MAKALELER

Rahat Yaşamaya Övgü - Tiyatro Pera

2009.01.13 00:00
| | |
3215

Nesrin Kazankaya yönetimindeki Tiyatro Pera, “Rahat Yaşamaya Övgü” ana başlığı altında bir Bertolt Brecht (1898-1956) “seçkisi” oynuyor.

Eşkıya dünyaya hâlâ hükümdar olmakta: Rahat Yaşamaya Övgü 


Nesrin Kazankaya yönetimindeki Tiyatro Pera, “Rahat Yaşamaya Övgü” ana başlığı altında bir Bertolt Brecht (1898-1956) “seçkisi” oynuyor. Yani Nesrin Kazankaya, almış Brecht’in “Schweyk İkinci Dünya Savaşı’nda”sını, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi”ni ve “Üç Kuruşluk Opera”sını bir potada eritmiş. Sonra süzmüş. Yetinmemiş, bir de imbikten geçirmiş, damıtmış. Her oyun için Dramaturg Şafak Eruyar ile birlikte bin bir titizlikle hazırladıkları oyun kitapçıklarının sonuncusunda, yani “Rahat Yaşamaya Övgü”ye ait olanında; “Tiyatro Pera’da sahnelenen her oyun, söylenmesi gerekli ‘söz’ün önderliğinde yeni bir estetik arayışını da birlikte getirir” diyor ya, eksiği var fazlası yok söylediğinin. Yeri gelmiş orasını burasını kıyısından köşesinden eleştirmiş olsam da, daima yeni bir estetik anlayış getirdiğini asla inkâr edemem Tiyatro Pera’nın. Gerçekten de Ariel Dorfman’ın “Ölüm ve Kız”ı da, Shakespeare’in “Yanlışlıklar Komedisi” de, “Venedik Taciri” de, Coline Serreau’nun “Bir Çöküşün Güldürüsü (Tavşan Tavşan)” de, Nesrin Kazankaya’nın “Seyir Defteri (Julia)” de, “Dobrinja’da Düğün”ü de, “Profesör ve Hulahup”u da gerçekten söyleyecek sözü olan, estetik arayan, estetik yaratan oyunlardı. 

Bertolt Brecht… Alman tiyatro adamı; oyun yazarı, kuramcı, dramaturg, yönetmen, epik tiyatronun kurucusu ve baş temsilcisi, çağdaş tiyatronun en çok etkilendiği kişi; şair, öykü yazarı, romancı, sanat adamı… Ve onun üç önemli yapıtı… Bu üç önemli yapıtındaki savaş, faşizm ve çarpık ahlak dayatması temaları, Nesrin Kazankaya’yı kışkışlamış. Üstüne üstlük bir de yazarın “Faşizm Üzerine Yazılar”ından seçki yapınca ve de yaptıklarını kabare dünyasının ışıltılı estetiği içinde yoğurunca, ortaya (Kazankaya’nın oyun kitapçığında dediği gibi) vahşi kapitalist sistemin göz boyayan görünümü kabarenin ışıltıları arasında ortaya dökülüvermiş.

Nesrin Kazankaya, oyun kitapçığında; “Nasıl oluyor da, yarım yüzyıl öncesi bir yazarın kaleminden çıkmış olan yapıtlar, günümüz dünyası sorunlarıyla böylesine güzel ve şaşırtıcı bir biçimde örtüşebiliyor? Sorunlar mı değişmedi? Yoksa insanlık tarihi kendini yineleyen bir kader dizgesi mi” diye sormuş. Sormuş, ama için için yanıtını da aramış, seyircisine de arattırmış. Uyarlarken, Brecht’in eleştirel gerçekliğe verdiği ağırlığı içine sindirmiş, sindirdiğini yönetirken aynen sahneye taşımış. Karakterlerin doğasını değil, toplumsal ilişkiler içindeki yerlerini ve duygu-akıl ikiliği içindeki davranışlarını ve bunun sonuçlarının altını çizmiş. Örneğin, “Üç Kuruşluk Opera”da Macheath’in suç işleme çarkında, toplumun bir imgesini daha da sivri yaratmaya çalışmış. Brecht’in, burjuva kapitalist ilişkilerin çözümünü parodili bir eğretileme içinde ortaya koyuşunu hafif abartarak daha da etkili kılmış. Burjuva kapitalist dünya, Kazankaya’nın uyarlamasında sanki daha bir “yeraltı suç dünyası” olarak örneklendirilmiş. Üç oyunun çerçevesini Brecht’in istediği ölçüde bilinçli olarak toplumsal olarak çizmiş, ancak üç oyunun özündeki “insan”ı çekip en öne çıkarmış. 

Evet… Müzikal oyun “Rahat Yaşamaya Övgü”yü dilimize Yücel Erten-Nesrin Kazankaya ikilisi kazandırmış. Detaylarına önem verilmiş, sözdizimi ile anlambilim arasındaki ilişki bilinçli olarak iyi ayrıştırılmış, buram buram kapsamlı bir kültür anlayışı kokan çeviri, Erten-Kazankaya ikilisinin çevirisi. Kapitalist sömürü düzenini, paylaşım savaşlarını, faşizmin yükselişini ve bunun karşısında küçük burjuvazinin vurdumduymaz tavrını ve genelde ahlak anlayışını konu alan oyunda kullanılan Kurt Weill, Hanns Eisler ve Turgay Erdener’in müziklerini Ahmet Kara yönetmiş. Ezgi Kasapoğlu (piyano), Ozan Bayraşa (gitar), İzi Eli (bas gitar), Hasan Dağlar (klarinet/saksafon), Zafer Oğuz’dan (davul) oluşan orkestra, müzikleri mükemmel icra ediyor. Ezgi Kasapoğlu’nun şarkıların kimilerini soprano sesiyle söylemesi ise kabareye ayrı bir renk katıyor. 

Sıradan insanın kendi sonunu hazırlayan olaylar karşısındaki aymazlığının komik ve ironik bir yaklaşımla sorgulandığı oyunun dans düzenini Erdinç Anaz üstlenmiş. Erdinç Anaz için “Venedik Taciri”nde söylediklerimi yineleyeceğim. Anaz’ın dans düzeni olabildiğince canlı, ama Zeynep Özden’in bu kere de hareket içerisindeki ritmi görmesini ve duyumsayabilmesini, bedeninin üç boyutluluğunu anlamasını sağlayamamış. Vokal Yönetmeni Ezgi Kasapoğlu’na sözüm yok. 

Dekor tasarımını yapan Vecdi Sayar tonet sandalyeler, sonradan hapishane olacak olan oyun içinde değiştirilen giysileri taşıyan elbise askısı, kırmızı kadife perde, renkli ampullerden oluşan dekoruyla yalınlığı yeğlemiş. Dekor yok gibi. Böylece mekândan mekâna sıçramalarda dekor ayak bağı olmuyor, oyunun hızını kesmiyor. Hele hele, “Üç Kuruşluk Opera”da yarattığı “samanlık”, gerçekten yaratıcılık ürünü… Yüksel Aymaz ise sahne üzerinde bölümlenen her noktayı yeterli açılardan ışıklandırarak gene başarıya ulaşıyor. Nilüfer Moayeri imzasını taşıyan giysiler toplumsal konumu, dönemi, tarzı, kişisel yeğlemeleri belirgin biçimde ortaya koyar nitelikte.

Deneyimli oyuncu Levent Öktem, özellikle Ui ve Scweyk’ta canlandırdığı karakterlerin ne istemesi, sonra da bu istek uğruna ne yapması gerektiğini mükemmel kavramış. Peachum’un ve Brown’ın fiziksel varlığını yaratma yönteminin niteliği ise gerçekten şaşırtıcı. Levent Öktem “Rahat Yaşama Övgü”de hem iyi bir Brecht yorumcusu, hem de iyi bir müzikal oyuncusu olduğunu kanıtlıyor. Volkan Aktan, Sustalı Mack’te yetersiz kalıyor, ama Dogsborough’ta iyi. Başak Meşe, bu oyunda bana keyif, umut ve şevk verdi. En sıradan fiziksel aksiyonu sahnede icra ederken, onu kendi itkileriyle uyum içinde, her türden hayali kurgu, önerilmiş durumlar ve “eğer”ler yaratarak besliyor. Zeynep Özden için “Venedik Taciri”nde “…henüz coşkularını okutmayı bilemiyor, ruhsal bir durumu çabuk yakalayamıyor” demiştim ya, bana bu kere sözümü geri aldırtıyor. Genç yetenekler Erdinç Anaz, İlker Yiğen, Linda Çandır iyi yoldalar. 

Üçü de iyi yolda da, özellikle Linda Çandır kendi kendine(!) geldi, benim merceğimin altına giriverdi.

Böylece bana da can-ı yürekten; “Haydi hayırlısı” dedirtti. 

Anahtar Kelimeler: rahat yaşamaya övgü, tiyatro pera



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir