TRABZON DEVLET TİYATROSU TROYALI KADINLAR…
MÖ 415 yılında Atina İle Sparta'yı karşı karşıya getiren ve on yıl süren Peloponnesos Savaşı ortamında yazılmış olan oyun, günümüz dünya düzeniyle örtüşmesinin yanında; savaş karşıtı teması ve kadınlarıyla çok önemli bir tragedya.
Troya kentinin düşmesiyle oğullarını, kocalarını, sevgililerini, sevgilerini, umutlarını, inançlarını kaybeden, her şeyleri ellerinden alınan, esir düşen Troyalı Kadınlar'ın acıları, ağıtları, boyun eğmemeleri anlatılıyor oyunda.
İNSANLARIN PAYINA DÜŞEN ŞEY HEP AYNI
Asırlar önce yazılmış olan oyunun konusu hala güncelliğini koruyor. Yakın geçmişte iki büyük dünya savaşı yaşayan evren, şimdilerde de savaşla, açlıkla, ölümle boğuşuyor. Troya'da yaşanan yıkım, acı bugün özgürlükçü, demokrat, modern ''emperyalist'' ülkelerin bombaları, uçakları, tanklarıyla Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de yaşatılıyor… Acı bir gerçektir ki bu sömürü düzeni, açgözlülük, kana susamışlık devam ettikçe, bu acılarda devam edecek. Troya Kadınlarının çığlıkları, ağıtları gelecekte de aynı şiddetiyle duyulacak, kulakları dağlayacak.
OYUNCULAR VE OYUNCULUKLARI
Halil Ayan (Menelaos), Elif Şeker Saka (Andromakhe), Dilek Güven (Kraliçe Hekabe), Birkan Görgün (Talthybios), Aslı Artuk Şener (Kassandra), Zeynep Ekin Öner (Koro Başı), Şevki Çapa (Poserdaon), Başak Anat (Palas Athene), Duygu Dokgöz (Helene), Yiğit Gümüşada (Asker), Gizem Gen (Koro), Duygu Ertan (Koro), Aynur Yılmaz (Koro) oyunda rol alan oyuncular.
Kraliçe Hekabe rolüyle izlediğim Dilek Güven, oyunun baş kahramanı Hekabe'nin ruhsal durumunu, yıkımını, ağıtlarını hakkıyla veremiyor, yaşayamıyor, yaşatamıyor… Kraliçe Hekabe karaktari sahnede tam anlamıyla hayat bulamıyor, eksik kalıyor, oyunu sürükleyemiyor. Ayrıca Dilek Güven'in ''kızıl'' saçları, Hekabe karakteriyle hiç uyuşmuyor. Kraliçe ağıt yakarken, bir repliğinde kendini tasvirde ediyor; ''…onun günahı yok etti Priamos'u, beni yıkıntıya sürükledi. Burada, çadırın yanında Agamemnon'un, tutsağıyım, köleyim, çaresizim. 'Kır' saçlarımla oturmuş yas tutuyorum işte…'' Bu ağıtlardan da anlaşılacağı gibi kraliçe ''kır'' saçlıdır. Sahnedeki kraliçe ise ''kızıl'' saçlı. Kocası, çocukları öldürülmüş, şehri yakılıp-yıkılmış, ağıtlar yakan yaşlı kraliçe tasvir edildiği gibi ''kır'' saçlı olmalıydı diye düşünüyorum. Ruhsal durumu ve dış görünüşüyle büyük acılar içerisindeki kraliçe ''kır'' saçlarla trajedinin içerisine Dilek Güven'i ve seyirciyi çok daha iyi çekebilirdi. Kutsal bakire Kassandra rolüyle Aslı Artuk Şener iyi oynuyor. Ancak elindeki megafonla öfkesini kusarken bir futbol amigosonu, tribunbaşını anımsatıyor. Sol yumruğunu kaldırıp, indirdiği bu sahnede daha dikkatli olmalı.
Helene rolüyle Duygu Dokgöz; sarı saçları, beyaz, uzun elbisesi, düzgün fiziği ve iyi oyunculuğuyla rolüyle bütünleşmiş. Savaşın sorumlusu konumundaki Helene, kaçtığı kocası Menelaos'a kendini affettirmeye çalıştığı sahnede, kurnazlıklarıyla, cilveleriyle, dişiliğiyle son derece başarılı ve cesaretli...
VE ZEYNEP EKİN ÖNER…
Hayat verdiği karakterlerin postuna bürünen, karakterleri enine-boyuna analiz eden ve sahnede devleşen, ''Deli Dumrul''da ki performansıyla da İsmet Güntay Tiyatro Ödülleri En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Zeynep Ekin Öner Troyalı Kadınlar'da da kusursuz bir oyunculuk çıkarıyor. Oyuna çok hakim. Sahne de perişan bir halde. Troya'lı kadınların trajedileri onun yüzünde hayat buluyor. Söz Zeynep Ekin Öner'den açılmışken söylemeliyim ki; Kraliçe Hekabe karakteri Öner'le hayat bulmalıydı.
DEKOR TASARIMI OYUNLA BÜTÜNLEŞMİŞ
Hakan Dündar dekor tasarımıyla iyi iş çıkarmış. Sahnenin sağ ve sol taraflarına yerleştirilmiş yarım daire biçimindeki demir parmaklıklar zekice tasarlanmış. Parmaklıkların arka taraflarında dolaşan askerleri saymazsak, oyunun tamamı bu demir kütlelerinin arasında geçiyor. Troya kadınlarının esirliği, çaresizliği ve hatta iki yarım daireyi birleştirirsek oluşacak olan temsili bir dünya şekli, Troyalı kadınlar nezdinde tüm dünyanın esir, işgal altında olduğunu simgeliyor.
Sahnenin en gerisine, sahnenin ortasına gelecek şekilde yerleştirilmiş büyük bir vantilatör oyun boyunca önemli görevler üstleniyor. Çalışırken çıkardığı gürültü ve sağladığı şiddetli rüzgar ile gerilimli atmosfere önemli katkılar sunuyor.
OYUN GÜNÜMÜZLE KÖPRÜ KURMUŞ
Modern giyinişli; güneş gözlüklü, postallı, tabancalı, megafonlu askerler… Takım elbiseli, papyonlu, golf değnekli Poserdaon, yine takım elbise giymiş Talthybios… modern dünyayla özdeşleşmiş giysilerle günümüze taşınmış.
Esir kadınlara (ülkemizde de görmeye alışık olduğumuz) yemek verilme (atma) sahnesi günümüzle özdeş…
Hektor'un oğlunun öldürülmüş küçük bedeninin, askerler tarafından babasının kalkanıyla sahneye getirilip, annesinin önüne bırakıldığı sahnede, yere dik bırakılan büyük, bezden yapılmış kalkanın arkasında beliren (gölge oyunları estetikliğinde) ceset, ağıt yakan kadınların elleri, Talthybios'un ayakları yaratıcı bir sahne.
Kadınların ellerinden oyun boyunca düşmeyen defler, ağıtlarını ve şarkılarını dile getirmelerinde kadınlara önemli yardımlarda bulunuyor.
SON SÖZ…
Oyuncu seçiminde hata yapıldığı düşüncesindeyim. Oyunun en önemli karakteri Kraliçe Hekabe'yi canlandıran oyuncunun oyuna ağırlığını tam anlamıyla koyamaması, yetersiz kalması, oyunu sürükleyememesi büyük bir eksiklik. Bu nedenle de oyunda zaman zaman kopukluklar, ritim bozukluğu hissediliyor.
Güçlü olanın, güçsüz olana yaşattığı ve yaşatmakta olduğu acıları anlamak, büyük bir çoğunluğa biçilen yaşamı düşünmek istiyorsanız Trabzon Devlet Tiyatrosu Haluk Ongan Sahnesine uğrayın…
Unutmayın! Troyalı Kadınlar her yerde…
İyi seyirler…
Anahtar Kelimeler: Troyalı Kadınlar, Trabzon Devlet Tiyatrosu, Euripides
0 Yorum