Bir İnsanın Her Ne Olursa Olsun Yaşama Hakkı Var mıdır?
Tarsus’ta işlenen Özgecan cinayetiyle birlikte toplumca cinnet geçirdiğimiz geçtiğimiz ay, insanların acımasızca kendi soyundan gelen bir canlıya neler yapabileceğini açıklıkla gördük. İstanbul Devlet Tiyatrosu’ nun bu sezon repertuarına aldığı “Ellerimin Arasındaki Hayat”, Özgecan cinayetinin bir benzeri konuyu sahneye taşırken, tecavüz eden insanın yaşama hakkı üzerinden açık bir tartışma ortamı yaratıyor. Peter Ustinov’ un yazdığı Cevdet Arıcılar’ ın sahneye taşıdığı oyunu yanlış hatırlamıyorsam 2005 ya da 2006 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda izlemiştim. Konusu itibariyle güncelliğini asla yitirmeyecek olan oyun, her açıdan herkesin yaşama hakkı olabileceği vurgusunu insanların zihnine oturtup, dünyayı açık alan morguna çevirmemek gerektiğinin altını çiziyor.
Konuda Martovsky adında bir genç, tecavüz suçundan ölüm cezasına çarptırılır. Martovsky, genç kıza tecavüz etmediğini her şeyin kızın isteğiyle olduğunu söylemekte, çevresinden af dilemektedir. Bu olaydan siyasi rant peşinde koşan ve ona idam cezası vermekte kararlı olan bir bakan olayları çarpıtır ve kendi isteklerine uygun anlatımlar yazan bir gazeteyle iş birliği yapıp kamuoyu oluşturur. Tüm bu tartışmaların içinde gazetelerin ikiyüzlü yayın politikaları yüzünden, toplumun, bilim insanlarının olaya karşı verdiği tepkiler çığ gibi büyür, “bir insanın yaşama hakkı olmalı mı yoksa toplumsal kuralları hiçe sayıp bir insanı öldüren bir kişi yok edilmeli mi?” sorusu akılları kurcalar. Oyun içinde oyun mantığının gerçeğe bürünmüş halini izlemek tüm yönüyle rahatsız edici! Duygularıyla karar veren insanlar, mantığının sesini dinleyen bir bakan oğlu, karısıyla doğru bir iletişim kurmaktan yoksun gazetecinin topluma akıl sunumları yapması ortalığı iyiden iyiye karıştıracaktır. Peki tüm bu tartışmaların içinde bir insan ölümle cezalandırılırsa ‘tecavüz’ sorunu ortadan kalkacak mı?
Bu senenin ödülü hak eden sahne ve ışık tasarımı!
Oyunun yönetim tekniğindeki başarıyı dikkate almadan konuya bakamayız. Sertel Çetinel’ in olağanüstü sahne tasarımı bu seneki ödüllerin en büyük favorisi diyebilirim. Morg odasının görünümünden aynalarla seyirciyi yüzleştirme tekniğine kadar kusursuz yaratım meydana getiren Çetinel, Enver Başar’ ın tartışılmaz ışık tasarımıyla sahne tasarım bütünlüğünü aynı çıtada buluşturmuş. Enver Başar olayların akışına uygun ışık metaforunu öylesine etkili ve derinlikli kullanıyor ki, insan konunun içindeki duygu çatışmalarını, akıl tartışmalarını kendisiyle birebir yaşıyor. Ayrıca yönetmen Cevdet Arıcılar’ ın oyuna bakış açısı da fevkalade başarılı. Oyunun Ankara’da izlediğim haline baktığımda böylesi etkileyici unsurları bir arada gördüğümü söyleyemem. İdam cezası, suç olgusu karakterler arasında kıyasıya tartışılırken, seyircinin bu tartışmanın içinde kendisini görmesi zekice düşünülmüş! Şu gazetecinin dekor değişiminde seyirciyle kurduğu iletişim söylediklerimin en büyük kanıtı sayılır.
Gazeteci ve anlatıcı rolünde Nişan Şirinyan karısıyla yaşadığı sorunların aksettirilmesinde basın ciddiyetsizliğinin hangi boyutlarda olduğunu gösterirken, gazeteciliğin birilerinin duygularını pohpohlamak için kullanıldığını anlamak izleyene çokta yabancı olmayan olaylar. Oyuncuyu rolünün psikodinamik yapısına uygun biçimde başarılı bulduğumu söylemeliyim. Bakan rolündeki Cevdet Arıcılar siyasi rantın şekillendiği karelerle karşımızdayken, bakanın oğlu rolündeki Tolga Pancaroğlu duygu/akıl karmaşasının çözüme gittiği noktalarda rol yeteneğini olağanüstü şekilde konuşturmuş. Kalabalık kadronun başarısını tek tek yazmaya kalksam buna sayfalar yetmez. Ekipteki her oyuncu üzerine düşeni eksiksiz yapmış.
“Ellerimin Arasındaki Hayat”, İstanbul Devlet Tiyatrosu’ nun yeni müdürü Zafer Kayaokay’ ın ne denli doğru oyun seçimleri yaptığını bizlere gösteriyor. Bu sezon şimdiye kadar izlediğim en iyi İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımını kesinlikle kaçırmayın. Kritiği bitirmeden şunu da eklemek isterim, bu oyuna eğer tiyatro ödülü çıkmaz ise, tiyatronun ödül tanrılarının sil baştan tiyatro kavramını yeniden öğrenmeleri gerekir!
Anahtar Kelimeler: ellerimin arasındaki hayat, istdt, istanbul devlet tiyatrosu
0 Yorum