(Karagöz)
Yaygın anlayışa göre,bilindiği gibi anonim bir sanat değildir ve metinli bir sanattır. Namık Kemal'den başlayan geleneksel tiyatroya önyargılı bakış, Memduh bey, Katip Salih gibi kendi metinlerini kendi yaratan gerçek sanatçıları görmezden gelmiştir. Bu kişilerin bizzat kendilerinin olan bu metinler basit birer el yazması sınıflandırmasıyla kütüphanelerde bekletilmektedir.
Bu bakış açısıyla Tiyatro tarihimizde yazılı tiyatronun batıdan geldiği önyargısı hala devam etmektedir. Bunu kolaylaştıran, Tanzimatla birlikte horgörülen bu sanatın gittikçe rağbetini yitirerek zanaatkarlar eline düşmesidir..Oysa geleneksel olarak bilinen ve elimizde metni bulunan bir "karagözün aşıklığı " oyununun tüm nazım bölümlerinin kusursuz bir edebiyatçı elinden çıkmış olduğu ortadadır. Bu divan şiirlerinin anonim olarak tanımlanması ne kadar gülünçse bu sanatı bugün yaşatmaya çalışan değerli ustalarımızın ancak zenaatçı bir geleneği bize taşımaları da aynı oranda acıklı bir durumdur..
Karagöz oyunlarının belli bir formatı olması da onun özgün yaratıma kapalı olduğunu göstermez Tıpkı belli formatlarda metin üreten Aristofanes ve Sofokles gibi(bilindiği gibi komedya ve tragedya da ancak belirli kalıplara uyduğu sürece yetkin sayılıyordu Atina da ve hepsi aynı kalıpla yazılmıştır)..Kısaca karagöz sanatçısı aynı zamanda bir metin yazarı yani dram sanatçısıydı
Bütün bunlara rağmen Karagöz bir halk sanatıdır .Onu halk sanatı yapan anonimliği değil, aynı çağlarda tumturaklı tiratlarla ,özenli bir dille yazılıp oynanan oyunların aksine,halk sağduyusunun çıkarsamalarıyla gerçeklere yaklaşması ve bunu halkın diliyle teatrallaştırmasıdır.
Karagöz metinlerinin oluşumunda yerleşik ve bugün kullanımının gitgide bozulduğu çok önemli bir kurgu sözkonusudur. Bu kurgu metinlerin tek başlarına okunduklarında ortaya çıkmadığından, geleneğin aktarımında oluşan kesintiler nedeniyle metinlere yönelen oynatıcılar bunları gereksiz gördüklerinden olacak, uygulamalarına almamışlardır.
(Tuzsuz) tuzsuz
Bu aşamalı, konsantrasyonu yükseltmeye yönelik geçiş parçalarının yokluğu oyunların akışkanlığını zayıflatmış, bir de buna güncelleme sorunu eklenince ,üslup ve dil gözetilmeden yapılan sadeleştirmeler bu oyunu daha da çelimsizleştirmiştir. 1970 li yıllarda Türk tiyatrosunun geleneği yeniden keşfetme çabaları içinde ele aldığı miras işte bu zaten çoktan sanatsal düzeyini yitirmiş textlerden oluşuyordu.Bu dönemin oyun yazarlarının kimilerinin başarıları metinlerden çok kendi çocukluk deneyimlerini kaynak olarak almalarıdır.
Oyunların seslendirilmesi konusunda son geleneksel temsilcilerden Muhittin Sevilen(Küçük Ali) ise çocuk tiyatrosu çerçevesi içinde gösterilere zorlandığından ,bu sanatı yaşatmakla yaşamak arasındaki sıkışıklıkta elinden gelenin en iyisini yapmışa benziyor. Bu, performansta belki bu yüzyılın en büyük ustasının, özgün olmamakla birlikte geleneği text olarak bize ulaştırmak için verdiği çabada bellidir.Kültür bakanlığınca yayınlanmış bu Karagöz metinleri kitabı Cumhuriyet dönemi karagözümüzü anlamak için en büyük ipucudur.
Küçük Ali'nin bu metinlerde sezgisel olarak vazgeçmeyip güncellediği bölümler , ve bizim ısrarla vazgeçilmesinin cılızlaştığı iddiasında olduğumuz bu karagöz metni ne menem bi şeydir biraz göz atalım:
Karagöz Metinlerinin Yapısı:
Perdenin Açılışı
(Frenk) (Karagöz) Frenk
Karagöz oyunları kamıştan çatlatılmış bir düdüğün çalınmasıyla başlar. Nareke adını verdiğimiz bu düdükle kurulu olan dekorun tam ortasındaki göstermelik adını verdiğimiz görüntü kalkar. Burada düdüğün çalınışı oyunun başladığının bir sesli uyarısı olmakla birlikte az sonra semai ile gelecek Hacivatçın bu semai'sinin makamına bir öngiriş niteliği de taşır. Bunu velvele adını verdiğimiz tefin titreştirilesi sonlandırır ve Hacivat semaisi başlar.
Gelenek olarak ilk dize ardından Hacivat perdeye gelir ve semaisini bitirir. Semailer genel olarak aşk,sevgi ve muhabbet üzerinedir. Burada önemli noktalardan biri anlamsal olarak bu dizelerin tanrısal aşk a yönelik yoruma da açık olmalarıdır.En yaygın semailerden biri Dellalzade İsmail Efendi'nin yegah aksak semaisi Benim Afeti Cihanım dır:
Benim afet-i cihanım
Yoluna feda bu canım
Dili dost kalbi düşmanım
Aman etme bu eday
Beyim etme bu cefayı
Kulunum senin ezelden
Mailim can-ü gönülden
Severim ne gelir elden
Aman etme bu edayı
Beyim etme bu cefayı
Hacivat'ın seması bitince iki kez tanrının adını tekrar ederek konuşmaya başlar:
Hay Hak!
Ve Karagöz oyununun ne olduğu nasıl seyredilmesi gerektiği üzerine gazel formunda yazılmış bir aruz şiiri okur. Bu çoğu kez hayalinin kendi yazdığı bir şiirdir fakat sonraları belli perde gazelleri anonimleşmiş usta çırak ilişkisinde olmazsa olmaza dönüşmüştür. Perde gazeli dediğimiz bu gazellerin olmazsa olmazı Kemteri'nin dir:
Nak-ş ı sun'un remz-ider hüsnünde rüyet perdesi
Hace-i hükm-ü ezeldendir hakikat perdesi
Her neye iman ile baksan olur iş aşikar
Kılmış istila cihana hab-ı gaflet perdesi
Bu hayal-i alemi gözden geçirmektir hüner
Nice kara gözleri mahv etti suret perdesi
.................... Perde gazeli ardından Hacivat perde duasına başlar bu duada seyircilere iyi dileklerde bulunur :
Huzur-u hazıran
cemiyyet-i irfan>
vakt-ı safay-ı merdan
laindir dinsizdir bi edeptir şeytan
şeytanı şerrinden sığınırım ol hakkın birliğine
dua ederim bizi seyre gelenlerin selametine
Dua'nın ardından Hacivatçın müzik anlamında bir gazel okuması adettir
Bu yine dostluk ve sevgi üzerine bir anlam taşır. Bazen bu bir beyit olarak okunup geçilir :
Nadanlar eder sohbeti nadanla telezzüz
Divanelerin hemdemi divane gerektirBR> Diyelim işimizi mevlam rast getire!
Hacivat bundan sonra TEGANNİ' YE yani karagözü kızdıran o makamlı cümleyi tekrar etmeye başlar:
YAR BANA BİR EĞLENCE MEDET!
Klasik Atina tiyatrosunun prologos bölümünün çok daha gelişmiş bir biçimi olan bu giriş dikkat edilirse baştan sona nazım dır. Divan şiirinin en akıcı ve duygusal anlatıma olanak veren gazel ile başlayan monolog gittikçe daha serbestleşerek akar.
(Aşık Hasan) Aşık Hasan
Teganniye gelindiğinde ise adeta sıfır noktasında sonlanır. Yapısal çözümlemede kolayca mırıldanılabilen semai de göz önüne alınırsa, gerilime yönelik bir süreç değil gerilimi sonlandıran bir süreçle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkar. Hacivat'ın perdeyi açması olarak tanımlanan bu bölümün dizimsel (syntagmatik) yapısı uzam zaman ve kişi çatışmalarında yanlızca duygusal ve düşünsel aksiyona yönelmiştir. Herhangi bir olay, durum, kişi belirtimi olmaksızın yani mantıksal önermelerin ötesinde felsefi bir süreçtir. Bu süreç seyirciyle paylaşıma yönelik bir biçemle de bezenmiştir. Bu dizgeyi adlandırmak kuşkusuz göstergebilimcilere bırakılmalıdır ama yine de burada bir adlandırma ile karşı karşıyayız.
Narekenin ve ardından semainin girişi dikkatin en kaba yoluyla çekilmesine yöneliktir. Semainin ritmiyle seyircinin düzensiz tepkileri tek bir noktada düzenlenmeye başlar ve bu ritim gittikçe düşürülerek konsantrasyonda ulaşılabilecek en üst nokta zorlanır.
Seyirci gözüyle bakıldığında bu süreçte herhangi bir fiziksel aksiyon öne çıkmadığından ,Hacivat da Karagözün Hacivat'ı olarak algılanmaz. Sanki konuşan perdenin kendisidir ve doğrudan seyircide içselleşmeye çalışır.
İyi güzel de peki bu güne kadar bilinen bizim geleneksel tiyatromuz özdeşleyici kırar tezi yanlış mı? Hayır ama sadece biraz basit bir tanımlama. Çünkü olmayan birşey, kırılamaz da elbet.*
Ve teganni, yani 'yar bana bir eğlence medet!' artık bu bir oyundur uyarısıyla bu süreci kırıp diğer bir sürece başlar. Bu süreç fiziksel aksiyonun taraflarını ortaya koyacak olan Karagöz'ün perdeye indirmesidir. Bu müziksel söyleyiş gittikçe yaygaraya dönüşerek karagözün çıldırasıya kızmasına neden olacak, Karagöz Hacivat'ı susturmak için aşağı atlayacak ve kavga ettikten sonra Hacivat gidip karagöz yanlız kalacaktır. Bu, gerilimi de aşan, artık açıkça bir kavga sahnesi olan bölümün sonunda Karagöz'ün şiirsel tiradı seyirciyi tekrar bilinç düzeyine taşıyacak şekilde aşağı çeker:
Ahhh öldüm...bittiiiim..
eski hasırlar gibi yerlere serildim..
seni gidi utanmaz arlanmaz keçisakallı...
mum bacaklı kerata seni...........
......bak gelsin ben ne yapacağımı bilirim.
Evet seyirci gerilimden dinginliğe tekrar inmiştir ama bir farkla, artık belirgin bir aksiyon içindedir ve tarafları da ortadadır;.tarafların yani Karagöz le Hacivatçın kişilik ayrıntılandırması ise Hacivatçın tekrar perdeye girişiyle başlayan MUHAVERE (söyleşi )bölümünde ortaya çıkacaktır
*Hatta bunu çok sıklıkla yapmak isterseniz ,çok daha güçlü ve hızlı duygulanımlar (gerilimler)kurgulamak zorunda kalırsınız. Epik dramaturginin biçimsel sorunu da özdeşleyici kırmak değil çok güçlü özdeşleyişlere çok kısa süreçlerde ulaşmaktır.Belirtmeliyim ki burada yanlızca biçimsel olarak bir karşılaştırma yapmak için Epik tiyatroyu örnekledim.
Anahtar Kelimeler: karagöz, karagöz metinleri, hacivat
0 Yorum