MAKALELER

Levent Öktem

2012.09.07 00:00
| | |
9961

2010 tiyatro sezonunda İstanbul’da yaptığım “Söyleşi Turu”mda, Tiyatro Pera’da Nesrin Kazankaya’nın Türkçeye çevirdiği ve yönettiği,

 


Tiyatro-sinema ve dizi oyuncusu eğitmen LEVENT ÖKTEM...

  
2010 tiyatro sezonunda İstanbul’da yaptığım “Söyleşi Turu”mda, Tiyatro Pera’da Nesrin Kazankaya’nın Türkçeye çevirdiği ve yönettiği, Anton Çehov’un yazmış olduğu “Vanya Dayı” adlı oyunu izlemiştim.

“...Tiyatro Pera’da izlediğim “Vanya Dayı”, Nesrin Kazankaya’nın çevirisi, yönetimi ve Şafak Eruyar’ın dramaturjisiyle “farklı” diyebileceğim, ama her zerresine Çehov sıcaklığı, Çehov hüznü, Çehov gülümsemesi sinmiş, üzerinde titizlikle çalışılmış, çok özenli bir prodüksiyondu. Selçuk Yöntem (Astrov), Nesrin Kazankaya (Yelena), Aycan Sümercan, Can Kolukısa’nın oyunculuklarıyla taçlanan; Levent Öktem’in (Vanya) alışılmışın dışındaki yorumuyla beni şaşırtan bir prodüksiyon… Nitelikli bir Çehov oyunu izlemek isteyenler kaçırmasın…”  Zeynep Oral /Cumhuriyet 12.11.2010

Tiyatro Pera, 2011 tiyatro sezonunda 10. yılını kutladı. Nesrin Kazankaya 2001 yılında Tiyatro Pera’yı kurmuş ve sanat yönetmenliğini üstlenmiş. Aynı çatı altında da “Pera Güzel Sanatlar Tiyatro Okulu”nu kurmuş. Ayrıca “Pera Tiyatro Lisesi”nin programını oluşturarak, Türkiye’de ilk kez bir tiyatro lisesi açılmasını sağlamış.
“...Onuncu yılını kutlayan Tiyatro Pera şimdiye kadar sergilediği oyunlarla İstanbul’un yerleşik tiyatrosu olma yolunda önemli yol kat etti. Bir dünya klasiği olan Vanya Dayı Tiyatro Pera’nın doğru repertuar, ciddi yapım, nitelikli gösterim, sorumluğu olan bir sanat anlayışı ve duyarlı bir grup olmanın son örneği olarak tiyatro tarihine yazılmayı hak ediyor...”  Tiyatro Dünyası / Metin Boran
 
Ben de Tiyatro Pera’ya, Türk tiyatrosuna şimdiye kadar yapmış olduğu katkılarına ve bundan sonra da aynı sorumluluk ve ciddiyetle yapacağı katkılarından dolayı teşekkür ediyor nice on yıllar diliyorum.
 
Evet, şimdi gelelim söyleşi yaptığım sanatçılarımızdan LEVENT ÖKTEM’e:
 
Tiyatro sevgisiyle dolu olan baba Kaya Öktem ve anne Melehat Öktem çiftinin oğlu olarak 1955 yılında İzmir’de doğmuş LEVENT ÖKTEM.

 


 
Babamı dedem engellemiş...
Babam, Kaya Öktem, tiyatro sanatına Manisa Lisesi’nde dadanmış. Daha öncesinden de Halkevleri’nden tiyatro ile tanışıklığı varmış. Fakat dedem öğretmen olmasına rağmen engellemiş babamı; pek tiyatro ile uğraşmasından yana değilmiş. Babam çok yetenekli olmasına rağmen, hatta okulda temsilde gösterdiği başarılı bir rolü nedeniyle İstanbul’daki bir film şirketinden teklif bile almış. Ancak dedem izin vermemiş.
 
İlle de tiyatro!..
Dedemin tüm bu engellemelerine karşı babam “ille de tiyatro!..” demiş; İzmir Şehir Tiyatroları ile Devlet Tiyatrosu arasında bir ara tiyatro var, Avni Dilligil’in görev yaptığı bir tiyatro, babam da orada görev yapmış. Kadın oyuncu aramışlar, babam annemi, Kadriye Hanım’ı bulmuş. Böylece İzmir Devlet Tiyatrosu’nda tanışmışlar. Yani iki tiyatro aşığı iki insanın çocuğu olarak dünyaya 1955 yılında İzmir’de dünyaya gelmişim. Annem, Kadriye Öktem, profesyonel olduğunda bana hamile kalınca babam onu tiyatrodan almış. Babam da daha sonra daha paralı bir iş bulunca Diyarbakır’a göçmüşüz.
 
Beni heyecanlandıran ilk oyunlar...
İlk izlediğim oyundan çok etkilenmişim. İlkokul sıralarında, 7-8 yaşlarındaydım, Ankara’da Büyük ve Küçük Tiyatro’da seyrettiğim oyunlar ve operalar beni çok etkisinde bırakmış, o küçük yaşlarda “ben bu hayatın içinde olmak istiyorum” diye düşünmeye başlamıştım. Hep sahnede olmayı hayal ederdim. Diyarbakır’da iken turneye gelen tiyatro ustalarından Muzaffer Hepgüler’i hatırlıyorum. Ankara’da ise Cüneyt Gökçer, Kerim Avşar....gibi usta sanatçılarla büyüdüm, onları örnek aldım.
 
Mahallede çocuk tiyatrosu kurdum...
Liseden önce de mahallemizde çocuk tiyatrosu kurmuştum. Sınıf arkadaşlarımdan biriyle Çocuk Saati’ne gitmiştim. O arkadaşımın teşvikiyle de Çocuk Saati’nin sınavlarına girip, 1968’de, 13 yaşında, Ankara Radyosu Çocuk Saati’ne girdim. Orada da çok değerli hocalarım oldu. Ergin Orbey, Ejder Akışık, Rüştü Asyalı, Atilla Olgaç, Mehpare Çelik... gibi değerli hocalarım oldu. Burada aldığım ilk dersler benim hep ana kaynağımı oluşturdu. Kitap okumayı orada öğrendim ve olgunlaştım. Küçük yaşlarda çok renkli bir pencereden bakma imkanına sahip oldum.
 
Ankara Devlet Konsevatuarı...
Liseyi bitirdikten sonra konservatuara girmek istiyordum. Fakat lise 1’de kalınca, babam ”artık gir, çünkü senin tiyatro çalışmaların lise eğitimini aksatıyor” dedi. Lise 1’den sonra Ankara Devlet Konservatuarı’na girdim. İyiki de girmişim. Çünkü konservatuar son demlerini yaşıyormuş. 1980’den sonra YÖK’e bağlandı; benim görüşüme göre de hiç iyi olmadı! Birçok şey olumsuz anlamda değişti. Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay, Derya Baykal... gibi çok değerli sınıf arkadaşlarım oldu. Hocalar yönünden de şanslıydık; Mahir Canova, Bölüm Şefimizdi. O beni oyunculuk konusunda kafamı açan, oyunculuğumu oluşturan en büyük hocamdı. Can Gürzap, Ahmet Leventoğlu, Muammer Çıpa, Cüneyt Gökçer... gibi hem genç hem de yaşlı usta hocalarımız oldu.
 
İlk profesyonel oyunum...
Konsevatuar eğitimim sırasında Cevat Fehmi Başkut’un “Küçük Şehir” adlı oyununda küçük bir rolüm vardı. O ara oyunda oynayan Tayfur Orhan abimiz askere alınınca, Bozkurt Kuruç genç yaşıma rağmen bana güvenip onun rolünü bana verdi. Bir günde hazırlanıp sahneye çıkmıştım. İlk çıktığımda hatalarım oldu. Fakat tiyatro o zamanlar bir aile gibiydi; beni o kadar güzel hazırladılar ki yara almadan çıktım işin içinden. Dayanışma ve şefkat vardı oyuncular arasında. Okul sırasında başka oyunlarda da oynadım. 1975 yılında Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olunca hemen Devlet Tiyatrosu’na başladım. İlk oyunum Fazıl Hayati Çorbacıoğlu’nun “Koca Sinan” adlı oyunuydu. Rahmetli Haluk Kurtoğlu, Baykal Saran... gibi ustalarla birlikteydim. Sarhoş İbrahim’i oynamıştım.19 yaşında filandım. 60 yaşında bir kişiyi oynamıştım. Bu rolümle çok etkilemiştim hocalarımı; başta Cüneyt Gökçer olmak üzere. Daha sonra Köroğlu oyununda yine sarhoş rolüm oldu.
 
Eğitmenlik...
Dört sene Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı kurulurken (1980), hocam Can Gürzap “seni de orada görmek istiyorum” dedi. Ancak korkuyordum İstanbul’dan. Ailem de “İstanbul seni yutar” diyorlardı. Pek göndermek istemiyorlardı beni İstanbul’a. İstanbul’a gelmekle iyi yapmışım. Çünkü yaşamı İstanbul’da tanıdım diyebilirim. O zenginliğin içine girmek beni daha da zenginleştirdi diye düşünüyorum. 1980 sonrası Türkiye’deki olağanüstü durumlar bizim hocalığımıza da göz dikti.  Bizlere teşekkür mektubu geldi; hocalığımızda kesintiye uğramış oldu. Ve görevimize son verildi.
 
Theater an der Ruhr’da oyunculuk...
Macbeth’in Cadıları’nı oynarken Theater an der Ruhr Sanat Yönetmeni Roberto Ciulli ve ekibi bizim oyunu seyredip bizimle bir dostluk başlattılar. Uzun yıllar Türk – Alman tiyatroları arasında bir köprü kurmak için çabaladılar. Almanya’da bir oyun oynandı. Ben ve Nihat İleri, İspanyol, Avusturyalı, Kolombiyalı ve Alman tiyatro sanatçılarından oluşan topluluk Brecht’in “Şehrin Vahşi Çalılıkları” adlı oyunuyla turneye çıktık. Herkes kendi dilinde oynuyordu. Bir figur da tercüme ediyordu. İki yıl bütün Almanya’yı dolaştık. İtalya, İsveç ve Kolombiya’da turneler yaptık.  Bu turnelerle ilgili dış basın dosyamızı Türkiye’ye yollamıştık; nedense kayboldu...Türkiye iznimizi uzatmadığı için geri dönmek zorunda kalmıştık.
 
Diğer eğitmenlikler...
İst. Ün. Devlet Konservatuarı’ndaki eğitmenliğimin dışında, 1992-94 yılları arasında Bilsak Tiyatro’da eğitmenlik yaptım. Parasal sorunlarımız vardı. Pek uzun ömürlü olmadı. Daha sonra Tiyatro Pera’da Güzel Sanatlar Tiyatro Bölümü’nde eğitmenlik yaptım. O ara Mimar Sinan Üniversitesi’nde de eğitmenlik görevini kabul etmiştim. Can Gürzap’ın Tiyatro Diyalog Okulu’nda özel drama dersleri vermekteyim. Bir de 2006-2007 sezonunda Laçin Ceylan ben ve Nihat İleri ile birlikte Bi Tiyatro’yu kurduk. Fakat yürütmekte zorluk çektik. Özel tiyatrolara maalesef destek yok ülkemizde. Tiyatrodan ürkülüyor, ya da tiyatro kültürümüze çok yerleşmiş bir sanat dalı değil. Aslında tiyatro toplumun okuludur. Bu bakımdan pek umutlu olduğumu söyleyemem.
 
Rol aldığım bazı oyunlar...
Çehov Makinası, Ateşli Sabır,Vanya Dayı, Rahat Yaşamaya Övgü, Dobrinja’da Düğün, Seyir Defteri, Kral Lear, Küçük Bir İş İçin Yaşlı Bir Palyaço Aranıyor, Küçük Adam Ne Oldu Sana, Ferhat İle Şirin, Fırtına ve Macbeth’in Cadıları...gibi.
 
Film ve Tv çalışmaları...
Tiyatro çalışmalarımın yoğunluğundan televizyon ve film çalışmalarına yeteri kadar vakit ayıramıyorum. Fırsat buldukça oluyor. Çok ilgi duyuyorum aslında, oyuncu olarak oralarda da bir şeyler yapmalıyım diye düşünüyorum. Oyunculuğumun en güzel zamanlarını yaşamaya başladım. Biz de işler şarap gibidir. Ben artık değerlendirilecek bir şarap olarak görüyorum kendimi.

Bazı örnekler:
Canımın İçi, Son Osmanlı Yandım Ali, Gen, Tılsım Adası, Akümütörlü Radyo, Sessiz Gece, Havada Bulut, Şahin, Yarın Artık Bugündür, Preveze Öncesi...gibi.
 
Yönetmenlik...
Çok genç yaşlarda iki denemem olmuştu. Araya eğitmenlik girdi. Daha sonra da bu birikimlerimle yönetmenliğe tekrar soyunabilirim diye düşündüm. Teklif gelince de kabul ettim. Bir kaç senedir yine yönetmenlikle aram iyi, daha sıcak bakmaya başladım. Geçen yıl (2009) Tiyatro Kutu’da Antigone’yi yönettim. Şimdi Can Gürzap’la “Evliliğe Gelince” diye bir oyun yaptım. Bu yıl yine Can Gürzap “Kim Bu Adam?” oyununu yönetmemi istedi kabul ettim.
Gölge Ustası, Hayaletler Sonatı ve bir de Üstat Harpagona Saygı ve Destek Gecesi oyunlarını yönettim.
 
Ödüller...
13. Afife Tiyatro Ödülleri: Rahat Yaşamaya Övgü (Brecht Kabare)-Tiyatro Pera
9. Afife Tiyatro Ödülleri: Dobrinja’da Düğün-Tiyatro Pera...
Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri: Rahat Yaşamaya Övgü.

Anahtar Kelimeler: levent öktem



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir