Bilseniz, Savaş Başar ile röportaj yapmayı ne çok isterdim.Olmadı.Yetişemedim
kendisine.Otuz yedi yıl önce aramızdan ayrıldı çünkü.Ne tuhaf Alice'in tavşanı gibiyiz aslında, bazen tek bir dakika için çook erken, bazense o bir dakika için çok geç kalabiliyoruz.Ama sözüm söz, ne yapıp edip Savaş Başar'ı, oğlu Kemal Başar'dan dinleyeceğim.
Neyse lafı şirazeden çıkartmayayım, geçen gün konuğum Savaş Alp Başar'dı." Köksüz " adlı sinema filminde, " Tut Elimden Rovni ", " Amy " gibi tiyatro oyunlarında, hayli ' zor, tuzaklı rollerde olabildiğince yalın, doğal, denetimli, etkili oyunculuklar sergilemiş bir aktör ' Savaş Alp Başar.Her defasında, nüanslı, varsıl oyunculuğuyla sahnede klişe değil, karakter yaratan bir aktör üstelik.
Pınar Çekirge - Öncelikle geçtiğimiz günlerde " Tut Elimden Rovni " adlı oyunda gösterdiğin başarı nedeniyle aldığın Üstün Akmen 2019-22 "Yılın Umut Veren Erkek Oyuncusu" ödülünü kutluyorum. Hatırlıyorum, 2013'de, Adana Altın Koza Film Şenliği'nde "Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü" ne de değer bulunmuştun.Şunu sormak istiyorum, ödül senin gibi çok genç bir sanatçı için ne ifade ediyor ?
Savaş Alp Başar - On yıl önce benim için her zaman çok özel bir yeri olan " Köksüz "le
ödül kazanmıştım.Şimdi de yine benim için çok özel olan, kendimden, toplumdan,
çevremden birşeyler katarak oynadığım bir oyunla bu ödüle değer bulundum.Sanırım insan kendisi ile özdeşleştirdiği işleri en iyi şekilde yapıyor.Bilgisiz
politikacıların ve kimi toplum erklerinin cahilce hava atmak gayesiyle söylediği gibi, tiyatro bir yalan değildir. Tam tersine insanı, insana, insanca anlatmaktır.Yani iyi de olsa, kötü de olsa bunu karşısındakine en namuslu şekilde geçirebilmek ki, karşındaki de kendini aynada tam olarak görsün, görebilsin.Farkına varsın.
Tiyatronun gerçek misyonu budur zaten. Soruya gelecek olursam, aslında aldığım ödüller motivasyon dışında, ki bu ülkede sanat yapan herhangi biri için bence muazzam önemli, bana, bize konuşacak, eleştirecek
fikir söyleyebilecek yeni alanlar, yollar açıyor çünkü.
Pınar Çekirge - Savaş Başar adını taşımak nasıl bir duygu ? Öyle bir aileden geliyorsun ki deden Savaş Başar, annen Lale Başar, baban Kemal Başar, büyük amcan Yalçın Başar....Başar soyadı bir avantaj mı, dezavantaj mı ?
Savaş Alp Başar - Dedem, babam, annem, büyük amcam. Hepsi çok değerli. Hepsi çok büyük bir şans. Hepsi de uğurum ve yol göstericim, nasıl desem, ışığım oldular.
Hatırlıyorum, on iki yaşındayken sayısal bir zekaya haiz olmadığım konusu ayyuka çıkınca korku ile
Bilkent’in konservatuar sınavına koşmuştuk.Yalçın amcam da gelmişti.
Pınar Çekirge - Yalçın Başar...
Savaş Alp Başar - İzmir’in duayen çelisti, Hacettepe’den mezun olduktan sonra, oraya yerleşti. Bu kadar sanatçı akrabam var ama, ömrünün her anı gerçek anlamda sanatla geçen tek onu gördüm. Yakışıklı, yetenekli gerçek bir idoldü benim için. Diyebilirim ki, asıl konservatuar kültürünü Bilkent’te hissettim ve yaşadım... Orada enstrumanınızı siz seçmiyorsunuz. Bölüm, bölüm dolaştıktan sonra oradaki hocalar hangi saza uygunsanız size o konuda 'olur' veriyorlar. Ben de vurmalı bölümünü çok istemiştim ki, hevesim bir hoca tarafından kırıldı. Bu arada gerçekten iyi değildir ritm duygum, kendisinin haklı olduğunu ilk senemde anladım zaten. Klarnet bölümüne girdim. Hocam, enstrumanından ziyade insanlığıyla, öğreticiliğinden ziyade yol göstericiliğiyle, babacanlığıyla, disiplinin yanında neşeyi, neşenin yanında siniri ve hepsiyle beraber gerçek, bütün bir sanatçı olmanın nasıl bir şey olduğunu ilk kez görüp kendisine çok imrendiğim Vladamir Zverev oldu.Bu da çok büyük tesadüftür. Zverev, 2013’te Altın Koza’da ödül aldığım gün aramızdan ayrılmıştı.Bahçede Ecem Uzun ile muhabbet ederken telefonum çaldı, açtım ve dönem arkadaşım Zverev'i kaybettiğimizi söyledi. Ben de yaptığım konuşmaya, ödülümü kendisine ithaf ederek aldığımı söyleyerek, başladım. Bu arada İstanbu’la taşındık ve İÜDK’da klarnet eğitimime devam ettim. Üzüldüğüm, kırıldığım bir süreçti.Mesela Majör yerine Büyük sözcüğünü kullanmam bile hoş karşılanmadı orada.Sanırım kolay bir öğrenci değildim, kabul ediyorum.Ama kimseye bir saygısızlık, terbiyesizlik yapmadım hiç.İsmimi vermek istemediğim bir hocadan gördüğüm mobbing benzeri tavır nedeniyle, hemen belirteyim on üç yaşındaydım, Pera Güzel Sanatlar Lisesi'ne geçtim. Hayatımın en güzel yıllarını, oyunculuğumu besleyen birçok tecrübeyi ve hayatı Pera’da öğrendim, diyebilirim.
Pınar Çekirge - Ya sonra ?
Savaş Alp Başar - " Köksüz " adlı sinema filmiyle sinema / televizyon kariyerime, şanslı bir başlangıç yaptım.Her açıdan iyi, üst düzey bir projeydi.Ardından bir ajansla çalışmaya başladım.Yaklaşık üç yıl boyunca iş yapmadım.Adeta kapılar kapanmıştı.Kendimi hep geliştirmeye çalıştım. İzledim, oynadım, fikir sahibi oldum ve yaşadım ama hiç kendi akranlarımdan herhangi bir fazla ‘’daha’’m olmadı. Olamaz da zaten, kayırmayla, bir diğer ifadeyle paraşüt ile bir yere gelen insan orada duramaz. Unutulur veya düşer, silinir. Bizim yaptığımız kolay bir iş değil...herşeyden önce nitelik, özveri, kalite, duygusal ve bedensel direnç, güç, sürekli kendini geliştirmek, yenilemek ve eğitmek için çaba gerektiriyor.Bugün yaşıtım olan, gerçekten çok iyi oyuncularla birlikte çalışıyorum. Mesela Cansu (Tekoluk), Ecem (Uzun), İlker (Ergin).Bu arada sanat ortamında büyüdüm ve o havayı daha en başından soludum.
Pınar Çekirge - Zorlukları oldu mu bu durumun ?
Savaş Alp Başar - Sürekli olarak çok başarılı olmam beklenildi, kuşkusuz.İnkar edemem bu bir yüktü başkangıçta, ama kendimi eğittim. Avantaj mı, dezavantaj mı ? Siyah mı beyaz mı ? Bence gri, diyelim.
Pınar Çekirge - Tiyatrocu olmaya nasıl karar verdin ? Yoksa genetik kodlar mı girdi devreye ?
Savaş Alp Başar - Aslında tiyatrocu olmaya hiçbir zaman net olarak karar vermedim. "Köksüz "ü çekmiştik, az önce belirttiğim gibi, bir ajansla çalışmaya başlamıştım. O dönem biraz kayıptı benim için. Ergenliğimi eğlenerek yaşıyordum. Para da kazanıyordum ve açıkcası müzik ile oyunculuk arasında bir tercih yapmayı pek düşünmedim. Kolaya kaçtım, çünkü ülke koşullarında müzik yapmak zordu, dahası yurt dışına çıkmak için çok geç kaldığımın da farkındaydım.Ve o yaz tiyatro bölümü sınavlarına girmeye başladım.
Pınar Çekirge - Annen, baban bu kararında seni desteklemiş olmalılar, öyle değil mi ?
Savaş Alp Başar - Ailem, tabii ki, beni destekledi.Kişiliğimi, duygu ve düşünce yapımı en yakından bilen insanlar oldukları için hoşlarına da gitti bu tercih.Üstelik sosyal, insanlarla iç içe olabileceğim bir bölüm...sanki değil, kesinlikle memnun olup, derin bir ‘’oh’’ çektiler, eminim.
Pınar Çekirge - On yedi yaşında çok önemli, üstelik annenle beraber rol aldığın " Köksüzler " ile gelen başarı...ve ödül.Biraz daha bu konuya değinsek...
Savaş Alp Başar - Çok ilginç bir olaydır, Altın Koza Ödülü'yle eve geldiğimde ufak bir kutlama daveti düzenlemiştik.Ancak babam kös kös, sanki bir şeylerden rahatsız olmuş gibi, asık bir yüzle oturuyordu. ‘’Ne oldu?’’ dedim. ‘’Çok kötü oldu’’ diye yanıtladı beni.
Pınar Çekirge - Neden ?
Savaş Alp Başar - Çünkü bu ödülün bende geleceğe dair bir takım büyük beklentilere neden olacağını düşünmüş.Kimi zorlukları, başarısızlığı, hatta yenilgiyi tatmadan başarılı olmuştum çünkü.
Pınar Çekirge - Ve yoluna başarıyla devam ediyorsun. Doğru biliyorsam, "Amy Winehouse", "Tut Elimden Rovni", "Bana Amy De", "Avare Müzikali", "Gökten Gelen Adam"da oyuncu olarak izleyici ile buluştun.Üstelik "Amy Winehouse" ve "Tut Elimden Rowni' ile Kore'de Türk tiyatrosunu temsil edeceksiniz...neler hissediyorsun ?
Savaş Alp Başar - Tarihte ilk kez bir Türk tiyatrosu olarak, Güney Kore’de olacağız. Bu tabii ki, harika bir duygu.
Pınar Çekirge - Bir özel tiyatronun başarısı bu.Tiyatro Keyfi'ni yeniden kutluyorum.
Savaş Alp Başar - İtiraf edeyim, şirket yönetmek, hayatta en korktuğum şey... çünkü bunun eğitimini almadım. Oynayın deyin oynarım, çal deyin çalarım ama yöneticilik, bambaşka bir meziyet ve tiyatromuzu yöneten herkesle gurur duyuyorum.Laf lafı açtı aslında, konuya dönersek, "Avare Müzikali" tam bir fiyaskoydu. Neredeyse bütün ekibin hakkı yendi. Biz başrol oyuncuları olarak, diğerlerine oranla daha az sıkıntı yaşadık belki, ama hep içimdedir o insanların hakkının yenmesi olayı. "Gökten Gelen Adam" ise değişik, fantastik bir oyundu.İki sezon oynadık. Zaten oyunun yazarı tanıdığım en fantastik adam olan, Kubilay Tuncer... nam-ı diğer Qb'ydi. Olağanüstü, rengarenk, enerji dolu bir adam. Aile gibi olduk. İlk tiyatro tecrübemdi ve bunun Qb ile olması harika bir armağan oldu benim için.
Pınar Çekirge - Bir çocuk oyunu yönettin, bir oyunda yönetmen yardımcılığı yaptın....
