EV YAPIMI EYLEM
Bekleye bekleye geçiyor günler
Gün sağır, dilsiz, sustu bülbüller
Kemiğim, etim kapı önlerinde
Can kayıp can kayıp
Allah'ım bu nasıl dünya
Bu nasıl ayıp
Ah ben anayım
Yanmaz canım dışardan kora koysalar
Ümidimi kaybedemezsiniz
Ölsem de ahım tarihi karalar*
O çocuklar sizin çocuklarınız olabilir mi?
Dramatik Yayınları’ndan yayımlanan Ev Yapımı Eylem oyununun yazarı Şenay Tanrıvermiş. Yazar, Cumartesi Annelerini oyununun eksenine koyarak her dönem güncellenebilecek toplumsal diğer sorunlara; bu acıları yaşayanlar ekseninde değil, duyan-gören ama -henüz- yaşamayan insanlar tarafından görüp ele almış.
Mask-Kara ve Komşu Tiyatro iş birliğiyle sahnelenen oyun, tam da Cumartesi Annelerinin Galatasaray Lisesi önünde -hatta Taksim’de- abluka altına alındığı bugünlerde sahneye taşınması açısından oldukça kıymetli.
20 Mart 1995'te eve dönmesi beklenen Hasan Ocak'tan 55 gün boyunca hiç haber alınamamıştır. Ardından geçen süreçte Hasan Ocak'ın işkence edilmiş bedeninin İstanbul'da bir ormanda bulunduğu ve kimsesizler mezarlığına gömüldüğü ortaya çıktı. Hasan Ocak ilk 'kayıp' değildi ama bu kez ortada çok sayıda tanık ve kanıt vardı. Kamuoyunun dikkatini konuya çekmek için bir araya gelen, her birinin bir yakını gözaltında kaybedilmiş 30 kadar insan, Galatasaray Meydanı'nda oturmaya karar verir. Cumartesi gününe denk gelen 27 Mayıs 1995'te, saat 12.00'de İstanbul'da, Galatasaray Lisesi'nin önünde başlayan ve günümüze kadar devam eden oturma eylemi, 25 Ağustos 2018 Cumartesi günü, 700. kez bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri ile onlara destek verenler, polisin engellemesiyle karşı karşıya kaldılar. İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla, Beyoğlu Kaymakamlığı, Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'ndaki 700. toplantısını ve sonraki oturma eylemlerini yasakladı.
Sokağa Çıkmak Tehlikeli!”
Özenle hazırlanmış yemek masası sahnededir. Evin dışında kalan iki kişi (biri erkek, diğeri kadın) evin dışını betimlemekte iken yemek masasının altındaki ile ön oyun kurarlar. Onları görmeyen kadın, şarkı eşliğinde oynar; ardından, beklediği iki arkadaşının da gelmesiyle kurdukları plan işlemeye başlar.
Üç zengin kadın; hem anne hem de eştir. Kocalarının mesleğinden, çocuklarının yapıp ettiklerinden gurur duyar; kimi zaman birbirleriyle yarışırlar. Çok eski arkadaşlardır ama bu arkadaşlık, birbirleriyle kıyas yapmalarına engel olmaz. Sürekli gidecekleri, katılmak zorunda oldukları yerler vardır. Birbirlerini hassasiyetleri konusunda onaylarken fiziksel değişimlerine karşı laf sokmaktan geri durmazlar. Toplumsal duyarlılıkları farkındalığa dönüşmemiştir ancak yine de tamamiyle sessiz kalmak da istemezler. Kendilerini ifade edecek, içlerindeki baskıdan kurtulabilecek, vicdanlarını rahatlatacak bir şey yapmak zorunda hissederler ve Ev Yapımı Eylem, işte bu sebeplerden ötürü başlar.
Oyunun yönetmeni, aynı zamanda oyuncularından biri Hülya Karakaş. Oyunun hikayesini sade bir rejiyle sahneye taşımış. Bu sadelik içindeki Zahide, Seda, Müge karakterleri (tipleri) oyuncular tarafından iyi anlaşılmış, iyi çalışılmış. “Çok Derdim Var” şarkısı ise bu oyuna o kadar yakışmış ki... Liste başına çıkabilecek bu şarkının söz ve müziği İlyas Keçeci’ye ait.
Fakat; ön oyun olarak başlayan sahne ile ardından ara ara bir iki sözle devam eden anlatıcılar (yani dış gözler)ın gereği olmadığı kanısındayım; anlatıcılar sakil durmuş oyunda. Böylesi bir çerçeveye gerek duyulmaksızın diyaloglar dış ses olarak verilebilirdi; hatta dış ses bile kullanılmaksızın oyuncuların sessiz oyunculuklarıyla seyirciye aktarılabilirdi. Ki seyirci kendini, komşusunu, arkadaşını, toplumun çoğunluğunu gördü bu oyunda; biliyordu da zaten.
Metinde ‘kımıldanır, hareketlenir’ diye geçen beyaz çarşaf içindeki beden, sahnede el arabası içinde sarılan bedene dönüşmüş. Bu beden masanın altından alınıp bir o yana bir bu yana sürüldü iki kişi tarafından; gerek var mıydı? Çünkü yazarın anlatımında her şey çok açık, oyunculuklar seyircinin kendisiyle yüzleşmesi açısından çok samimi; el arabası içindeki bedenin seyircinin gözüne gözüne sokulması bana bu sade dilde fazla geldi.
Yazar Şenay Tanrıvermiş; “Annelik gerçekten kutsal mıdır, eğer kutsalsa sadece kendi çocuğuna yetecek sevgiye, şefkate, merhamete annelik denilir mi? Yoksa bazı anneler kutsal değil midir? Cennet annelerin ayakları altındaysa çocuğunun kemiklerini arayanlara ne vaat edilir? Çenelerin kapanması vicdanları susturmaya yeter mi? O çocukların kayıp kemikleri kayıp vicdanlara batar mı?” sorularına cevap niteliğinde yazmış oyunu.
“Toplu utanç intiharları başlayacak belki!”
Zahide, Müge ve Seda... Ben, sen, onlar gibi aslında. Onlar evde, bizler başka yerde kendi kendimizle eylem yapıyoruz. Onaylanmaya ihtiyaç duyduğumuz vakit, düşünsel bağlamda yakın hissettiğimiz kişi ya da kişilerle saatlerce konuşuyor, iç çekiyor, öfkeleniyoruz; onaylanıyor ve oyalanıyoruz. Çözümün çözümsüzlüğü de böylece kısır döngü olarak devam edip gidiyor.
Bu üç kadının yapıp ettikleri, Şenay Tanrıvermiş’in kaleminde mizahi bir yorumla ele alınırken oyun boyunca -konunun/konuların/- ağırlığı altında kaldım. “Her gün gizli gizli üzülüyorum” diyor ya Seda... Her gün gizli gizli üzülüyoruz nitekim.
Mask-Kara Tiyatrosu’nun 25. yılı kutlu olsun. Komşu Tiyatro ile yapılan iş birliği ile her yerde oynanabilecek bu güzel oyunun yolu açık olsun.
İyi seyirler...
Yazan: Şenay Tanrıvermiş
Yönetmen: Hülya Karakaş
Müzik: Kaan Nuhoğlu
Koreografi: Ziver Armağan Açıl
Dekor-Kostüm Tasarımı: Filiz Tarlabaşı
Efekt Tasarımı: Nesin Çoşkuner
Yönetmen Yardımcısı: Eylül Başoğlu - Rojda Karakuş
Oyun Fotoğrafları: Murat Çerkeşoğlu
Afiş Tasarım: Damla Nur Kınık
Genel Sanat Yönetmeni: Nurhan Uslu
Oyuncular
Ebru Üstüntaş
Makbule Meyzinoğlu
Hülya Karakaş
Ayşenur Nuhoğlu
Mert İşcan
Kaynaklar:
Ev Yapımı Eylem / Ekim 2018 / Dramatik Yayınları
http://www.radikal.com.tr/yorum/cumartesi_anneleri_15_yildir_adalet_ariyor-1033956
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-45307194
https://www.wikisosyalizm.org/Cumartesi_anneleri
https://www.sinegazete.net/haberler/senay-tanrivermis/
*Sezen AKSU / Cumartesi Türküsü
Anahtar Kelimeler: ev yapımı, mask kara tiyatrosu
0 Yorum