MALZEMESİ EKSİK YEMEK GÜNÜN ÇORBASI
Müzikalin modern anlamda temelleri 19. yy.'da atılır. (Fakat Antik Yunan'da bazı komedi ve trajedi eserlerinde de müzik ve dans kullanıldığını kayıtlarda görürüz.) Müzikaller, operet yani küçük operalardan doğar. Operetler, genellikle komik ve fantastik hikayelerden üretilir. Çeşitli müzikal oyunlar 1850’lerde gösterime sunulsa da 1866 yılında Broadway’da seyirci ile buluşturulan “The Black Crook” adlı eser, ilk “müzikal tiyatro” örneği olarak kayıtlara düşülür. İzleyiciler tarafından büyük ilgi ile karşılanan bu oyun, çeşitli kaynaklara göre 474 defa sahnelenir hatta yıllar boyunca yeni müzikallerin yazılmasına ilham olur.
Müzikal; opera, dans, bale, tiyatro ve müzik gibi birçok sanat dalı ile iç içe geçmiş öğeler barındırır. Müzikali diğer teatral formlardan ayıran temel kıstas ise konunun “hareket, müzik ve diyalog” üçlüsüne eşit derecede önem verilerek işlenmesidir. Duygusal veya eğlendirici şekilde tanımlanabilecek olan müzikal; “müzikal film” ve “müzikal tiyatro” adı altında iki kısma ayrılır.
Amerika'da müzikaller 1920'lerde yükselen bir sanat değeri haline gelir. Dansın değeri müzikallerde, operetlerden daha fazladır ve çoğunlukla insanın sıradan yaşamlarından alıntılar yapılır. 1940'lara gelindiğinde diyalogların yanında şarkı ve danslarla daha yoğun biçimde desteklenen bir yorum gelişir.
Sinemanın gelişiminden sonra müzikaller tiyatrodan beyazperdeye aktarılır, bu sektörde de kendisine izleyici kitlesi edinir. Amerikan film endüstrisinde Warner Bros tarafından üretilen ilk müzikal film olan ve Alan Crosland tarafından yönetilen “The Jazz Singer” dönemin hareket, müzik ve diyalog üçlüsünün anlamlı bir biçimde kullanıldığı ilk film olarak tarihe geçer ve Oscar jürisi tarafından istisnai olarak o sene Onur Ödülü’ne layık görülür (1927). Günümüzde dünya çapında prestije sahip birçok film festivalinin ödül yelpazesinde “En İyi Müzikal Film” dalı bulunmaktadır.
Türkiye’de ise sahnelenen ilk müzikal, Sokak Kızı İrma’dır ve Haldun Dormen tarafından sahnelenir (1961). Ve yine Haldun Dormen’in 1980’de yazıp yönettiği Hisseli Harikalar Kumpanyası Müzikali, Türkiye’de yüzlerce kez sahnelenir; ardından Gülçin Hatihan tarafından yönetilen müzikal, Broadway’de oynanan ilk yerli müzikal olma özelliği taşır (2009).
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Günün Çorbası adlı müzikalini izlemek için Cevahir Sahnesi’ndeydim.
Todd Mueller ve Hank Boland'ın yazdığı, müzikleri Gregg Opelka'ya ait müzikalin çeviri ve rejisi Taner Tunçay'a, dramaturjisi Selen Korad Birkiye'ye ait.
Sahnelenen müzikal bir Broadway masalı...
1939 yılında Naziler, Almanya'da bulunan bütün Yahudileri toplayıp Polonya’da gettolara yerleştirmeye karar verir. Dünya bu vahşeti konuşurken Amerika’daki ünlü gazeteler artık savaş haberlerinin tirajı yükseltmediğini düşünerek yeni bir haber bulma peşine düşer.
“Savaş haberleri ne zaman Amerikalıların umurunda oldu ki?”
İşte bugünlerde New York'un en ünlü restoranlarından Bailey's, dünyaca ünlü "Günün Çorbası" ile meşhurdur. Ancak bu çorbanın tarifini hiç kimse bilmemektedir. Herald Tribune'ün Pulitzer ödüllü araştırmacı gazetecisi Katharine Hawks, patronu J. P. Thompson'ın isteği üzerine kılık değiştirip çorba tarifini öğrenmek için garson olarak restorana girer. Restoranın sahibi Stewart Bailey, sosyetik nişanlısı Tiffany Vandervanden ile evlilik hazırlığındayken aile mirası olan çorbanın tarifini de korumaya çalışmaktadır. Sadık dostu Barmen Franklin O'Shea ve onun eski sevgilisi ünlü yemek eleştirmeni Shelly DeCoco'nun da olaya dahil olmasıyla işler karışır.
Tiraja dayalı gazetecilik anlayışı, aşk, mesleki kariyer için yapılıp edilenlerle Günün Çorbası, şarkı ve dansla başlıyor. Fakat müzik, şarkı sözlerini bastırıyor, oyuncular şarkı söylerken sözleri anlamakta zorlanıyorum. (Sahnede ikinci sıradayım.) Kostümler dönemi yansıtıyor ama Katharine Hawks’ın Bailey's’e girerken garson olduğuna inandırmak için garson kıyafeti ile(!) gelmesi o dönemin koşullarında kıyafette uygulanan değişmez bir kural mı bilemiyorum.
Dekor tasarımı Behlüldane Tor’a ait. Yönetmen ile beraber verilmiş bir karar olduğunu düşündüğüm dekor, neden bu kadar geniş tutulmuş? Kaldı ki İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun müzikal bir oyun için oyunlarını sahneleyebileceği sahneler küçük; özellikle Cevahir. Ki lokantanın dekorunda oyuncular bir kez balkona çıkıyor. Hem müzisyenler balkondan değil de altta yaratılan bir alanda olsalardı belki şarkı sözlerini de anlayabilecektik diye düşünüyorum.
Koreografi sıradan ve oyuncuların dans deneyimi zayıf. İnsan, müzikal deyince farklı danslar farklı hareketler hayal etmiyor değil... Oyuncuların ses tonu çok güzel ama bu, müzikal için yeterli değil. Danslarda oyuncuların elleri, kolları ayrı; bedenleri ayrı ilerliyor; bir, iki, üç der gibi hamlanmış hareketlerle müzikalin o coşkun halini hissedemedim.
Onur A. Ertaman, Broadway için; sarışın, renkli gözlü fiziği ile uygun ama beş yaşındaki bir çocuğu mu yoksa aptal aşığı mı canlandırıyor? Hareketleri, mimikleri, tarzı oturmamış.
Ozan Uçar, barmen rolünde gerçekten sahne bitse de maç izlemeye gitsek der gibi. Oyunun sonunda yaptığı danstaki enerjisini iki perdelik oyun boyunca göremedim.
Aykan Aydın, bir gazetenin patronundan çok spiker gibi...
Nermin Koçak Tunçay’ın ses tonu oldukça güzel fakat enerjisi müzikaldeki başrolünde yetersiz; özellikle dans ederken...
Bu kadroda Gözde Türker dansıyla; Selmin Artemiz ise enerjisi ve coşkusuyla müzikal içinde açığa çıkan iyiler. Orkestra ise takdire şayan. Geride kalan genç oyuncular ise oyun boyunca çok hevesli görünüyordu ama dans ederken hamdılar.
Oyunda yapılan esprilerin havada kalması ve seyirciden tepki almaması metnin hem zaman hem kültürel espri anlayışı farkından ileri gelirken Günün Çorbası; dibi tutmuş, malzemesi eksik bir yemek kıvamında önümüzdeydi. Bu müzikalden tat almadığımı söylemeliyim.
Türkiye’de yarı zamanlı müzikal tiyatro bölümü dışında bir eğitim söz konusu değil. Eğitimini müzikal tiyatro üzerine kurmuş olan tek özel kurum ise Gülsin Gümüş Müzikal Atölyesi. Bir de Haldun Dormen’in okulu var.
Peki müzikal oyunlarda dansçıyı baleden, ses sanatçısını operadan, oyuncuyu tiyatrodan mı almak gerekiyor? Bu karma yapı içinde ses getirecek müzikal oyun sahneleme şansımız nedir? Telif hakkı sıkıntısı yaşanılan ve bize ait öğeler barındırmayan yabancı müzikaller yerine özgün müzikal eser üretebilecek yerli yazarlara ödenekli tiyatrolar öncülük edemez mi? Daha başka işler, daha başka yönetmenlerce ortaya konulamaz mı?
Bu ve buna benzer soruların içinde son beş-altı yıldır müzikal oyunların yükseldiği düşünülerek seyir hevesimizi artırmak umuduyla...
ÇEVİREN: Taner Tunçay
YAZAN: Todd Mueller - Hank Boland
YÖNETEN: Taner Tunçay
DEKOR TASARIMI: Behlüldane Tor
KOSTÜM TASARIMI: Nalan Alaylı
IŞIK TASARIMI: İ. Önder Arık
MÜZİK: Gregg Opelka
KOREOGRAFİ: Seda Özgiş
MÜZİK DİREKTÖRÜ: Melikcan Zaman
SANAT DANIŞMANI: Ozan Uçar
DRAMATURG: Selen Korad Birkiye
ŞARKI SÖZLERİ ADAPTASYONU: Nermin Koçak Tunçay/ Taner Tunçay
YÖNETMEN YARDIMCISI: Vehbi Akıntürk
ASİSTAN: Seza Yeğin
OYUNCULAR: Ozan Uçar, Nermin Koçak Tunçay, Onur Ertaman, Selmin Artemiz, Gözde Türker, Aykan Aydın, Seza Yeğin, Aykut Söyük, Vehbi Akıntürk, Gülçin Arslan, Gizem Genç, Orhan Ergiol
ORKESTRA: Zeynep Er, Hakkı Biçer, Fatih Mehmet Görcün, Umut Şengün, Reşat Gülsün, Doğukan Hürkan
KAYNAKLAR:
http://nasilkolay.com/muzikal-nedir Gülin Özüaydın
http://muzikdersinotlari.blogspot.com.tr/2014/01/muzikaller.html
http://www.supermeydan.net/forum305/thread63134.html
http://www.kameraarkasi.org/yonetmenler/haldundormen.html
http://www.gazetebilkent.com/2014/10/15/muzikal-nedir/ Hamid İncidelen
Anahtar Kelimeler: günün çorbası, istdt, istanbul devlet tiyatrosu
0 Yorum