MAKALELER

İstanbulname Müzikali - Tim Maslak

2016.01.26 00:00
| | |
4280

Galata semtinde geçen konu, içinde barındırdığı esprileriyle, dönemin siyasi çizgisine yaptığı göndermelerle harikulade bir metin!


'İstanbulname Müzikali’ Gerçek İstanbul Tadında Bir Gösteri!
 

Daha önce Devlet Tiyatroları’ nın başarılı rejisörü Murat Atak’ ın Mersin ve Antalya Devlet Opera ve Balesi’nde sahneye koyduğu Ferdi Merter imzalı ‘İstanbulname’ adlı müzikali 2010 yılında Antalya’da izleme şansım olmuştu. Osmanlı’ nın kültürel anlamda en kozmopolit bölgesi olan Galata semtinde geçen konu, içinde barındırdığı esprileriyle, dönemin siyasi çizgisine yaptığı göndermelerle harikulade bir metin! Geçtiğimiz günlerde Türker İnanoğlu’ nun yapımcılığında Tim Maslak Show Center’da bu oyun yeniden seyircisiyle buluştu. Devlet Tiyatroları’ nın bir başka başarılı rejisörü Şakir Gürzumar’ ın yönetiminde sahneye aktarılan yapıtın dikkat çekici kadrosu şimdiden büyük ses getirmiş durumda. Nükhet Duru’ nun başrolünde Caner Cindoruk ve Pelin Akil sahnede büyüleyici bir performans ortaya koyarken, yan rollerde görev alan usta isimler oyunu bambaşka konsepte sürüklüyor. Ayrıca besteleriyle müzikal, son dönemde yapılan işler arasında kalitesiyle çok farklı bir yerde konumlanmış!

  


Konu eski İstanbul sokaklarında, Galata’ nın ara bölgesinde bir arada yaşayan aynı mahallelinin başından geçen sıradışı öykü. Bu öykünün içinde iki ayrı kabadayı unsurunun çatışmasını izliyoruz. Eğrikapılı Ali ile Kadırgalı Arif adamlarıyla yangın söndüren tulumbacılardır. Mahalledeki yangınlara müdahale eden iki grup, ‘iyi-kötü’ bağlamında ayrışmış, mahalleli iyilikten yana olan Eğrikapılı Ali’ nin yanında kümelenmiştir. Meyhaneci Agop’ un ölümünün ardından kızı Angel’ in Ali’den yardım istemesiyle konunun rengi değişir. İkili arasında büyük bir aşk filizlenirken Madam Eleni’ nin işlettiği randevu evine baskın yapan Arif, Eleni’yi ve çalıştırdığı seks işçilerini zorla himayesi altına almaya kalkışır. Eleni, mahallenin komiseri olan Hasan Çavuş’tan yardım isteyerek olayı kendi lehinde halletmek ister. Tüm bunlar yaşanırken çiçekçilik yapan Uğurböceği’ nin İspanya’da yaşayan kızı evlenmek için Beyoğlu’na gelmeye karar verir, ama bu durum kötü sonuçlar doğurmak üzeredir. Çaresiz fakir kadın yıllardır kızına zengin olduğunu, Pera Palas Oteli’nde yaşadığını söylemiştir. Yalanının ortaya çıkmasından korkan Uğurböceği soluğu Ali’ nin kahvesinde alır. Angel ve Ali’ nin yanındaki kabadıylar Uğurböceği’ne yardım etmek istese de, Ali bu yardıma pek sıcak bakmaz. Angel’ in zorlamaları, mahallelinin arzularıyla istemediği yardım işine karışan Ali, mertliğinden ve dürüstlüğünden taviz vermeyerek insanların yarasına merhem olmayı sürdürür. Hasan Çavuş ve zaptiyeler de mahallenin iki kabadayısını dört gözle izlemekte, herkesi adım adım takip etmektedir. Düğün gününe kadar uzanan öyküde ‘zengin-fakir’ bağlamında komiklikler olacak, kendisini damattan gizleyen mahalleli ile mutlu sona gidilecektir.

 

 

Selen Korad Birkiye uyarlamasıyla bazı kilit noktalarda değişikliğe giden metnin birinci perdesinde konunun fazlca uzadığı kanısındayım. İkinci perdedeki tempolu bütünlük oyunun kilidini açarken Yönetmen Şakir Gürzumar, ince eleyip sıkı dokuduğu oyuncu kadrosuyla istediği hedefe ulaşıyor. Birkiye’ye eleştirinin başında birkaç soru sormak zorundayım. Konuda Meyhaneci Agop’u öldürenin Kadırgalı Arif olması gerekirken, ikinci perdede Arif’ in aklanması gerçekten çok şaşırtıcı. Angel’ ın haraç isteyenler tarafından babasının öldürüldüğünü söylemesinin ardından meyhaneye baskın yapan Ali’ nin Arif’le olan karşılaşması ve hemen ardından Hasan Çavuş’a uzanan sahnede Arif’ in cinayeti işleyen kişi olduğunun ayanbeyan ortaya çıkması seyirciyi oyuna bağlı tutup çatışmanın ortasında bırakıyor. İkinci perdedeki aklama cümlesine hiç gerek yok. Yönetmenin başarılı çalışmasına gelir isek…

  
Şakir Gürzumar, inanılmaz zor bir metni keskin çizgilerle bölümlere ayırıp, Selçuk Borak’ ın muhteşem koreografisiyle olağanüstü güzellikte birleştirmiş. Birinci perdeyi az biraz kısaltsa müzikal her açından kusursuz bütünlükte olacak. Zaptiyelerin oyuna sağladığı enerji ile beraber, dekor-kostüm tasarımda Sertel Çetinel-Hale Eren ikilisinin yaratıcılığını her bölümde tek tek kullanıp, ana konudaki asıl unsurlarla beraber konuyu canlı tutan Gürzumar, fazlaca iç içe geçen sahneler yüzünden birinci perdede yaşadığım hayal kırıklığımı ikinci perdede 180 derece tersine çevirdi. Müzikal ikinci perdesiyle adeta şaha kalkıp bir solukta izlenir hale dönüşüyor. Belki galadan kaynaklı oyuncular müzikale karşı konsantrasyon sorunu yaşamış olabilirler, ama ikinci perdedeki ambiyans gerçekten harikulade! Bir kere oyun hiç es vermiyor, oyuncuların yüksek tempodan kaynaklı kalp atışlarını oturduğum koltuktan hissettim. Teknolojik olarak görüntülerin kullanımı da ‘İstanbulname’yi ayrıcalıklı kılan bir durum!

‘Uğurböceği’ rolünde Nükhet Duru, hem anlatıcı hem de konunun özü olmasıyla itibariyle ustalığını konuşturmuş. Sesinin ahengi müzikalin en etkili usnuru olurken, diğer rollerle kurduğu bağ olayların akışını hızlandırmış. Pelin Akil’ in ‘Angel’daki performansı bir önce oynadığı ‘Abim Geldi’ oyunundaki performansı gibi kusursuz. Ali’nin kalbine giden yolda çaresizliğini öylesine etkili ortaya koyuyor ki, insan sahneye kitlenip kalıyor. Sesinin güzelliğinden bahis açarsam, sanırım sayfalar yetmez anlatmaya. ‘Eğrikapılı Ali’ de ise Caner Cindoruk’a bir olumlu bir olumsuz eleştirim olacak. Birinci perdede adeta ortalıkta görünmeyen Ali, ikinci perdede atak yaparak ‘sahnede ben de varım’ dedi. İyilikten, güzellikten, insanlıktan yana tavır koyan bir kabadayının vücuduyla da sahnede olması gerekir. Bu ayrıntıya dikkat! ‘Hasan Çavuş’ta Cezmi Baskın ve ‘Eleni’de Melda Gür komediyi şekillendiren en önemli iki isim. Ozan Çobanoğlu ‘Kadırgalı Ali’ nin ‘kötü’ görüntüsünü ve kabadayılar arasındaki çatışmaları dört dörtlük yansıtmış. Son olarak zaptiyelerden Kaan Sekban’ ın başarılı rol analizini kutluyorum. Mahalleli ile zaptiyeler arasındaki kavganın görüntüsü o’ nun olduğu bölümlerde ayyuka çıkıyor. Seks işçisi rolündeki kızların tamamı ekibe mükkemel destek çıkıyor.

  
Cengiz Onural ve Bora Ebeoğlu’ nun sezona damga vuran müzikleri bu seneki tiyatro ödüllerinin en büyük favorisi olacak. Şef Piyanist Simten Şenpolat – Toygar Tezcan ikilisinin yönetiminde muhteşem bir orkestra ile hayat bulan müzikleri tekrar takrar dinlesem bıkmyacağımdan eminim!

‘İstanbulname’ 2016 yılı tiyatro sezonunun en önemli çalışmalarından birisi olmuş. Nükhet Duru’ nun muhteşem güzelliği etrafında toplanan onlarca isim, Şakir Gürzumar’ ın reji esteteğini çok iyi kavramış. Müzikali mutlaka gidin görün, pişman olmayacaksınız!

Yaşam Kaya – [email protected]
 

Anahtar Kelimeler: Tim Maslak, İstanbulname Müzikali, Nükhet Duru, Caner Cindoruk



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir