Moda Sahnesi, " Şirreti Evcilleştirmek, " adlı oyunun hemen ardından, bir başka Shakespare eseri, " Othello " ile 2024 yılına 'merhaba' diyor.
Ölçüsüzce içilen her yudum kıskançlık dolu kadeh...bir diğer lanetin eşiğine taşır insanı.
Nefretin beslediği, kötülüğün döl yatağında büyüyen kızışmış gazap dizginlenemez bir hale gelir ya, bazen.Bir yanda iyiler ve masumiyet, bir tarafta kin, nefret ve acımasızlığın bitmeyen savaşı...
Venedik'ten Magosa'ya aşktan kuşku, kuşkudan nefrete uzanan, kıldan ince kılıçtan keskince bir çizgide, dört yüz küsur yıldır yürüdüğümüzü fark ettim birden.Ve gerçekte değişen hiçbir şeyin olmadığını...her anlatılanın güncelliğini koruduğunu.
Roderigo, İago, Cassino, Bianca, Desdemona, Othello...
Sıradan bir kıskançlık hadisesi, korkunç bir trajediye dönüşmüştü birden.Av, avcı birbirine karışmış, ihtiras alıp başını gitmişti.
Shakespeare'in " Hamlet ", " Macbeth ", " Kral Lear " ile beraber anılan dört çok önemli eserinden biri sayılan " Othello ", eğer doğru biliyorsam, 1860 senesinde Osmanlı'da Batı tarzında sahnelenen ilk oyun olmuş.
Bizler Desdemona ve Othello'ya acıyıp, üzülürken, İago kötüyü, kötü olan herşeyi, nefreti, kini simgeler...tehlikelidir, yıkıcı davranışlar sergiler çünkü, düzen bozucudur cürmünü aşmış bir ateştir.İçimizde, düşlerimizde, çevremizdedir aslında.Belki de kendi adımızı verecek kadar biz ! Olamaz mı ?
Kemal Aydoğan, bambaşka bir yorumla, tüm klişeleri yıkarak Othello'yu farklı bir boyuta taşırken, İago ve Othello, İago ve Cassio arasındaki durum çatışmasını farklı bir düzleme oturtmuş.
Kemal Aydoğan'ın İago'su sevimli bir karaktere dönüşürken, seyirci giderek İago'nun özsavunmasına da tanıklık ederken buluyor kendini.Desdemona katili karşında yalvarmıyor mesela.Öyle bir an geliyor ki,
oynayan kendini oynuyor, izleyen aslında kendini izliyor sahnede.Bu arada hemen belirteyim, Emine Ayhan çapaksız bir dille çevirmiş " Othello "yu.
Kemal Aydoğan ihtiras bulaşığı kıskançlığın, kadına yönelik şiddetin doğasını seyirci önünde tartışmaya açmış, adeta komedya ile tragedyayı buluşturmuş.Dahası kahramanları belli bir dönemin moralitesinden bağımsız kılarak, günümüzün değerleriyle baştan yaratmış.
Hiç kuşkusuz, Yılmaz Sütçü " Hedwig ve Angry İnch ", " Maraton ", " Olağan İçi Bir Gezi " nin ardından " Othello " da da, sıcak, samimi, dinamik oyunculuğuyla yeni bir başarıya daha imza atıyor.Özellikle fuayede neşeli şarkılarıyla izleyiciyi az sonra tanık ve bir o kadar da suç ortağı olacağı hadiselere hazırlıyor...
Ve İago....şimdi düşünüyorum da, 1978-1979 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda Yalın Tolga ve Işık Toprak sayesinde tanımıştım İago'yu ilk kez.Arada pek çok İago ile hem sahnede, hem gerçek hayatta rastlaştım.Ve dün akşam, Moda Sahnesi'nin tiyatromuza armağanlarından biri olarak nitelendirebileceğim, Ahmed Saka'nın ( karakterin üç boyutlu yapısını, içsel çatışmalarını, hayata yönelik kırgınlıklarını, hırslarını son derece gerçekçi bir biçimde sunduğu ) yorumuyla yepyeni, bambaşka bir İago çıktı karşıma.
Bengi Günay'ın özenli sahne, Dengin Ceyhan'ın müzik, İrfan Varlı'nın ışık, Okan Temizarabacı'nın projeksiyon, Dilan Yoğun'un koreografi tasarımları yönetmen ve oyuncuların yorumuna güç ve destek katıyor.Ortaya Shakespear'e yaraşır bir eser çıkıyor.Daha ne olsun ?
Ve gelelim, Caner Cindoruk, Yılmaz Sütçü, Ahmed Saka, Mert Şişmanlar, İlay Erkök, Seray Akülker, Mesut Karakulak'a...
Tüm oyuncular eserle ve yaşar kıldıkları karakterlerle derin içsel/duygusal bağlar kurmayı başarmış. Bu bağı doğrudan, sezgisel ve doğal, inandırıcı bir biçimde meydana getirmişler, hadiselerin altındaki dramatik yapıyı son derece etkili biçimde sunmuşlar.Özetle, lafı fazla uzatıp, dolandırmadan şunu söyleyebilirim, oyunculukları tek tek ele alırsak, sergiledikleri (standartların üstündeki) başarı açısından, birini öbüründen ayırmak gerçekten zor... hatta enikonu olasız.Özdeşleştikleri karakterlerin tüm detaylarını, iki buçuk ay boyunca günde sekiz saat süren provalarda en doğru biçimde yansıtmayı, pekiştirmeyi sağlamışlar.
" Othello " da sahne üstü trafiği, dekor, ışık, oyuncu performansları, kısaca her şey abartısız ve yerli yerinde.Hep söylediğim gibi, alışılmış piyasa beğenisinin ( duygu fakiri, bir o kadar da sabun köpüğü, diyebileceğim öyle çok piyes izlediğim oluyor ki ) dışında kalmaya özen gösteren Moda Sahnesi yine son derece güzel, etkileyici, düzeyli bir çalışmaya daha imza atmış.
Kemal Aydoğan'ın " Othello " su, bana göre çoktan sezonun iyileri arasında yerini almış bile.Diyorum ki, hemen gidip izleyin bu oyunu, aradan geçen yüzyıllara rağmen değişen çok şey olmadığını göreceksiniz.Savaşlar, kadına yönelik duygusal ve fiziksel şiddet, toplumsal cinnet kesintisiz devam ediyor çünkü.Güzel duygular iğdiş ediliyor...mehtap romantizmini kaybedeli öyle çok oldu ki.Belgin Doruk öldü.Küçük Hanımefendi kavramının artık bir muadili yok.Sevgiliye 'siz' diyen şarkılarda çoktan unutuldu !
Anahtar Kelimeler: Moda Sahnesi, othello
0 Yorum