MAKALELER

Ful Yaprakları - İstanbul Devlet Tiyatrosu

2011.01.14 00:00
| | |
6978

Ben bu oyunu geçen sezon sonunda gördüm ve yazdım da… Yazımda, oyunun yazarı Civan Canova'nın sözlerinden alıntı yaptım.

ÜSTÜN AKMEN, "ÖZDEMİR ABİSİ" İLE TELEFON GÖRÜŞMESİ YAPTI
 
MEKÂN ATLAMALARI, ROL DEĞİŞİMLERİ: "FUL YAPRAKLARI"...

- Alo, Özdemir Abi.
 
- Ben de, ben de… Ayol, haberim olsun beraber izleyelim, İstanbul Devlet Tiyatro'sunda “Ful Yaprakları”nı seyredecekmişsin. Evet, evet… Duydukların doğru, 2005-2006 sezonunda ilgi görecek, ödül kurumlarının seçici kurul üyelerini zorlayacak bir yapım ”Ful Yaprakları”. Hem de, göreceği ilgiyi hak edecek düzeyde bir yapım.
 
- Söyleyeyim. Oyun, 22, 23, 24, 25 Kasım akşamları saat 20'de; 26 Kasım Cumartesi günü saat 15 ve 20'de; 27 Kasım Pazar günüyse saat 15'de AKM Oda Tiyatrosunda oynanacak. Ona göre, atla Varan'a, gel İstanbul'a…


 
- Ben bu oyunu geçen sezon sonunda gördüm ve yazdım da… Yazımda, oyunun yazarı Civan Canova'nın sözlerinden alıntı yaptım. Dur, sana okuyuvereyim. Civan Canova: “'Ful Yaprakları'nda günümüz insanının, sanal dünyanın “chat” ortamına sürüklediği yalnızlığını sahneden bilgisayarlarımıza taşımakta. İnternet aracılığıyla, sahte kimliklere bürünüp, olmak istedikleri gibi görünen insanların öyküsünü anlatırken, sesleri çıkmadığı halde, hayata haykırmaya çalışanlara ulaşmakta. Bu arada, seyirciyi hiçliğin kıyısında dolananların var olma uğraşlarıyla, hayatlarını yeniden yazma çabalarıyla yüzleştirmekte,” diyordu.
 
- Yok, yok… Bu anlatım bir anlamda oyunun konusunu özetlemekte. Gel gelelim, biraz daha açmak, açılmak gerekirse: “Mahir Canova, oyunu yazarken bütün değerlerin asılsız, bilinemez veya ulaşılamaz olduğuna inanmış,” derim. Örnek olarak da, Richard'ın genelde aşırı bir kötümserlik ve zaman zaman varoluşu kınayan radikal bir septisizm içinde oluşunu gösterebilirim. Bakalım, sen oyundan sonra neler diyeceksin. Heyecanlandım vallahi!
 
- Elbette. Richard, hiç bir şeye inanmıyor, hiç bir bağlılığı yok ve belki yok etmeye etkin olmasının dışında hiç bir amaca sahip de değil. Ama bir anda bakıyor ve görüyoruz ki, Richard tasavvufun “Tanrı bizi sınıyor” felsefesine sığınmış. “Converce” ayakkabı diyor, savaş terörizmini yorumluyor. Dünya çılgın bir seyir halinde olduğuna göre, insanlar da dünyaya ilişkin çılgın bir bakış açısı edinmeli gibi bir “bakış açısı”nın arkasında duruyor. Uçlardansa aşırılıklarda telef olmanın yeğ olduğunu savunuyor.
 
- Yok canııım. Civan Canova'nın yorumuna karışmak ne haddime, öyle demek istemedim Özdemir Abi. Ama Richard ile sürrealist, 'kuramsal terörist', nihilist (hatta fazlaca pesimist) bir tarzdan yana olduğu seziliyor. Söylemek istediğim sadece bu.


 
- İyi de Abicim, savaşın asla alternatif bir güç olmadığını, savaş terörünün Batı'nın gücünün kendi üzerine neredeyse intihar biçiminde geri dönmesi “mukadder” bir metafor olduğunu söylemiyor ki! Söylemeyince de, Richard karakteri istenildiği oranda öne çıkmıyor ki!
 
- Yok efendim, bunları Civan Canova'nın metnini küçümsemek için söylemiyorum. Metni açmak, karakter tahlili yapmak için belki de ikinci bir kez izlemek gerekiyor oyunu ya da metni alıp okumak kaçınılmaz oluyor. Oyunu, seninle birlikte mutlaka bir kez daha izleyeceğim. Yoksa Civan Canova'nın oyun diline; “Kadın”a “… Her taraf kül kokuyor,” dedirtmesinin dışında Türkçe'sine lâfım yok. Sigara içilen oda kül kokar mı ayol!
 
- Eh, madem istiyorsun, hemen oraya gelelim. Yani, kısa kes diyorsun öyle mi? Alemsin vallahi… (Gülme sesleri). Ethem Özbora'nın dekoru, iyi düşünülmüş, iyi tasarlanmış. Banyo küvetini metnin içinde sivrilen estetizmin bütün biçimlerini yadsımak amacıyla mı kullandı bilmeme doğal olarak olanak yok. Oyunu izledikten sonra bakalım sen ne diyeceksin.
 
- Yok… Turgay Kantürk'ün küveti bambaşka bir yolda, “arınma” öğesi adına kullanması dikkatimi çekti de...
 
- Elbette yahu! Turgay Kantürk bu yorumumu: “Be adam, arınmayı marınmayı nereden çıkardın,” diye tepki gösterebilir. Ama her iki olasılık da doğru değilse, o zaman ben de ona küvetin orada ne işi var diye sorarım.
 
- Gülhan Kırçova'nın kostüm tasarımı için eğer bizzat “Kadın”ın giydiği bordo-pembe bluz, siyah deri etek, kahverengi bot için: “Bir sokak kadını böyle giyinir, çünkü evden çıkarken eline ne gelirse üstüne, başına, ayağına geçirir” derse, “iyi” diyeceğim.
 
- Hah! Tam ben de ışığa gelmek istiyordum Abicim. Enver Başar'ın ışık tasarımı için, “ışık tasarımında başarılı olabilmek, sadece tasarım tekniğini sahnede uygulamak demek değildir,” diyerek söze başlayacağım. Enver Başar'ın oyuna ışığıyla yorum getirdiğini, olağanüstü başarılı teknoloji tasarımıyla dekora derinlik ve perspektif kazandırdığını, oyuncunun üçboyutluluğunu sağladığını rahatlıkla söyleyeceğim. Enver Başar'ı ışık; powerpoint tasarım ve resim seçkisi için Vural Çınar'ı yürekten kutlayacağım. Göreceksin ya, teknoloji tasarımı son derece zekice buluşlarla zenginleştirilmiş. “Webcam”ler, üç tarafı kapsayan projeksiyon perdeleri, “flash back” filmler, “chat” sahnelerindeki “powerpoint” yansımalar ilk kez karşılaştığımız, yepyeni bir sahne olanağını bize tanıtması açısından hayli ilginç.
 
- Estağfurullah. Anlamaz olur musun hiç. Ama bir noktada haklısın vallahi. “Webcam”ler, üç tarafı kapsayan projeksiyon perdeleri, “flash back” filmler, “chat” sahnelerindeki “powerpoint”ler tiyatro sahnesine girerse, tiyatrodaki dekor sanatı nereye gider, ben de bilemiyorum. Haklısın.
 
- Yok. Düşündüğün gibi değil. Seyrederken anlayacak, bana hak vereceksin. Turgay Kantürk kamera açılarına göre gerçek oyunun sahne trafiğini mükemmel üstü bir titizlikle çizmiş. Üç kişilik kadrosuyla, hayli zor bir metni olan oyunu, teknolojinin gizeminden de yararlanarak tempoya kavuşturmuş. Oyunu, Civan Canova'nın yakaladığı konuya uygun bir biçem içinde sahneye taşımış. İnternet üzerinden iletişim kuran, hatta buna Madonna karakteri gibi zorunlu olan kimi insanların gerçeğini bu yolla daha iyi anlatacağına inanmış ve de bunun için teknolojik tasarımı sahneye yansıtmış. Görsel dili kullanırken, internetle çakıştığı noktalarda, kahramanların iç dünyalarını, yaşadıkları evreni, bilinç akışlarını görüntülerle destekleme yolunu yeğlemiş. Ve bana sorarsan başarmış.
 
-- Yahu elbette bana sormazsın, izlersin, tamam da dinle beni. Özden Çiftçi'nin, “Kadın”ı derinlemesine incelediğine tanık olacaksın. Doğallığına diyeceğim yok Çiftçi'nin. Sadece, Madonna ile kavga ettikleri sahnede bağırmasına dikkat etse derim ben. Bağırma her an cıyaklamaya dönebilir korkusundayım. Hatta dönüyor demeye dilim varmıyor. Bir de, metinde yazıyor olabilir, rejisörün: “…böyle söyle,” demesi de olası, ama elinde tuttuğu “Metaxa” marka Yunan konyağına “kanyak” demese!.. Yoksa “Kadın”ın karakterine derinlik eklemeyi başarmış Çiftçi. Olguları, yönelimleri, içsel itkileri, psikolojik imaları yerli yerinde.
 
- Aman Abiii… Şakacılığın üstünde bugün. “Metaxa” elbette benim ihtisas saham dahilinde, sen de bunu kabul et lütfen.
 
- Yok, ezbere konuşmuyorum. Yazdım canım. Anladım, gene sınava çekiyorsun beni. O halde söyleyeyim. Oyun süresince bedeninin yarısı ile oynamak zorunda olan Özlem Güveli Türker'i iyi buldum. Madonna karakterinin zaaflarını, zayıf yanlarını birbirini bütünleyen parçalar olarak ele almış, kavramış, duyumsamış. Madonna'nın yaratıcı coşkularının anlaşılması zor motiflerini gayet dengeli biçimde açmış. Özden Çiftçi ile olan kavga tablosu için söylediklerimi Özlem Güveli Türker için de yinelemek zorundayım. Umarım düzeltmişlerdir de: “Ulan ne biçim oyun izliyorsun, nasıl değerlendiriyorsun, oyuncuları olur olmaz neden eleştiriyorsun,” diye gürlemende haklı çıkarsın.
 
- Onu da söyleyivereyim. Musa Uzunlar'ın mekanik icra noktasına kadar mükemmelleştirdiği fiziksel sonuç, oyun içinde daha derinlere de gidiyor, yeni duygularla gelişiyor, doluyor. Hatta, deyim yerindeyse nitelik olarak psiko-fiziksel hale geliyor.
 
- Aman da aman… Senden “helâl” övgüsünü almak kaç kula nasip oldu acaba?
 
- Olur. Oyuna birlikte gidelim. Sonra da Koço'ya gidip rakı içelim ama, tamam mı?
 
- Hoşça kal. Yengemi öp benim için.
 
- Ben de…
 
 
Kaıart… (Telefon ahizesinin yerine konulma sesi).

Anahtar Kelimeler: ful yaprakları



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir