HAKİKAT ELBET BİR GÜN (2018): Gerçekçi Bir Arayış!
Geçtiğimiz haftalarda Tiyatro D22’ nin bu sezon sahneye koyduğu Berkay Ateş imzalı ‘Hakikat, Elbet Bir Gün’ oyunundaydık. Ateş'e 25.Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü kazandıran, Serkan Salihoğlu’nun yönettiği oyun, kendi mahallesinde var olan bir olgudan yola çıkarak içinden çıktığı zamanı sorgulayan bir grup insanın panoramasını bizlere aktarıyor. 2018’ in son çeyreği ve 2019’a girerken böylesi oyunların sahnede var olduğunu görmek insana epeyce enerji veriyor. Gizem Erdem, Seda Türkmen, Emir Çubukçu, Can Kulan ve Berkay Ateş bu şaşırtıcı gösteride sahnede rol alan isimler.
‘Hakikat, Elbet Bir Gün’ söylediğim üzere şaşırtıcı bir metin. Adalet kavramının toplumda var olma mücadelesini aktaran yapıt; korkunun hangi duvarları aşarak sıçramalar yaptığını, insanların umutsuz bakış açılarını, herhangi bir zaman aralığından günümüz İstanbul mahallesinin sıradan izlerini, bizlere çok uzak olmayan baskıları farklı pencerelerden aktarıyor. Tüm bu anlatının ayrı ayrı bölümleri mevcut. Prenses balığı, kargalar, ay çiçeği, ayılar, ağaçlar, doğa, karartılan güneş… derken oyundaki sembolik anlatı hep bir üste tırmanıyor. Baskının mahalle ya da toplum üzerinde iyiden iyiye ileri boyuta gelmesiyle beraber, insanların nasıl sessizleştiklerini, olana yabancı gibi davrandıklarını acı biçimde algılıyoruz. Yazar, parçalardan bütüne gitmek için mücadele ederken, tüm olan biteni grotesk anlatımla seyirciye aktaran yönetmenin çoğu yerde oyunla ilgili karmaşa yaşadığını düşünüyorum. Sembollerin içinde kaybolan seyirci çoğu kez oyunun konusunu zihninde toparlamaya çalışıyor ki, bu durum konudaki bölümlerin tek noktada toplanmasını engellemiş. Ama genel anlamda kısmen başarılı reji ile konu sahnedeki yerini almış. İlk sahnenin aslında son sahne olduğunu bilmek ise epeyce şaşırtıcı. Çünkü anlamsız şekilde ellerindekini sahneye bırakan oyuncuların bunu neden yaptığını son sahnede anlıyoruz.
Berkay Ateş bireysel özgürlükleri, toplumu yetiştiren öğretmen olgusunu, insanın kendi hakkı için sokakta devam eden mücadelesini, bir toplumun mahalle bazında geçirdiği devinimi, ağaç kavramından yola çıkarak belki de son dönem yaşadığımız toplumsal olayları birer birer masaya yatırmak yerine, parçaların oluşturduğu anlam bütünlüğüne doğru yolculuğa çıkmış. Bu yolculukta her durduğu durakta olan biteni bölümlere yerleştirdiği imgelerle anlatıyor. Zor bir metin var karşımızda. Öncelikle çok soyut. Zaten yönetmenin takıldığı nokta ise soyut kavramların içinden somuta adım atarken bir türlü bitmek bilmeyen oyunun sonu oluyor. Katharsis ‘evet, burada son nokta’ algısı oluştururken hep önde giden olayı kovalıyoruz. Seyirci olarak zaten biz çok yerde mesajımızı alıyoruz, anlamı bazen bırakmak lazım karşıdakilere. Ama bu tabiki genel anlamda sahnenin kötü olduğuna işaret değil, aksine oyuncuların performansı öylesine keskin biçimde ortaya çıkıyor ki, yönetmenin de önüne geçen grup dayanışması konunun izlenebilirliğini arttırıyor. Ama yönetmenin sevdiğim iki çalışması var oyun üzerinde. Birincisi seyircinin bulunduğu alanı aydınlatıp, onları da oyuna dahil etmek; ikincisi şarkılarla yaşadıklarımızın duygusal özetini geçmek.
Bölüm bölüm, çeşitli rollere giren oyuncuların rol psikolojisinde yarattıkları çok iyi. Hak aramanın günden güne güçleştiğini yüzümüze çarpan oyuncular, korkunun yarattığı adaletsizlik kavramını maskelerin altından muhteşem aktarmışlar! Prenses balığı bölümündeki etkileyici vurgu; Seda Türkmen’ in sahnede adeta devleştiği, öne çıkan performansı; Gizem Erdem’ in doğal oyunculuğu; Berkay Ateş’ in kişisel ve toplumsal kimlik sorgulamalarında yarattığı eleştirel bakış; Emir Çubukçu ve Can Kula’ nın bitmek bilmeyen canlı performansı gösterinin öne çıkan ayrıntıları. ‘Hakikat, Elbet Bir Gün’ kendine özel anlatımı ve başarılı oyuncularıyla, sizlere yaşadığınız politik ve sosyolojik hayatın özetini geçmek için sahnede!
Yaşam Kaya / [email protected]
Anahtar Kelimeler: d22, hakikat elbet bir gün, hakikat elbet bir gün yorum, hakikat elbet bir gün eleştiri, yaşam kaya, berkay ateş, seda türkmen
0 Yorum