MAKALELER

Mustafa Avkıran

2010.08.10 00:00
| | |
6951

9 – 30 Nisan 2010 tarihleri arasında, Berlin Kreuzberg Ballhaus Naunystrasse’de Mürtüz Yolcu tarafından düzenlenen 14. Diyalog Tiyatro Festivali’ne..


 

     Çok sesli, Çok renkli, Çok kültürlü, Çağdaş gösteri sanatlarının yeni adresi garajistanbul ve MUSTAFA AVKIRAN...
 
    9 – 30 Nisan 2010 tarihleri arasında, Berlin Kreuzberg Ballhaus Naunystrasse’de Mürtüz Yolcu tarafından düzenlenen 14. Diyalog Tiyatro Festivali’ne Türkiye’den katılan garajistanbul, kurgu ve yönetmenliğini Övül Avkıran – Mustafa Avkıran çifinin yaptığı, Memet Ali Alabora’nın oynadığı MUHABİR adlı oyunla katılmıştı.
 
    Memet Ali Alabora ve Övül Avkıran’la yaptığım söyleşilerimi sizlerle paylaşmıştım.
 
    Şimdi ise Mustafa Avkıran’la yapmış olduğum söyleşiyi sizlere aktarmak istiyorum.
 
    Mustafa Avkıran’la 2002 yılında Berlin’de yapılan 7. Diyalog Tiyatro Festivali’nde sergiledikleri Nazım Hikmet’in “Bu Bir Rüyadır” operetinde tanışmıştım. 92 yaşında olmasına rağmen Tosca’yı yorumlamak için sahneye çıkan Semiha Berksoy’la elele çıkmıştı Mustafa Avkıran.
 
    15 Ağustos 2004 tarihinde yitirdiğimiz çok yönlü sanatçımız Semiha Berksoy’u anmak için söyleşinin o bölümünden başlamak istiyorum:

 


 
     Semiha Berksoy...
 
    Semiha Berksoy’un kızı Zeliha Berksoy ve Dikmen Gürün onunla ilgili hazırlayacakları bir kitap için benden yazı yazmamı istemişlerdi. Üç gün denedim, yazıyı bir türlü yazamadım. Onun için çok özel bir yazı yazmam gerekiyordu. Sanat tarihçileri onunla ilgili her şeyi yazmışlardı. Değil ben, babam dünyada yokken, Semiha Berksoy bir primadonna imiş!.. Onunla çalışmak benim için bir rüya idi. Berlin’de “Bu Bir Rüyadır”da kuliste olsun, kaldığı otelde olsun, Robert Wilson’un doğum günü partisinde hep elele kolkola, iki aşık gibi dolaştık. Bu benim için bir rüya idi. Sahneye çıkmak istemedi. “Beni bu sahneye kimse çıkaramaz!” demişti. “Peki ne yapacağız?” diye sorduğumda; “Tek şartım var; sen de benimle beraber çıkarsan olur...” diye cevaplamıştı. “Benim oyunda rolüm yok, nasıl olacak...” dediysem de razı edemedim. “Sensiz çıkmam!..” diye diretince, çaresiz onunla beraber elele çıktık sahneye. Şu ara Engin Cezzar’da rahatsız. Onunla da çalıştım. Engin Cezzar’ın da arkasında Türk Tiyatro Tarihi var. Gerek onunla gerekse de Semiha Berksoy’la çalışmış olmaktan gurur duyuyorum ve kendimi şanslı sayıyorum. Her ikisiyle de çalışmış olmaktan mutluluk duyuyorum.
 
     Bir direkte asılı olan ilan...
 
    1963 Gaziantep doğumluyum. 1978 – 1979 yılında Antalya’da bir caddedeki direkte asılı bir ilan benim hayat akışımı değiştirdi. İlanda “Devlet Konservatuarı’na oyuncu alınacak” diye yazıyordu. Daha önceden de tiyatro oyuncusu olmak gibi bir düşüncem vardı zaten. O sırada üniversite giriş sınavlarına hazırlanıyordum. İlk tercihim doktor olmaktı. Ankara Üniversitesi Tarih Coğrafya Fakültesi de tercihlerim arasındaydı. Üniversite ve konservatuvar sınavlarına parelel olarak girdim. Her ikisini de kazandım. Ailemde tiyatro ile ilgili kimse yoktu. Babam askerdi. Devamlı gezerdik. Kardeşlerimin hepsi ayrı ayrı şehirlerde doğdular. Onlar da benden sonra tiyatroyu seçtiler. Ahmet Avkıran Zürih’te tiyatro üzerine master yapıyor. Nalan Avkıran Antalya Devlet Tiyatrosu’nda, Gökhan Avkıran ise Antalya Şehir Tiyatrosu’nda.


 
     Konservatuvar eğitmenlerim...
 
    1983 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldum. O zamanlar daha çok yeniydi okulumuz. Ben ikinci mezunlarındanım. Eğitim kadromuz çok iyi idi. Can Gürzap, Arsen Gürzap, Zeliha Berksoy... gibi. Sınıfımız ise çok tuhaf bir sınıftı. Şimdi hepsi ünlendi. Ülkü Duru, Payidar Tüfekçioğlu, Mehmet Ali Kaptanlar, Ayda Aksel, İskender Büyük, Nisan Şirinyan, Ali Düşenkalkar, Seray Gözler... gibi. 17 kişiydik. İlk profesyonel oyunculuğum “İstanbul Efendisi” adlı oyunla oldu. Ahmet Uğurlu, Tuncer Necmioğlu, Ali Düşenkalkar ... ve sınıfımdan diğer arkadaşlar da vardı oynayanların arasında. 1983 yılında mezun olduktan sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’na geçtim. 1993 yılına kadar burada oyuncu olarak kaldım. 1990 yılında Viyana’ya gittim. Almanca öğrendim. Viyana’da 1 buçuk yıl Workshop ve reji çalışmaları yaptım, oyun oynadım. Türkiye’ye döndüm ve ilk yönetmenliğimi yaptım.
 
     Antalya Devlet Tiyatrosu...
 
    1993 yılında Antalya Devlet Tiyatrosu’nu kurmakla görevlendirildim. Kurdum, müdürlük yaptım. 1993-95 yılları arasında 90 kişilik kadro ile başarılı oyunlar sergiledik; ödüller aldık. Ancak Bozkurt Kuruç başa geldiğinde bana müdahale edilmeye başlanmıştı; 1995 yılında istifa ettim. Antalya’da eşim Övül Avkıran’la beraber bir garaj’ı tiyatroya dönüştürdük. 5. Sokak Tiyatrosu ismiyle iki yıl çalıştık. 1997’de de İstanbul’a geri geldik. İlk uluslararası hikayemiz olan temelini aslında Antalya’da attığımız Mezopotamya Üçlemesi’nin üçüncü versiyonu olan Geyikler-Lanetliler’i 1999 yılında Berlin Schau Bühne’de sergilendi. 2005 yılında da Beyoğlu’nda Galata Kulesi’nin karşı sokağında bir garajı kiralayarak çağdaş performans sanatları merkezi olan garajistanbul’u kurduk.
 
     Garajistanbul ve Muhabir...
 
    Bu proje Övül Avkıran’la Memet Ali arasında cerayan eden bir çalışmadır. Ben zaman zaman dışarıdan müdahale ettim. Genel olarak Övül Avkıran’ın tasarladığı ve yönetmen olarak onu meydana getirdiği bir çalışmadır. Birlikte yönettik. Fakat Övül ön planda oldu. Zorluğuna gelince; itiraf etmeliyim ki, çok sıradan bir tiyatro süreci değildi Muhabir oyunu. Çünkü bu sefer konumuz bir kişinin hayatından yola çıkarak Türkiye’nin son otuz yılına bakmaktı. Karşınıza çıkan şeyler yüzde doksan hep karamsar şeylerdi. İstemediğimiz şeyleri çok kolay unutuyoruz; görmezden geliyoruz. Memet Ali onları hatırlıyordu. Fakat bu hatırlama sadece bir bilgi düzeyinde idi. Emosyonel bir ilişki kurma, bir geçişme, bir empati yoktu. Övül de bu meselenin üstüne gitmeye başladığında bir zorluk olarak karşımıza şu çıktı: Memet Ali’yi daha ne kadar deşebiliriz, daha ne kadar yorabiliriz, Memet Ali’nin içindekini daha ne kadar çıkarabiliriz gibi bir zorluk çıktı. Fakat Memet Ali kendini açtı. İyi bir oyun oynamak ve iyi oyuncu olmak istiyordu. Çok iyi bir çalışma süreci yaşadılar. Sonunda Muhabir ortaya çıktı. 56. oyununu Berlin’de oynadı. 5-6 ülkede, 35 şehirde sergiledik. Geçen hafta Portekiz’de idik. Oradan İstanbul’a geçtik. Üç gün oynadık ve Berlin’e geldik.
 
     İstanbul 2010 Projesi...
 
    İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle, garajistanbul tarafından çalışmaları yapılan “İstanpoli”, çağdaş gösteri sanatları alanında dünyaca ünlü 5 tasarımcı İstanbul için 5 farklı oyun hazırladı. Oyunlarda, oyuncular profesyonel olmayıp, İstanbullular oldu. Bu beş sanatçı sırasıyla Türkiye’den ben ve eşim Övül Avkıran, ABD’den Claude Wampler, Belçika’dan Michael Laub, Amerikalı Meg Stuart ve Almanya’dan Rimini Protokoll’ün hazırladıkları oyunlar 2010 yılı boyunca önce garajistanbul’da, daha sonra ise dünyanın çeşitli ülkelerinde sergilenecek.
 
     İlk oyun KASSAS...
 
    Kassas'ta sahnede İstanbul'un sokak satıcıları olacak. Kassas Eski Türkçe'de “abuk subuk hikayeler anlatan kişi” anlamına geliyor. Kassas projesinde oyuncunun, yaşadığı kent ile, kentin sokakları ile, sokak satıcısı ile ilişki kurması hedeflendi. Satıcının oyuncu, oyuncunun satıcı olduğu bir süreci yaşadıktan sonra, kendi rollerine geri dönen insanların bu deneyimle kazanacakları yeni dünyayı anlamaya çalışmak bu projenin ana eksenini oluşturdu.
 
     TV dizileri üzerine...
 
    Birçok televizyon dizilerinde oynadım. Son üç tanesi çok popüler oldu. Kınalı Kar, Ezo Gelin ve son olarak ta Yaprak Dökümü...
 
    Fakat yapılan diziler artık maalesef dizi olmaktan çıktılar; film boyuntunda yapılıyorlar. 90 dakika çekiliyor ki, bu normal uzun metrajlı film uzunluğunda. Ben, çekilen dizide oynayan bir oyuncuyum. Benim bir ya da iki gün çekimim oluyor. Ancak o dizi sektöründe, özellikle teknik ekipte çalışanlar, reji kadrosu, başrol oyuncular; onların hayatı tahammül edilmez bir durum. Ne gecesi, ne gündüzü, ne yemesi, ne içmesi var. Beşeri ilişkiler sıfır! Onların işleri hakikaten çok zor. Rüzgar oldu, yağmur yağdı, üşüdüm; bunları kimse dinlemiyor: dizi çekilmeye devam ediliyor. Zaman zaman tiyatroda çalışanlara “sizi bir hafta sete göndereyim de çalışmanın ne demek olduğunu görün” diye takılıyorum. Çok zor şartlar altında çalışılıyor...
 
    Kaos’tan da çıkabilecek olumluluklar...
 
    Bugün Türkiye’de yaşanan her şeyin bir kaos olduğunu düşünüyorum. Fakat bu kaos’un da pozitif olduğunu düşünüyorum. Bu kaos’tan bu karmaşadan da çok pozitif bir şeyin çıkacağını sanıyorum.
 
    Türkiye, bugün bir demokratikleşme adı altında, özgürlüğe ve hakiki demokrasiye ihtiyaç duyuyor. Fakat sırtında o kadar yük var ki. Bu yük eğrisiyle doğrusuyla Osmanlı’dan kalan bir yük. Bir yandan Atatürk’ün çağdaş ve modern Türkiye tanımı içinde tanımladığı bir sorumluluk, diğer yandan değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışan daha liberal ve daha çağdaş olmaya çaılşan bir Türkiye var. Bir yandan da manipüle edilen, özellikle iktidarı kontrol etmeye çalışan ordu tarafından sürekli manipüle edilen bir demokrasi var. Şimdi bu 85 yılın biriktirdiği hastalıklar; hani yaşlanma belirtileri, romatizmalar... filan... Ben, bunların içinden çok pozitif şeylerin çıkacağını düşünüyorum. Çok kavgalar edeceğiz, görünüyor, ediyoruz da zaten. Ama içinden öyle bir şey çıkacak ki, bence Batı’yı çok şaşırtacak. Karamsar değilim. Bu kavgalardan, gözaltılardan çok olumlu şeyler çıkacak...
 
     Son projeler...
 
    Devlet Tiyatrosu devam ediyor. Şu anda Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Ex-Press diye bir oyun yönetiyorum. Televizyon dizileri devam ediyor. Yeni bir film çalışması var. Yavuz Turgul Av Mevsimi diye bir film çakiyor. Şener Şen, Okan Yalabık, Cem Yılmaz ve ben varım. Bunların dışında da yukarıda da bahsettiğim İstanbul 2010 Projesi kapsamında İstanpoli adlı proje var. Şimdiye değin İstanbul’da yapılmış en kapsamlı büyük bir proje. Bütçesi itibariyle de büyük bir çalışma. Onunla meşgulüz...
 
 
ADEM DURSUN
Ağustos 2010
[email protected]
 

 

Anahtar Kelimeler: Mustafa Avkıran



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir