MAKALELER

Komün Günleri

2017.08.29 00:00
| | |
7409

Tiyatro oyunu eleştiri atölyesi için davet edildiğim Salihli’ye doğru yol alırken aklımda ve dilimde sayısız, birbirini tamamlamayan kelime dizimleri...


KOMÜN GÜNLERİ
SALİHLİ – SARDES 
ULUSLARARASI 2. DİONYSOS TİYATRO ŞENLİĞİ

Günlük telaşeler, memleketim Ankara’nın tam orta yerinde yükselen “Yüksel” çığlığı, adalet kavramının sözde hukuk sistemi ile birleşmediği yerde yapılan geniş kapsamlı yürüyüş, belediyelerin ‘güvenlik, ödeneksizlik, ohal, vb.’ gerekçelerle birer birer iptal ettiği tiyatro festivalleri, son 10 yıldır Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’na ev sahipliği yapan 45 yıllık Şişli Tiyatrosu’nun (Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu) maddi problemler nedeniyle kapılarını kapattığı ve satışa çıkarıldığı, Muammer Karaca Tiyatrosu’nun çürümeye terk edildiği, 1. Uluslararası Ovacık Sanat Günleri Festivali’nin OHAL süresinin uzatıldığı günlerde yasaklandığı, KHK’lerle tiyatroların, kütüphanelerin, kültür ve sanat evlerinin kapatıldığı, sansürden önce otosansürün uygulandığı günlerde... 


Tiyatro oyunu eleştiri atölyesi için davet edildiğim Salihli’ye doğru yol alırken aklımda ve dilimde sayısız, birbirini tamamlamayan kelime dizimleri...


...ve ilk kez katılacağım tiyatro şenliğinin heyecanıyla uykusuz geçen bir yolculuğun gün aydınlığında güler yüzleriyle bizi karşılayan Rasim Aşın ve Kadir Durmaz. 


Başından sonuna değin gözlemlediğim –görmediysem kendi ayıbım olan- benim için her zaman başka bir anlamı olacak Dionysos Şenliği’nin yorumudur kaleme aldığım. 


“susmanın su kenarındayız bugün 
ne kadar sevgiyle konuşsak -konuşuyoruz da- 
korkuyoruz göz göze gelince Hilmi Bey 


korkuyoruz.” diyen Edip Cansever’in dizeleri ile mırıldanarak yürüdüğüm Sart’ta –Sardes’te- şenlik süresi boyunca kendi yüzümüzü görmemenin telaşından uzak, birbirinin gözlerinin içine sevgiyle bakan tiyatro sevdalısı insanlarla Gezi’den sonra bir kez daha böyle hissetmemin elbet bir nedeni vardı: Umut, samimiyet, kendiliğindenlik...


DÜNYANIN EN ESKİ TİYATROLARINDAN BİRİSİ SARDES'TE!
Birçok araştırmacı, tiyatronun doğuşu hakkında şunları söyler: “Tiyatro ilk kez İ.Ö 6. yüzyılda Yunan toplumunda dinsel törenden özerkleşerek bir sanat türü haline geldi; dinsel ya da pratik ölçütlerle değil, estetik ölçütlerle değerlendirilen bir "oyun"a dönüştü. Yunan toplumunda tiyatronun öncülü, şarap, bereket ve bitkiler tanrısı Dionysos'u kutsamak için yapılan Bacchanolia şenliklerinde bir koronun söylediği dithyramboy şarkılarıydı. Koro, bu şarkılarda farkı kişilerin konuşmasını canlandırmak için söz ve tavır değişikliğinden yararlanıyordu. Daha sonra, oyuncu ve oyun yazarı Thespis, koronun karşısına farklı kişilikleri farklı maskelerle temsil eden bir oyuncu koydu. Böylece daha karmaşık konular ele alınabiliyor, farklı anlatım biçimleri denenebiliyordu. İ.Ö 534'te Atina'daki ilk tiyatro şenliğinde Thespis'in bir tragedyası ödül kazandı. Bu tarihten sonra da tragedyalar Dionysos Şenlikleri’nin bir parçası olarak gelenekselleşti.”* 


Toprağın altında gün yüzüne çıkmayı bekleyen ilk tiyatro Sardes’te...
Lidya Devleti’nin başkenti olan Sardes Antik Kenti’nde tarihte bilinen ilk tiyatro kalıntıları araştırmacılar tarafından gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmakta. 2013 yılında Dünya Miras Komitesi’ne aday gösterilen Sardes Antik Kenti, arkeologlar tarafından araştırıladururken “Sanatçı dayanışması sayesinde gerçekleştirilecek olan şenlik süresince, hiçbir devlet kurumundan ve şahıslardan maddi destek istenmeyecek ve vermek isteseler de kabul edilmeyecektir.” diyen Şenlik Koordinatörü Salihlili Yrd. Doç. Dr. Rasim Aşın, kendi memleketinin tiyatro tarihi için öncülük ederek 2016 yılında ilki gerçekleştirilen Dionysos Şenliği için sadece kollarını sıvamakla kalmayıp emeğini, uykusunu, zihnini ve parasını ortaya koymuş. Rasim Aşın’ın bu samimiyetle yola çıkmasıyla da birbirinden değerli insanlar aynı inançla tiyatro şenliği için emeklerini esirgememiş. (Her isteğimize yetişmeye çalışan öyle çok insan vardı ki isimlerini sıralarsam bir başkası eksik kalır diye endişeleniyorum. Bu yüzden orada olan tüm arkadaşlarıma emekleri için teşekkür ederim.)

BAŞIMIZDA GÜNEŞ, İÇİMİZDE TİYATRO ATEŞİ
Birbirinden heyecanlı birbirinden keyifli birbirinden paylaşımcı insanların bir araya geldiği şenliğin başlangıcında havanın sıcak olması nedeniyle Salihli’de şenlik adına kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra kamp alanına döndük. Ve başladı şenlik şiirlerle... 


Gönüllülük esasına dayanan şenliğin koordinatörlüğü de hemen yapıldı. El birliğiyle gerçekleşti iş bölümü... 


Hafta başı başlayan atölyelerin ardından akşam, Köy Seyirlik oyunu ile Sart’a çıkarken köylü bizden daha fazla oyuncu bizden daha oyuna gerçekçi yaklaşımıyla öylesine sarıp sarmaladı ki bizleri... Gelin ve ailesi, damadın hangi evde olduğunu davul eşliğinde bulmaya çalışırken ‘oyuncu gelin’e kına yakanlar, gelinle oynamak istiyorum diyen ‘kaynana rolüne sıvanan’ kadınlar, meşrubat ikram edenler, şalvar yakanlar, köy kahvesinde karşılıklı oynayanlar, şeker dağıtanlarla Sart insanı oyuna, tiyatroya, davetkar olduğunu fazlasıyla dile getirdi. 


Ertesi günlerde daha sık söylediğim “bu mesleğin iyi ki içindeyim” sözü ile çok güzel genç arkadaşlarla tanıştım. Kimi tiyatro sevdasını kimi hastalıklarına rağmen bu işin içinde olmak için neleri göze alabileceğini kimi yaşadığı sorunları kimi önüne konulan engelleri kimi kişisel kaygılarını anlattı. Her biri bana kendi tiyatro yolculuğumda anılarımı ve şimdiki zamanı hatırlatırken onlarla beraber olan eğitimcilerin ne kadar mütevazı olduğunu gördüğümde hepimiz için doğru yerde olduğumuzu bir kez daha anladım. Öyle ya, tiyatronun içindeydik ve çeşitli kentlerden gelen bu insanlarda zerre kibir olmadan her birimiz öğrenci her birimiz eğitimciydik. Tiyatronun sarıp sarmalayan dokusu doğanın uyumu ile birleşince ortaya başka bir şey çıkması mümkün değildi zaten. 


Geçen sene Abbasağa Parkı’nda Kazım Koyuncu Anma Etkinliği’nde bir foruma katılmıştım. Bu forumda birbirini hiç tanımayan arkadaşlar vardı ve birbirimizle tanışacaktık fakat bu tanışma “doğduğu yer, yaş, meslek, cinsel tercih, ırk, sınıf, vs.” olmaksızın gerçekleşecekti. Peki nasıl tanışılacaktı? İşte bu soru, o forumda da bu şenlikte de yerini buldu çünkü özlemini duyduğumuz şey, “merhaba, nasılsın” gibi temel sesleniş biçimlerindeydi ve Dionysos Şenliği bu iki kelime ile birleşip çoğaldı. Öyle ki masa başlarında ya da gece sohbetlerinde şiirlerden, türkülerden, kitaplardan, yazarlardan, oyunlardan, projelerden...o kadar konuşmaya doyulmadı ki sanırım çoğumuz günde 2-3 saat ya uyuduk ya uyumadık. 


Müthiş sempatik, öz güvenli, 11 yaşındaki Süleyman ise kampın sevimli çocuğu oldu. Süleyman; kampta hemen herkesle tanıştı, kadınlara çiçek dağıttı, atölyelerde durum incelemelerinde bulunup birkaç cümle kurdu. Bu canım çocuk ve diğer arkadaşları değişik kentlerden gelen tiyatroseverlerin içine kendini dahil etti; öylesine sevecen öylesine çabuk... (Kim bilir bu çocuklar, tıpkı şenlikte eğitmen olan hocaları gibi bir 10-15 sene sonra aynı şenlikte var olacak, kendi çocukluk anılarıyla bu şenliğe katılanlara anılarını anlatacak... Ne güzel bir temenni.)


Sart halkı ve çocukları, samimiyetle şenliğe gelen insanları kucaklarken maalesef bir gece arabayla kamp alanına son sürat gelen kişiler de yok değildi. Çok yakınımda gerçekleşen bu sabotaj, yıl dönümünü yaşadığımız Madımak Katliamı’nın acısını bir kez daha anımsatırken, olay kendi içimizde bertaraf edildi. Geçtiğimiz senelerde buna benzer olayların başka tiyatro şenliklerinde yaşandığı dile gelirken sokakta olmaya devam etmenin, tüm olumsuz koşullara rağmen festivallerin sürmesi gerektiğinin sohbetiyle birbirimizi yüreklendirdik. 


Oyunculuk atölyesi veren eğitmenlerden Dağlar Uygur, Cengizhan Sürücü, Kımız Bozkır, Erdal Çoban; akşam bizlere ve ilçe halkına atölye performanslarını sahnelerken birçok tiyatro ekibi ve katılımcılar da şiirlerle, sohbetlerle, şenliğe katkı sağladı. 


İnsanların birbiriyle “Birbirimizi kaybetmeyelim, yine görüşelim.” diye sarılarak ayrılması ise bence hayatın içinde en anlamlı cümlelerden biriydi.


İLERİKİ ZAMANLARDA ŞENLİK İÇİN NAÇİZANE BİRKAÇ ÖNERİ
Çok seslilikle gelen tiyatro ekipleriyle atölye ve etkinlik saatleri dışında açık oturumların yararlı olacağını düşünüyorum. Böylece yeni tanışan gruplar tiyatro sanatıyla uğraşırken karşılaştığı sorunları, prosedürleri, kolaylıkları, oyuncu ekibini, ekipman eksikliklerini, neye ihtiyacı olduğunu genele yayarak tartışma fırsatı bulabilir; katılımcıların bu yönde birbirine nasıl destek olabileceği bütün bunlar konuşulurken açığa çıkabilir. Bu da yazarından yönetmenine, oyuncusundan tiyatroya yeni başlayan arkadaşlara kadar bir rota belirlemeye, şenliğin bir noktadan başka bir üretim noktasına sıçramasına ve yaratıcı örgütlenmesine kadar gidebilir. 


Belirlenen atölyelere katılım, tiyatroseverlerin deneyimlerine göre biçimlendirilebilir. Yeni başlayan arkadaşlarla daha çok bu işin içinde olan arkadaşların aldığı atölye saati farklılaşırsa yeni başlayan kişiler kendini daha rahat hissedeceği gibi uzun yıllardır bu meslekte olan kişiler farklı bir bakış açısı kazanabilir.


Hiçbir destek almadan yürütülme amacı taşıyan şenlikte, tiyatro kampı için gelen kişilerin günlük ücreti yükseltilerek yine iş bölümü dahilinde yemek yapılabilir. Böylece eğitimcilerle öğrenciler bu sofra başında kendini tanıtmaya daha çok fırsat bulur ve eğitimcilerle-katılımcılar arasında herhangi bir fark olmaz. 
Şenlikte Salihliyi -Sardes’in tiyatro kökenini- anlatan kısa filmler yapılabilir; bu filmlerle şenliğe katılan kişilerin bilgi birikimi oluşurken bu hem sosyal medyada hem de kişilerin kendi çevresinde yaygınlık kazanmasına yol açabilir. 


Uluslararası ibaresinde bu sene türlü aksaklıklarla eksik kalan şenlik, önümüzdeki yıllarda çok dilli oyunlarla tiyatro ekiplerini ağırlayarak yerelden evrensele uzanan çizgide bir sanat şenliği düzenleyebilir. Ola ki yurt dışından gelen katılımcılar sağlanamazsa “uluslararası” kelimesi çıkarılarak Kürtçeden Türkçeye; Lazcadan Ege şiveli oyunlara yer verilebilir; böylece ulusal çok dilli bir şenlik oluşur.


“Sanatçı dayanışması sayesinde” diye başlayan cümle için sanatseverler, şenlik adına gerekli donanımları elde etmek için (yaka mikrofonu, barkovizyon, spot, vb.) -şenliğin daha iyi yürütülmesi adına- imece usülü bir dayanışma gösterebilir.


ŞENLİĞİN ETKİSİ
Rasim Aşın, öyle bir gönül işine girmiş ki şenliğe katılanların sözcüsü olmuş. Çünkü kolay değil; yeni tanıştığın insanları uğurlarken gözyaşı dökmek, gözyaşlarıyla ayrılmasını izlemek... 


İşte Dionysos, her biri kendi alanında ve kendi mekanında üretim içinde olan insanları verimli topraklarında birleştirip bütünleştirdi. Ön görüm odur ki bu şenlik, daha çok anıya gebe, daha çok insana yol açıcı, daha çok sevgi dili ile konuşmamızı sağlayacak. 


Hayat, bir başka plan kurmazsa kendi hayatım üzerinde seneye yine buluşmak üzere, sevgimle...

 

Yararlanılan Kaynaklar:
http://sardessalihli.blogspot.com.tr/2014/07/dunyanin-en-eski-tiyatrosu-sardesde.html 
mustafa uçar Araştırmacı Yazar ve Salihli Turizm Derneği SATURDER kurucu ve onursal Başkanı 
http://arsivbelge.com/yaz.php?sc=2294

Anahtar Kelimeler: dionysis tiyatro şenliği, salihli, komün günleri, festival



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir