MAKALELER

Makyajsız halimize selam veren biri çok daha makbul olurdu.

2024.11.15 00:00
| | |
2739

Tiyatro Oyun Kutusu tarafından sahneye konulan, Serdar Saatman tarafından yazılıp yönetilen "Gece Kraliçesi" oyununda...

Tiyatro Oyun Kutusu tarafından sahneye konulan, Serdar Saatman tarafından yazılıp yönetilen " Gece Kraliçesi" oyununda kraliçeyi Rüçhan Çalışkur oynamış, Sevcan Yaman, Eren Kaan Atay, Eşref Varol, Eylem Kaçalin, Mahsun Ateş, Lara Mukiyen, Serkan Şanlıtürk, Özge Toma, Ada Taştan eşlik etmiş. Kostüm ve dekor tasarımını Oğuz Şahin, Koreografi Sibel Sürel, Oyun şarkıları ve müzik Zümrüt Şahin, Işık tasarım ve reji asistanı Lara Mukiyen ve Serkan Şanlıtürk.

Işıltı ve hüznün gözlerinizi kamaştırdığı "GECE KRALİÇESİ" kulübüne hoşgeldiniz.
Bu klüpte yaşayanlar: Dışlanmış ve uyumsuzlar geceye hükmediyorlar. Sizi eğlendiriyor kar, her şey patlıyor...Şovlar kahkkahalar, köpür köpüre bardağa dolan şampanyalar, topuklu ayakkabılar, renk renk peruklar, kahkahalar, kahkahalar, kahkahalar… Gece Kraliçe’si kulübünde hayat ne kadar da harika.

Peki ya kapının ardında? Peki ya gerçek hikâye ne? Zorbalık, nefret, ötekinin yalnızlığı, tıpatıp olanların ele geçirdiği koca bir dünya.
Şampanyayı patlatın, kendiniz olun ve muhteşem bir deneyime hazırlanın.

1980’den 2025’e uzanan hikâye GECE KRALİÇESİ isimli drag queen kulübünde geçer. Ana Kraliçe’nin işlettiği bu kulübe 1980 yılında bir çocuk gelir. Burada yaşamaya başlar. Ana Kraliçenin dışlanmış diğer çocukları gibi… Yıllar içinde Ana Kraliçe çocuğun annesinin yerini alırken çocuk da Gece Kraliçesi isimli bir drag queen’e dönüşür.

"Tanrı sihirli, gizli bir bahçe göndermedi,  içinde çiçeklerin açtığı. kimsenin kendini olduğundan farklı göstermek için yalanlar söylemek zorunda kalmadığı gizli bir bahçe göndermedi.  Ama o gizli bahçeyi aldı, bizim içimize koydu."

Salona attığım ilk adımda ve daha merdivenlerde ilk andan itibaren  bir gece kulübüne girdim hissi uyandı ve oldukça heyecanlandım.

Serdar Saatman elindeki kısıtlı imkanlarla,  demiyeceğim çünkü; dev bir production yapmış. A dan Z ye herşey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Bir kulupteydim,  dansçılar,  Drag Queen' ler herkes oradaydı. Avazım çıktığı kadar dostlarıma sizlerde çıkın gelin diye bağırmak istedim.  Ama bu geceyi doyasıya tek başıma yaşamak istedim bencillik yaparak.

Transparan perde arkasındaki ilizyon ve hareket renk cümbüşü hadi açın bir an önce perdeyi detirtiyor insana. İki Drag Quenn tarafından yavaş gizemli bir şekilde perde açılır, aman aman bir eylence başlar vur patlasın çal oynasın.  Güldük, eğlendik ve bizlerde dans etmek istedik. Ama öyle bir an geldi ki.. Madalyonun diğer tarafı vurdu bir anda yüzümüze. Bir anda kalakaldık hepimiz. Salondan gık çıkmıyor, şiştikçe şiştik nefesler kilitlendi. Kendini ağlamamak için zorlayan seyirici yavaş yavaş hissetirmeye başladı üzüntüsünü. Sonra ardı arkası kesilmedi burun çekmelerinin. O an ki zaman dilimi kapkaranlk bir kara deliğe bırakmıştı yerini .   O kara delik git gide bir kuyu misali derinleşti derinleşti ve sesler derin bir kuyuya düşüşün o anını hissettirdi bedenlerimize. Sıkışıp kalmıştık. Bir anda nefesler kesildi ve herkes kendisi ile hesaplaşmaya başladı. Nasıl hissettin diye soracak olursanız ? 

Şöyle, yavaş yavaş seyircinin hareket etmeye başlaması ve anlamsızca çıkardıkları sesler farkında olmadan yaptıkları istemsiz belrtilerdi. Aniden boynunuza bir bıcak dayanır da sesinizi çıkaramaz nefesiniz kesilir ve sonra nefes alış verişiniz düzensizleşir. Anneler, babalar,  evlatlar, öğrenciler   başkaları ve daha da başkaları oturdukları koltuklarda  kendilerini sorgulamaya ve işkence etmeye başladı. Bunu çok derinden hissettim ve herkes tarafından hissedildi. Seyircinin bir birine baktığı o anlar tamda bunun kanıtıydı. Aa , değilmi, yok canım, mahsun bakışlar , oflar ve boynu sıkılmış tavuk gibi nefes alamayan kızarmış yüzler ve sulanmış gözler. İnsanın  kendiyle yüzleşme anı aslında.

İşkence derken, oyun bize kendimizi , toplumu , birey olmayı  yada olamamayı hatırlattı.  Tam da sosyolojik bir yapının çöküntüsünün traji komik dramını izledik. Ötekileşitirmenin sosyolojik bir tramva olgusu çarptı yüzümüze. 

"Gece Kraliçesi" bu sezon tüm gişeleri alt üst edecek gibi görünüyor. Tıpkı geçen sezon izlediğim ve halen devam eden Deniz Bulut'un yazdığı , Tuğçe Tanış'ın yönettiği 
"Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız" oyununu hatırlattı bana. 

Sebep her ne olursa olsun ötekileştirdiğimiz herşeyin aslında kendimiz olduğunu unutmayalım.


Oyuncular son derece başarılı " Gece Kraliçesi"  Rüçhan Çalışkur'un performansı görülmeye değer ve ayakta alkışlanmayı fazlası ile hakediyor. Yerine geçecek olan veliaht kraliçe  Eşref Varol ise oyunu düşürmeden zirveye taşıyor. Uyumlu ve zevk ile çalışıldığı belli olan projenin diğer performans gösteren tüm oyuncularını da tebrik ediyorum.. 

İlizyon yaratmak bu olsa gerek dedik.. Oyunun yazar ve yönetmeni Serdar Saatman ile başladık sohbete; 


Serkan Aydın: Hikâyenin çıkış noktasını bize anlatırmısınız ?

Serdar Saatman: Bu hikayenin ve en önemli çıkış noktası Rüçhan Calıskur.
Kafamda bir hikaye vardı bir de hayran olduğum uzun süre birlikte çalıştığımız duayen oyuncu Rüçhan Calıskur.
Ben bir gün kendisine  “rüçhan ablacığım bir transeksüel kadını oynamak ister misin?
Ama rol sadece bununla da kalmıyor oyunun içinde ikinci bir rol daha var o da bir erkek ve kadın kılığına giren bir Drag Queen. 
Yani dans edeceksin tradlar oynayacaksın ve bir çok şeyi bir arada canlandıracaksın
dediğim zaman gerçekten çok iştahlandı.
Gerçek bir oyuncu için kaçırılmaz bir rol olduğunu zaten ben ilk bahsettiğim anda anlamıştı.
O kadar kuvvetli bir öngörüsü var ki
Hikayeden biraz bahsettiğim zaman benim ne yazacağımı zaten çok iyi biliyordu
Zaten bizim ikimizin birbirimize olan güveni sonsuz sevgisi var.
Tiyatroya bakışımız o kadar aynı noktada aynı yönde ki hızlı bir şekilde yazmaya başladım.
Ama bahsettiğim Puzzle yapısı metninin gerçekten yazarken de sürekli bulmaca çözümüne sebep oluyordu.
Yani oyun adeta bir bulmaca gibiydi daha yazarken benim için en iyi şekilde bunun üstesinden gelmeye çalıştım.
Sahneye koyarken de Puzzle’ın parçalarını doğru yerleştirerek en iyi neticeye varmaya çalıştık.

 

Serkan Aydın: Öncelikle sizi tebrik ediyorum..Çok farklı bir reji gördüm sahnede, bu projeyi yaparken nelere dikkat ettiniz ?.

Serdar Saatman: Bu projeyi tasarlarken ilk olarak oyunun geçtiği mekan olan "Gece Kraliçesi" kulübünün ekibimle tam olarak kafamızda yaratmaya çok büyük bir özen gösterdim.
Mekan kafamızda gerçekleştikten sonra oyuncular içine girdiler ve karakterlerini dönüşmeye başladılar.
Başlangıçta özen gösterdiğim yegane şey; oyuncuların oynadıkları kişiye kendi içinden geldiği şekilde dönüşmeleri.
Burada oyuncunun doğrudan o kişi olmasına değil, kendi varlığıyla o kişiyi nasıl yarattığına çok önem verdim.
Böylece elimizden gelen en gerçekçi görünümü yaratmış olduk

 

Serkan Aydın: Kadınlar erkek , erkekler kadın karekterlere hayat vermiş  ? Açıkçası salona girdiğimiz andan itibaren şaşkınlık yaşadık ? Zor olmadı mı bu sentezlemeyi yaparken? Nelere dikkat ettiniz ?

Serdar Saatman: Bu oyun tamamen cinsiyetlerin ötesinde bir oyun.
Kimsenin kendini cinsiyeti ile var etmediği bir piyes var ortada.
Benim için oyuncuların da cinsiyeti öncelikli değildi.
Öncelikli olan bir insan olarak oyuncunun neler yapabildiğiydi.
Piyes'e o açıdan bakınca cinsiyet aslında önemini tamamen yitiriyordu.
Zaten benim anlatmak istediğim de buna benzer bir şeydi
Bizi tanımlayan şeyler bazen öteki olmamızı engellese de, aslında biz içimizdeki Özümüz ile biziz kendimiz..
Bunu insanlara doğru bir şekilde anlatmaya çalıştım.

Oyunda bir çok dönem olduğu için ve karakterler bazen 20 yaşlarını bazen de 70 yaşlarını gördüğümüz için aslında karşımızda bir Puzzle var.
Seyirci oyun oyunun belli bir noktasında bu Puzzle’ı tamamladığı zaman çok büyük bir keyif almaya başlıyor.
Reji kurarken benim için de bu Puzzle’ı doğru bir şekilde yerleştirmek çok ama çok önemliydi.
Hem estetik olması hem de anlaşılır olabilmesi için estetik anlamlı ve eğlenceli bir şey yaratmaya öncelikli olarak çok dikkat ettim

 

Serkan Aydın: Rejileriniz de oyuncuların potansiyellerinin en uç noktalarına kadar zorluyorsunuz.  Bu durum sizi ve oyuncuları zorluyor mu ? Zorlandığın da  oyuncuyu bu konuda nasıl motive ediyorsun ?.

Serdar Saatman: Kesinlikle ve kesinlikle çok uç noktalara gidiyoruz karakterleri canlandırırken.
Oyuncular hiç bilmediği bir dünyaya dahil oldular bir anda.
Kendi sınırlarını zorlayan bir piyes ile karşı karşıya kaldılar.
Öncelikle yola çıktığım birinci şey oyuncunun kendi varlığı her zaman benim için.
Ben önce oyuncunun varlığına sonra da Metin’de yer alan karakterin varlığına karşı koymadan onların geçmişlerine inandıkları şeylere ve becerilerini ihanet etmeden uyum sağlayan bir yol izlemeyi tercih ediyorum.
Böyle bir uyum çerçevesinde de bütün zorlukları kolayca aşıyoruz.

 

Serkan Aydın: Son olarak eklemek istedikleriniz var mı ? 

Serdar Saatman: Tüm bunlar dışında eklemek istediğim tek şey, öteki hisseden herkesin oyunu mutlaka izlemesi.

O çatının altında bir bütün olabilmesi.
O nedenle bu yazıyı okuyup da hayatın bir yerinde kendini bir başka insan olarak gördün ise mutlaka gece Kraliçe’ni izlemeye gelmelisin.

Ben de "Gece Kraliçesi" oyununun izlenmesi gerektiğini ve ödüller üstü bir yapım olduğunu vurgulamak istiyorum. Sadece sezon boyunca değil senelerce oynasın ve Türkiye'nin en ücra köşesine gitmesi gerektiğini ve sosyolojik olarak tam bir tez konusu olduğunu düşünüyorum. 

Alkışınız ve gişeniz hiç eksilmesin..

Anahtar Kelimeler: gece kraliçesi, tiyatro oyun kutusu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir