MAKALELER

Naşit Özcan ile Bir Hayat Yolculuğu

2023.01.01 00:00
| | |
5107

Bir önceki yazımda, Naşit Özcan'ın "Kuğunun Şarkısı" nda yaşar kıldığı Svetlevidov karakterindeki başarısından bahsetmiştim...

Bir önceki yazımda, Naşit Özcan'ın  " Kuğunun Şarkısı " nda yaşar kıldığı Svetlevidov karakterindeki başarısından bahsetmiştim.

Dört yıl önce Naşit Özcan ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
Bu defa; Naşit Bey hatta Virjin Hanım'la başlayan, Adile Naşit, Selim Naşit ve Necip Naşit Özcan ile devam eden, neredeyse yüz elli yıllık bir tarih ile karşı karşıyaydık.

Kantocu Amelya Hanım ve Komik-i Şehir Naşit Bey’in torunu, Selim Naşit’in oğlu olan Naşit Özcan, sahneye ilk kez 1971 yılında “Gönül Ülkü- Gazanfer Özcan Tiyatrosun”nda sahnelenen, “Ben Çalmadım” adlı çocuk oyunu ile ' merhaba' dedi. İlk yönetmeni ise bir efsane isim; Ferih Egemen'di.

Zaten, tiyatrocu olmak dışında başka bir seçeneği de yoktu Naşit Özcan'ın.Neredeyse Muammer Karaca'nın eline doğmuş, tiyatro sahnesinde arkadaşıyla sek sek oynamış, kulis odalarında, fuayelerde koşmuş, perde gerisinden oyunları, provaları merak ve ilgiyle izlemişti.Bütün çocukluğu halası Adile Naşit, eniştesi Ziya Keskiner başta olmak üzere, Muzaffer Hepgüler, Toto Karaca, Mehmet Karaca, Gazanfer Özcan, Sururiler,  Nejat Uygur 'un arasında geçmişti.(Cem Karaca'nın omuzunda lunaparkta dolaşmışlığı bile vardı o yıllarda.) Belki de bu nedenle tiyatro yaşam tarzı olmamıştı hiç.Tiyatro yaşamıydı çünkü.Hayatın ta kendisiydi.Tiyatro, sadece tiyatro.Hem de öncesiz ve sonrasız bir biçimde.

" Dedem, babaannemi görüp, çok beğeniyor.Beğenmek ne kelime, sırılsıklam aşık oluyor resmen.Babaannem Amelya Hanım'ın annesi Kantocu Virjin Hanım, dayısı Kemani Yorgi Efendi.Amelya Hanım'ın şöhreti ve güzelliği dillere destan..talibi çok.Dedem silah çekiyor, göğsünden yaralıyor Amelya Hanım'ı.Eşinden boşanıyor.. evleniyorlar.Selim ve Adile doğuyor.Herşey yolunda giderken, sinemanın devreye girmesi, özellikle de Carlie Chaplin filmlerinin gördüğü  büyük ilgi nedeniyle, Naşit Bey'in tiyatro salonu elinden alınıyor.Anadolu'da turne yapması için gelen ısrarlı önerileri de, geri çeviriyor.Bir zamanlar Sultan Abdülhamid'i güldüren, ünlü Komik- i Şehir Naşit Bey'in ruh sağlığı bozuluyor...ekonomik sıkıntılar, borçlar.Kapıya dayanan alacaklılar.Unutuluş, vefasızlık, haraç mezat elden çıkarılan eşyalar.Milli Piyango bileti satıyor bir süre.Aslında dedem, babamın tiyatrocu olmasını hiç istenediği halde, halamın konservatuarda eğitim aldıktan sonra bu mesleği seçmesine sıcak bakmış...öyle, anlatılırdı..."

Sanılanın aksine, ailesi Naşit Özcan'ın oyuncu olmasına, hele bu konuda eğitim almasına karşı çıkar.Özellikle annesi, " Bak, babanın haline, aç kalmak mı, istiyorsun ," diyerek tavrını net biçimde koyar ortaya.

"O halde okumayacağım, "diye diretmesi de boşa çıkar.Bir süre Fono Film'de ses teknisyenliği yapar..ama aklında hep tiyatro vardır.

Perran Kutman, Bülent Kayabaş, Selim Naşit ile Akbank Çocuk Tiyatrosu'nda çalışmalar yapar.

Ve günün birinde Selim Naşit, "eti senin kemiği benim diyerek" oğlunu Nejat Uygur'a teslim eder.

" İki, iki buçuk sene Nejat Uygur ile çalıştım.Çok şey öğrendim kendisinden.Sahnede durmayı, yürümeyi.Tuluatı.Tulatın inceliklerini...tuluat bir akıl oyunudur aslında.' Ne hakla, otuz beşe bakla' diyebilmek, öyle kolay değildir..tuluatta söylenecek sözün ' zamanlaması, yeri, uygunluğu, denk düşmesi' önemlidir çünkü.Seyirciye kabul ettirtmesi de.Bir Muzaffer Hepgüler vardı, örneğin.Adam, sahnede en az on dakika ' Ayakkabımın arkası sıktı' cümlesini yineler ve izleyiciyi kırıp geçirirdi.Laf lafı açıyor madem, Nejat Ağabey Charlie Chaplin'e, onun dehasına hayrandı.Dedemse belli ki kıskanmış Chapline'i.Çünkü onun filmlerinin gördüğü alaka bir yönde sonunu getirmiş."

Naşit Özcan, Ali Poyrazoğlu'nun Ümit Tiyatrosu'nda başlattığı, " Tiyatro Atölyesi " kurslarına katılır.Hocalarından biri de, Toron Karacaoğlu'dur.

" Dün gibi, hatırlıyorum.Sene 1979.Ali Poyrazoğlu ' Çılgınlar Kulübü ' ile adeta fırtına estiriyor.Bir gün oyun öncesi kulisteyim.Ali hayli tedirgin, meğer bir oyuncu henüz gelmemiş..ve perdenin açılmasına sadece on beş dakika var.Ali, bana döndü, ' Git, giyin' dedi.' Nasıl yani, ' diye sordum.' Adamı sinirlendirme, hazırlan çabuk,' dedi.Tamam, oyunu, repliklerini neredeyse ezberleyecek kadar çok izlemişliğim vardı ama...'Peki, ne yapacağım,' diye üsteledim.Ali, ' Komik sahnede ne yapacağını bilir,' diye yanıtladı beni.Çaresiz çıktım oyuna.Ve normalde iki dakika sürecek olan, Ali ile sahnemiz on dakikayı aştı.Bir alkış kıyamet ki, görmeyin.Yaklaşık bir ay oynadım ' Çılgınlar Kulübü'nde.Korkan Abay, Bülent Kayabaş, babam, Sevil Üstekin, Tekin Siper, Özcan Özgür' lü kadro ile.Ali devam etmem için ısrarlıydı.' Kaç para istersin,' diye sordu.Hiç düşünmeden, ' 1500 ' dedim.' Ulan, babana 1200 veriyorum,' dedi.O halde ' Oynamam, bırakıyorum' dedim.
' Bırak,' dedi.Zaten aklımda Şan Tiyatrosu ve Egemen Bostancı'nın dev kadrolu müzikalleri vardı.Konuyu Ali'ye anlattım.Beni bir süre dinledi.Sonra, telefona uzandı : ' Alo, Egemen, sana Naşit'i yolluyorum',dedi.Şan'da ' Sait Hopsait' de ve hemen ardından ' Aslan Asker Şvayk', ' Şen Sazın Bülbülleri'n de rol aldım."

'Naşit' soyadının büyüsünü arkasına alıp bir yerlere gelmektense hep Necip Naşit Özcan olarak ayakta durmak ister ve bunu başarır.Ödün vermeden, boyun kırmadan.

" Naşit ismini kirletmeden, alnımın akıyla korudum bugüne kadar.Kendi gücümle, sanatsal birikimimle, sanat adına ortaya koymaya çalıştıklarımla.."

Naşit Özcan'ın tiyatro hayatını anlatırken,ailesi başta oyuncu olmasına karşı çıkmıştı, demiştim.İlk evliliğinde eşinin ailesi ve yakınları da benzer bir tavır sergiler.Bir süre, hani nasıl desem, ' mecburen, mecburiyetten' Rota Reklam'da post-prodüksiyon sorumlusu olarak, çalışır.

Yine günlerden bir gün, Erol Simavi ile karşılaşır Naşit Özcan.

Erol Simavi , " Adile'ye söyle bizim, Hürriyet Çadırı için hazırlanan müzikalde sana yer bulsun.." der.
Koskoca Erol Simavi'nin talimatına kim karşı gelecek ? Haldun Dormen hemen bir rol ilave eder Naşit Özcan için.

Ve " 7'den 77'ye Müzikaller " Ayşen Gruda, Adile Naşit, Hadi Çaman, Zafer Önen, Uğur Yücel, Nükhet Duru, Erol Evgin, Yalçın Otağ, Naşit Özcan'lı kadrosuyla perdesini açar...

Arada Nevzat Açıkgöz ile çıktıkları Anadolu Turnesi..özel televizyon kanallarının devreye girmesiyle, birkaç dizide rol..

Ve 1988 yılında Ekrem Dümer'in önerisi ve hatta zorlamasıyla adımını attığı İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu." Kafes Arkası " nı diğer oyunlar izler : " Kafkas Tebeşir Dairesi " , " Ağrı Dağı Efsanesi ", " Gölgenin Canı " , 
" Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye " ", Titanik Orkestrası ", " Naşit Bey ", " Ay Uyuyor Muydun Afedersin " , " Uçurtmanın Kuyruğu "  , " Kadın ile Memur " , "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım ", "Moliere ya da Kara Komplo" ,  "İkinci Nöbetçinin Sıkıntıları" , "Resimli Osmanlı Tarihi ", " Barışa Şans Verin ",  " Barış Kervanı ", " Fareli Köyün Kavalcısı ", "Deli Eder İnsanı Bu Dünya ",  Oidipus", "Yıldızcı Kral ve Soytarısı ".

Naşit Özcan için oyun yönetmek bir başka mutluluktur.Yönetmen olarak kurduğu hayali oyuncu ve izleyiciyle paylaşmayı sever.Kendi ifadesiyle, 'bir oyunun rejisini üstlenmek'ten büyük keyif alır.İlk yönettiği " İsli, Sisli, Pis, Puslu" dan sonra; : " Ne Hepsi, Ne Hiçbiri ", " Olur Böyle Şeyler", " Çengi ", " Sevgili Doktor", " İkinci Ses ", " Sonbaharı Beklerken", " Vakti Geldi ", " Ayışığında Şamata ", " Ay, Carmela ", " Tatlı Kaçık " oyunlarına yönetmen olarak imzasını atar.

Turneler, seslendirme stüdyoları...başarılar.Ve tabii, ödüller: 2002-2003 Lions Selim Naşit Tiyatro Ödülleri’nde “En iyi Erkek Oyuncu” ödülü, 2002-2003 İsmet Küntay “En iyi Erkek Oyuncu”ödülü, 2010 Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 2010 İsmail Dümbüllü En İyi Tiyatro Sanatçısı ödülü.Ayrıca, 
 2000 yılı Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde en iyi komedi oyuncusu adayı...

" Evet, alaylı olarak başladım, diyebilirim.Çok büyük ustalarla çalışma imkanı buldum yıllar içinde.Şehir Tiyatrosu benim konservatuarım oldu..orada oyunculuğun farklı renk ve tonlarını keşfettim.Bu bağlamda halamı ve babamı eleştirdiğim olmuştur, bildikleri yolda inatla devam ettikleri, oyunculuklarını bir yönde kısıtladıkları için...durum komedisinin kimi inceliklerini tam olarak ortaya koymadılar, bana göre..

" Kuşkusuz,  uzun süre sahnelenen oyunlara denk gekdiğimi, söyleyebilirim.Mesela ' Meraklısına Öyle Bir Hikaye' sekiz sezon, ağzına kadar dolu salonlarda oynadı.

" Nurullah Tuncer arayıp, ' Meraklısına Öyle Bir Hikaye' yi önerdiğinde, ilk tepkim; 'Savaş Dinçel'den sonra olmaz, yapamam' olmuştu.Nurullah'ın ısrarı karşısında Savaş Ağabey'i aradım.Çok sevindi.' Derhal bana gel.Sana Sait Faik'i anlatayım, uzun uzun konuşalım, ' dedi.Hemen tarih belirledik...ve tesadüfe bakın ki, buluşacağımız gün aramızdan ayrıldı.Büyük bir şok ve acı yaşadım...kararım kesindi, bu projede yer almayacaktım.Asıl şimdi oynamalısın, dediler..zor bir süreçti.Ve her oyuna bir yanımda Sait Faik, bir yanımda Savaş Dinçel ile çıktım.Ve her defasında eksik oynadım.Evet, eksik oynadım.Çünkü Savaş Ağabey'in anlatacakları vardı....

" Perde kapanmış, kulise geçmiştim.Beyaz saçlı, oldukça yaşlı bir hanımefendi yanıma geldi.Ellerimi tuttu.' Ben, Sait Faik'in akrabasıyım.O kadar benziyorsun ki ona....bir an sahnede Sait var, zannettim,' dedi.

" Babam geldi bir gün, hiç unutmuyorum.Yıl, 1996.Tiyatro Stüdyosu'nun ' Hysteria ' oyununda 'Abraham Yahuda' rolüne hazırlanıyor..ama görseniz, heyecan, korku içinde.Adeta elini ayağını nereye koyacağını bilmiyor...sanki az sonra sınava girecek bir talebe.Lafı uzatmayayım, oynadı ve nasıl bulduğumu sordu.Ödül alırsın, dedim.Kızdı bana.Alay ettiğimi, düşündü.Ve o yıl Afife Jale En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü'ne değer bulundu..

" Babam hep kifayetsiz muhterislere karşı uyarırdı beni.'Yetersiz, yaptığı işte başarılı olamamış, mutsuz insan hep etrafındakileri aşağıya çekmeye çabalar', derdi.

" Tiyatro bir ilim değildir.Tiyatro bilgi dağıtılan bir yer de, değildir.Tiyatro; ışığı, kostümü, dekoru, rejisi, müziği, dansı, oyunculuğuyla bir gösteri sanatıdır.Dahası tiyatro aynadır.Birşeyler anlatır.İzleyici o anlatılandan, ne alırsa alıp, dağarcığına katar.

" Gerçekte bir oyunun başarısı, bütün rollerdeki oyuncuların uyum içinde, kopmadan, tempoyu düşürmeden oynamalarıyla sağlanır.İşin tılsımı nedir derseniz, tüm ekibin isteyerek, içten, inançla eseri sahiplenmesidir, derim.

" Bana göre, ' meddah ' kelimenin tam anlamıyla ' provakatif tiyatro' dur.Düşünsenize, sinemanın, televizyonun, cep telefonunun olmadığı bir dönemde adamın biri çıkıyor, kahvenin ortasında, kırk elli kişiye taklitler yaparak, adeta Moliere ya da Commedia de 'lart tarzı bir yorumla ülkenin acılarını, sıkıntılarını anlatıyor..

" Nice büyük oyuncuların, cebinde sigara alacak parası olmadan, hastalık, yokluk içinde öldüğünü bilirim.İşte, halam.Bir yığın senet vardı elinde...alacaklarını tahsil edemedi.' İşleri iyi değil' dedi.' Elleri açılınca öderler nasılsa, ' dedi..hep bahaneler buldu, erteledi.Ve halam, Adile Naşit borçlu öldü...meğer muhasebecisi vergilerini yatırmamış..

" Evet, yazacağım.Naşit Ailesi'ni yazacağım.Bununla yükümlüyüm, dediğiniz gibi.

" Buğulu bir pencere camına kalp çizerdim..içinde aşk, koşulsuz sevgi, dostluğu barındıran bir kalp.Varsın az sonra eriyip, silinecek olsun.."

" Kara Komplo " , " Titanik Orkestrası " , virtüozitesini kanıtladığı, Naşit Özcan'ın sahne üstündeki olgunluk döneminin en başarılı oyunlarından biri sayabileceğimiz; " Kuğunun Şarkısı ", " Meraklısına Öyle Bir Hikaye ", öncesinde unutulmaz 'Vicdani' yorumuyla " Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" ve " Naşit Bey " de içe işleyen ' Rıza Baba' ... her tonlamanın, her sözcüğün, her susuşun hakkını vererek, tüm sahiciliğiyle izleyiciye aktarma başarısı.

Oyuncu ve yönetmen olarak işine gösterdiği ciddiyet, yetenek, sorumluluk anlayışı, yaratıcılık ve birikimle alaşımlandığında ortaya her defasında nitelikli çalışmalar çıktı.

" Sonbaharı Beklerken ", " Vakti Geldi ", " Tatlı Kaçık ", "Ay Carmela " da çağdaş oyunlara bakış açısını ifade eden, reji anlayışıyla ustalığını yeniden gösterdi.

Yıllar önce Adile Naşit için yazdığım bir makalede " O aileye çok şeyler borçluyuz, " demiştim.Yanlış ifade etmişim.O aileye çok değil, çok, çok, çok, çok, çok şey borçluyuz ! Ve bu borcumuzu hiçbir zaman da ödeyemeyeceğiz.Umarım haklarını helal ederler.

Anahtar Kelimeler: naşit özcan, kuğunun şarkısı



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir