"Anna Karenina", hiç kuşkusuz Tolstoy'un en güzel eserlerinden biri. Müthiş bir roman. Kalın mı kalın kitabı ilk kez bitirdiğimde, gencecik beynimde gerçekçiliğiyle içimde deprem etkisi yarattığını anımsıyorum. İki cepheli bir eserdi "Anna Karenina": Bir tarafta evliyken bir başka erkeğe aşık olan Anna'nın tragedyası; diğer yanda duygusal bir adam olan Konstantin Levin'in öyküsü.
Edmundson'ın teks Anna'nın öyküsü elbette ki insanı derinden etkileyebilecek bir öykü. Ama Levin karakteri de Tolstoy'un içinde yaşadığı Rus toplumunu betimlemesi açısından en az Anna'nın öyküsü kadar ilginç bence. Yaşam felsefesinin, toplumun içindeki düzensizlikleri değiştirme çabası, falan… Edmundson, alışılagelmişin dışında, romanda olduğunca oyunda da Levin'in en az Anna karakteri kadar önemli olduğunu kabullenmiş. Tolstoy'un yaşam ve sanat konusundaki görüşlerini, Anna ve Levin karakterlerinin simgeledikleri değerlerin çatışmasının yansıttığını anlamış. Böylelikle oyun, romandan sinemaya uyarlanan "Anna Karenina"ların sulu sepkenliğinden kurtulmuş. Ortaya, romanın dramatik bölümlerinin önemli kişilerine ağırlık verilerek kotarılmış, ne sinema ne de kuru edebiyat; yer yer bir film senaryosunu andırsa da kıvamında "tiyatro" tadında bir metin çıkmış.
Anahtar Kelimeler: anna karenina
0 Yorum