MAKALELER

Hangi Rolde Olursa Olsun Kendinden Vazgeçmedi

2023.03.02 00:00
| | |
2054

John Murell'in yazıp, Esin Talu Çelikkan'ın dilimize çevirdiği, Hakan Altıner'in yönettiği "Sarah Bernhardt / Bu Bir Efsane...

" Ah Pitou, şunu hemen yazın. Yeryüzündeki öteki insanlar için ben artık ezilmiş, bir kertenkeleyim..." 

John Murell’in yazıp, Esin Talu Çelikkan'ın dilimize çevirdiği, Hakan Altıner’in yönettiği "  Sarah Bernhardt /Bu Bir Efsane " ( " Memoire " ) adlı oyunun
kostüm ve dekor tasarımı Sadık Kızılağaç’a ait.Eserin dekor tasarımına, R. Onur Duru ve Mısra Candanadam tarafından Video Mapping tekniği ile hazırlanan görsel çalışmalar da eşlik ediyor...

1922 yazı.Sarah Bernhardt  sekreteri Pitou ile yazmaya çalıştığı otobiyografisinin hayali ikinci cildini tartışmakta...

Belki de sadece kendine bir şeyler soruyordu ünlü aktris.Belki de sadece kendine cevaplar veriyordu.Nice hayal kırıklıklarından çıkıp gelmişti çünkü.Yalnızlığın zemberekleri çoktan usul usul boşalıp, çarkı çevirmeye başlamıştı bile.

Sarah Bernhardt'ın son aylarıydı...keskin ödeşmeler, ertelenmiş duygular yakasına yapışmıştı.

 Belki de düş değil gerçek.

Sahnede onu görünce bir an gözlerime inanamadım. Karşımda Sarah Bernhardt vardı.

Dilek Türker : Şimdi düşünüyorum da, o olmasa Roza Luxemburg, Nakşıdil Sultan, Halide, Latife, Türkan'ı bunca  hatırlar mıydık ?

Dilek Türker'in patetik biçimde gerçekleştiği bu biyografik piyeslerden oldum olası çok etkilendiğimi, itiraf etmek isterim.Yaşar kıldığı her karaktere üst düzeydeki yorumculuğu ve virtüözitesini katarak büyük başarılara imza attı.Ve izleyicisini her defasında fethetti.

Sahnede canlandırdığı kimliğe dönüştü.Sarah Bernhardt' da Dilek Türker'dir.Latife Hanım da, Türkan Saylan da, Rosella Galante, Onbaşı Halide de.Dilek Türker nefesini kattığı her karakterle yaşam arasında, geçmiş, bugün, gelecek arasında güçlü bağlar, duygusal özdeşimler kurabilen bir oyuncudur.Ve hangi rolde olursa olsun, bir an bile kendinden vazgeçmez.

İzleyicinin belleğine yerleştirir oyunculuğunu...bizi asla terk etmeyecek kahramanlar yaratır. Her perde kapanışında erişilmez zaferini taçlandıran alkışlarla yeniden, yeniden doğar.

Salondaki tüm izleyicilerin gizli bir komut almışcasına bir anda ayağa kalkıp alkışlaması...selama, defalarca selama çağrılması.Perde açılıp kapandıkça şiddeti daha da artan alkışlar.

O anlarda tiyatro oyuncusu olduğuna, göze aldığı tüm o zorluklara şükreder Dilek Türker.Kanı, canı, yaşamını uğruna bedel ettiği tiyatro için yaşlar belirir gözlerinde. Tiyatro onun için bitmeyen bir yolculuktur...hayattır.

Yaşamı, olayları, duyguları, ruh bozgunlarını, yakın/uzak hatıraları temize çektiği yer, her zaman sahneydi çünkü. Sahnesiydi. Tiyatroya dair mücadelenin simge isimlerinden biriydi o. Başını hep dimdik, alnını pak tuttu. Örnek oluşturdu mücadelesiyle. Doğru bildiğinde direndi.Büyük borçlar da ödedi kuşkusuz. Hayır, hiç pişmanlık duymadı. Sadece tiyatro, dedi. Diyebildi.Her role hayat, her repliğe can kattı. Sonsuzlukla hiçliğin kesişme noktasına taşıdı duyguları…

Ve Dilek Türker tiyatrosunun tek sponsoru oldu hep. Bu nedenle Dilek Türker bir Don Quijote aslında.

" Dur! Şimdi, şimdi! evet! Annem gerçekten acı çekiyordu, gerçekten.Ama sadece Jeanne için, sadece Jeanne için. Bana Jeanne,
 ‘ Sarah, gözlerimin arkasında atlı karıncalar dönüyor ‘ dediğinde sarhoş olduğunu anlardım.
‘Kız kardeşin, sen onu turnelere o abuk sabuk tiyatrolarla New
York’a ve bilmem hangi cehenneme götürmeden önce 
içmezdi.’ Doğru! Ama onu götürmeyi reddettiğimde kıymeti
koparmıştı. Onu seyirciden kıskandığımı söylemişti, benden genç ve güzel olduğu
için, sonunda ona ikinci derece roller vermeyi kabul ettim. O'na peruklar ve elbiseler verdim, 
uykusuz gözlerini dinlendirmeyi, solgun yüzüne makyaj yapmayı öğrettim.
Ama ben ona içki içmeyi öğretmedim, 
hiçbir zaman! Belki göz yumdum, evet, belki. Neden? 
Bilmiyorum. Hiç şüphesiz içten içe ondan nefret ettiğim için. 
En güzel giysiler, en güzel tatiller onun içindi. Daha küçükken 
yüzünü sütle yıkarlardı. Bütün fırsatlar ona tanındı. Ama ben 
konservatuara girebilmek için ve orada tutunabilmek için 
canımı dişime taktım. Gülüşmeler hala kulaklarımda, yüzüm hep alay konusu oldu.Jeanne’ın burnu burna, ağzı ağza 
benziyordu. Saçları vardı saça benzeyen. Benim sadece 
gözlerim vardı. Gerisini yaratmam gerekti. Halk güzelliği sever, halk güzelliği ister. Zekayı da ister ama asıl güzelliği. 
Halk inci gibi diş ister. Halk görür ve ister! Her şeyi! Koskoca 
bir ağzı vardır halkın, doymak bilmeyen. İşte ben ona istediği 
her şeyi verdim, her şeyi, değil mi anne? Değil mi Pitou ? "

Ve gelelim, Dilek Türker'in Tayfun Yılmaz ile oynadığı " Sarah Bernhardt/ Bu Bir Efsane" oyununa.

Hakan Altıner'in kusursuz rejisi eser ve oyuncuyla öylesine ustaca bütünleşmiş ki, her sahne Sarah Bernhardt'ın melodramatik dünyasını en etkileyici biçimde sunuyor.

Öncelikle belirtmeliyim,  Dilek Türker, Sarah Bernhardt rolünde, benzersiz sahne karizmasıyla yine her harfin, her duygunun, her es’in hakkını veriyor ve bir defa daha “gerçek bir sanat olayı”na imza atarak, kim bilir kaçıncı kez tiyatro tarihine geçiyor.Sahne başarılarına bir başarı daha ekliyor.Bir diğer ifadeyle, Dilek Türker, sahne üstü kişiliğini bu eserde bir kez sergiliyor.

" Ayrıca bu kadar alıngan 
olmayın Pitou. Bana denizdeki hayvancıkları 
anımsatıyorsunuz. Hani sinir sistemleri olmadığı halde, dokunduğunuzda kıvrım 
kıvrım kıvranan o yaratıkları...."

Tayfun Yılmaz yine farklı tipler yaratıyor, duygudan duyguya, zamandan zamana geçiyor ustalıkla.Erol Keskin'den sonra Georges Pitou olarak, ölçülü oyunculuğu, gözlemciliği, rolüne kattığı duyarlılıkla övgüyü fazlasıyla hak ediyor.

" Ben aşktan değil, işten söz ediyorum Madam 
Bernhardt. Bu boktan yerde bulunuşumuzun 
tek nedeni hakkında konuşuyorum.
Kocanızın varlığı her geçen gün başarımızı, 
yani paramızı tehlikeye sokuyor. İnsan olarak 
kusurlarından söz etmiyorum. Bunlarla 
kaybedecek vaktim yok. Benim sözünü ettiğim 
sahnedeki unutkanlıkları, tek kelimesini bile 
tam hatırlayamadığı rolü!.. Bunun nedeni 
eğitim eksikliğinden mi yoksa uyuşturucu
düşkünlüğünden mi
bilemiyorum. Ne zaman başladı bu morfin alışkanlığı ? "

Tiyatro Ayna'nın yapımcılığını üstlendiği " Bu Bir Efsane / Sarah Bernhardt " gerçek tiyatroyu özleyenler için...izlemenizi öneririm.

Anahtar Kelimeler: Sarah Bernhardt, tiyatro ayna



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir