"İSTANBULNAME" Antalya'da Perdelerini Açtı…
Murat Atak “İstanbulname” ile Mersin den sonra 2. kez aynı Operetle ama farklı reji çalışmasıyla seyirci karşısına çıktı. Yönetmen’in İstanbulname’nin yazarına, bestecisine de en az esere yakınlığı olduğu kadar tanışıklığının bulunduğu hepimizce bilinmektedir.
Murat Atak’ın Ferdi Merter, Turgay Erdener, Hakan Kalkan ve Antalya’nın değerli Opera, Bale kadrosunda bulunan sanatçılarının imzasını taşıyan bu mükemmel ekip çalışmasın uyumluluğu, zihinlerimizden silinmeyecek bir örnek çalışma olarak daima karşımıza çıkacağından da şüphemiz bulunmamaktadır.
İstanbulname Opereti naif bir konunun işlendiği fakat sözün müzikle nakışlandığı bir türdür. Bu türün öne çıkardığı Zeliha ile Ali’nin aşkına tanıklık ettiğimiz hikâyesinin ardında, birinci dünya savaşının karmaşasında bir başka aşk hikâyesinin de gelişmesi ve öne çıkmasına neden olan olaylar bulunmaktadır. Bu olaylar Çiçekçi Kadın Uğurböceği’nin yurt dışında yaşayan kızının soylu bir aileye gelin olmak üzere hazırlandığı aşamada ülkesine-İstanbul’a özellikle de, kızın annesini görmek üzere öncelikli geliş haberinin ulaşmasıdır. Gerçek yaşamında uzaklık nedeniyle farklı bir durum sergileyen annenin, kızının geliş haberiyle ortaya çıkan” aldatmaca”ya zorunlu dönüşüdür. Bu olayın aslında gençlerin yeni kurulacak düzenini sağlamak amacına da hizmet etmesi söz konusudur. Diğer taraftan savaşın ayak seslerinin İstanbul’da duyulması, savaş ve savaşla birlikte insanların öteleyemediği eğlence isteğinin, anlamsız kişilik kavgalarının yerleştiği Osmanlı’nın yaşamında umarsızlıkların tercih yeri olarak ilk sırayı almasıdır. Bunlar aynı zamanda örtücü, eğlendirici ve mutlu sonu getiren düğün sahnesinde geçici yüz ifadelerinde anlık neşelerin fotoğraflanmasından öteye geçmez.
Türk yazarlarının çeşitli türdeki oyunlarına verdiği önem, Murat Atak’ın rejilerinde öne çıkan en önemli unsurdur. Atak rejilerinde son dönemlerde başarı grafiğinin yükselişinde de bu temel esas olmuştur.
Murat Atak gelenekseli bir çok özellikleri ile rejisine taşırken Batılı anlamda, hatta çağdaş Tiyatronun yapısal ögelerini de reddetmeden bunları birbiriyle tanıştırmanın, kaynaştırmanın yürekliliğini gösterir.
Gelenekselin buram buram kokan Külhanından-Sarhoşuna, Zaptiyesinden-Balatlısına kadar birçok tipi alırken, mutlaka çağdaş mesajlarında güncel ve tanıdık olaylara rejisinde yer vermesi, aslında bu mesajların son derece kolay anlaşılabilir ama basit olmayan bir dil ile hepimizin tanıdığı kişilere söyletmesi, seyircinin dünyasında düş’ten çok düşüncenin gücünü, kahkahanın ardında saklı tutması, Tiyatro’dan gelen alışkanlığının güçlü belirtisi olarak, Opera sahnesinde de kendisini öne çıkarmıştır.
Güçlü reji anlayışının bir diğer belirtisi olarak tanımladığımız tiplerin oyun içinde kullanılışının son derece uygun bir çizgide tutulmuş olması, birlikte kendi yapısı içindeki bir noktada oyunun kimliğini açıklayıcı müziğin dışında, güldürünün de sınırlarının iyi belirlenmesidir.
Murat Atak oyun kişilerinin yanı sıra oyundaki bazı dekor parçalarına da yüklediği işlevlerle, onların sahne üzerinde kimlik kazanarak oyun kişilerine bu yeni işlevleriyle eşlik etmelerini de sağlamış, özellikle üçlü ve ikili sahnelerde ve sahnenin önüne yakın yerlerde kullandığı bu yeni tanımlama oyuna başka bir misyonu da yüklemiştir.
Yönetmenin anlamlı ve gereken yerlerde müdahale ettiğini anladığımız rejinin, sihirli fırça darbeleri, oyunda sahne resminin doğru çıkmasına etkili rötuşlar olarak görülmektedir. Bilinen bu nahif türün gücünü sadece müziğe bırakmayan Atak, yepyeni bir enerji ve anlayışla oyuna getirdiği yorumun keyfini çıkarmayı da Antalya seyircisine bırakmıştır.
Teşekkürler Murat Atak…
Anahtar Kelimeler: istanbulname, Antalya Devlet Opera ve Balesi
0 Yorum