinden biri olan şu kelimeyi altına eklemek isterim.
Hikaye şöyle : Mithat çok korktuğu babasıyla beraber kız istemeye giderler. Yalnız Mithat, kız dul ve kendisinden yaşça büyük olduğu için beğenmemiştir. Bunu zorda olsa babasına söyler. Buna kızan babası oğlunun istemediğe kıza kendisi talip olmak ister bu seferde kız babasını kabul etmez. Reddilmenin getirmiş olduğu öfke mithatı babasından gittikçe daha da uzaklaştırmıştır. Aslında olayların başlangıç noktalarından bir tanesi de budur.Oyunun asıl amaçlarından biri bu; Kabul edilememe duygusu.
"HER YAŞAMDAN BİR KESİT, HER DUYGUDAN BİR TUTAM VE HANGİ YAŞTA OLURSA OLSUN HERKESİN KENDİNDEN BİR PARÇA BULABİLECEĞİ BİR OYUN"
İhsan ATA
[email protected]
Anahtar Kelimeler: uçurtmanın kuyruğu, ankaradt, ankara devlet tiyatrosu, savaş dinçel, hakan çimenser
0 Yorum