Savaş Alp Başar - " Kırık Boynuz’un Hikayesi " ni babam yazmıştı...o çok iyi bildiğimiz inatçı keçiler masalını oyunlaştırmıştı. Çok güzel bir oyun çıktı ortaya ve hayatımda ilk kez yönetmenliğin tadını aldım. Çok farklı bir duyguydu...bir hayal kurmak ve bir takımı yönetmek. Kesinlikle yapmak isteyeceğim bir iş... ama çok okumak ve çok çalışmak ve en önemlisi sonsuz sabır gerektiriyor.
Pınar Çekirge - " Kemal Başar'dan Öylesine Hikayeler " desem...
Savaş Alp Başar - Çok anlamlı bir projeydi benim için.1986 yılında kaybettiğimiz dedem, Savaş Başar, bir sandalye ile neredeyse tüm Anadolu'yu dolaşıp, Sait Faik öykülerini sahnede yaşar kılmış.Babam da Emrah Serbes ve Hakkı Ergök öykülerinden yola çıkarak hazırladığı bu oyunu dedeme, onun hatırasına adadı.Bense projenin yönetmen yardımcılığı ve müzik direktörlüğünü gerçekleştirmiştim.
Pınar Çekirge - Kemal Başar " Önce yönetmenim," demişti.Ya Savaş Alp Başar, yönetmen, oyuncu, müzisyen ? Önce hangisi ?
Savaş Alp Başar - Dünyada yaşanan olumsuzluklara, haksızlıklara karşı bir ses çıkartmak istiyorum. Asıl görevim buymuş gibi geliyor bana ve kitleleri harekete geçirmek, yapılan bir yanlışa tepki gösterip, bu fikri insanlara ulaştırmanın en makul yolu tabii ki oyunculuk şu an. Ancak müzik de bambaşka bir olay. Çünkü müzik yaparak, özgün halinizi, salt size ait düşünceleri armoni denen bir büyü ile anlatabiliyorsunuz. Daha zor, ama daha gerçek.Örneğin İlhan İrem gibi, King Crimson gibi Pink Floyd gibi, müzisyenlerin hayat hakkındaki görüşlerini kitlelere doğru biçimde aktardıklarını, düşünüyorum.Anladığım şeyi anlatmak ve sonucunda bir başkasının kendisinin de anlaşıldığını düşünmesini, sesimi sesinin yanında duymasını, bana eşlik etmesini, istiyorum. Yani oyunculuk ve tiyatro her zaman baki. Ama ben umarım iyi bir müzisyen olurum.Kısaca, özetlemek gerekirse, anladığım şeyi anlatmak ve sonucunda bir başkasının kendisinin de anlaşıldığını düşünmesini istiyorum.Hepsi bu !
Pınar Çekirge - Savaş Alp Başar'ın geleceğe yönelik hayalleri nedir ?
Savaş Alp Başar - Gelecek beni, belki de bilinmezliklerle dolu olduğu için, hep korkutur. Geçmişse oldum olası hep mutlu eder.Yaşadığım anın önemine inanan biriyim aslında. Hayatımda değişiklikler olurken, onları oldukları anlarda fark etmeye çalışırım. Üniversitede hocam (Elif İskender) bize " Bir acı yaşadığınızda daha sıcakken o acıyı yaşadığınızı fark etmeye çalışın, ertelemeyin," demişti.Aslında insan gerçekten bulunduğu an dışında çok ilkel bir varlık. Geçmişe sığınıyoruz. Geçmiş güzel. Yaşadığımız en aşağılayıcı anı bile güzel, çünkü bize kattıkları var. Ancak geleceğin getireceği olası kayıpları, kaybedecek olduğun zaman dışında bilemezsin. Hayalim iyi bir insan olarak kalabilmek ve hayattan olabildiğince keyif almak ve sözümü sanatla söylemek, sanırım.
Pınar Çekirge - Savaş Alp Başar buğulu bir pencere camına ne yazardı ?
Savaş Alp Başar - " Bir çocuk, anlamaya çalışan..."
Anahtar Kelimeler: savaş alp başar, tiyatro keyfi
0 Yorum