DÜŞÜNMENİN SUÇ SAYILDIĞI ÜLKEDE ,DÜŞÜNDÜREN BİR OYUN. "ELLERİMİN ARASINDAKİ HAYAT".
Adana Devlet Tiyatrosunun düşündüren durumu.
Yani oyunun konusundan çok beni asıl düşündüren, Adana devlet tiyatrosunun geleceği…Geçen oyunda ‘’Aşk bir masaldır’’ adlı oyun,sevimsiz karşılanırken,bu oyunda onu aratmayacak kadar sevimsizdi. Nedeni ise …
OYUNUN KONUSU
Oyun; idam cezası, suç, kurban gibi konulara devletin kurumlarının politikacılarının tıbbın ve basının bakış açısını yansıtırken bir yandan da insanların yaşamları yada ölümleri üzerine kararlar veren kişilerin örtülü kalmış trajedilerini ve çelişkilerini anlatmakta.
SEYİRCİNİN SEVİMSİZ SEYRİ
Bugüne kadar seyirciyi hep gözlemler,oyun aralarında seyircinin birbirileriyle neler konuştuklarına kulak kabartırım.Çok ilginç diyaloglar var, bunları sizlerle paylaşmam gerekirse ; Kadın adama sorar .Oyun niye bu kadar sönük ? Adam : Adana devlet tiyatrosu şekerim.Ay yinemi ? Bunlarda hep aynı ama ayol .! Yani Adana devlet tiyatrosu seyirciyi hiç yanıltmıyor.Aksine Hep aynı. … Buda kaygılarımı artırıyor. Topu seyirciye atmıyorum..(!) Keskin ifadelerle neler olup bittiğini satır satır inceleyelim..
OYUNUN SEYRİ
Oyunun hem başrolünü oynayan,hem de anlatıcı görevini üstlenen gazeteci ; bir sonraki sahneyi anlatırken dekor değişimi göze hoş gelenlerden.Bunun yanı sıra hızlı ve uzun konuşmaları sesi kısmış.Anlaşılabilirliğini kaybetmiş.
Doktor sahnesinde ışık açıldığında, hemen göze çarpan iskelet tablosu yerine iskeletin kendisi konabilirdi. Yalnız bu sahneden ayrılırken paltosunu oraya neden hediye etti.Yoksa unuttu mu ?Yaşlı doktorun kostümü nedir öyle? Kareli gömlek üzerine kırmızı papyon,pembe askı, oda yetmezmiş gibi altına spor ayakkabısı.Alelacele sahneye çıkmış gibi. Uyum bence harika ..Sönük geçen bu oyunda seyirciyi azda olsa güldürmeyi başarıyor.
Bakanın oğlunun bir idam mahkumunu ipten alması için gelmesi garip.Babasının düzenine karşı geliyor.Hiç bir bağ kuramadığım ,gençliğini sorguluyor en aristokrat haliyle….Espri satmaya çalışıyor.Ama ne alan memnun ne satan …Annesinin babasıyla yattığında ne yaptığını merak ediyor.Böylelikle durumlar garip bir hal alıyor.Hatta öyle garip ki ,baba ve anne evden ayrılırken,annesi yiyecek bir şey isteyip istemediğini soruyor.Oğlu ise gayet mütevazı ne bulursa yiyeceğini söylüyor.Bu gelişmeler bakanın evinde oluyor. Bu işin inandırıcılığı nerde ..?
Markovski yazısından dolayı gazeteye mahkeme kararı gidilmiş,göze çarpan bir yalakalık değişimi göze çarpmakta, özellikle yazı işleri müdürünün o insanı rahatsız eden kaypak gülüşünün olduğu sırada, ayakta duran avukatın yanmayan piposu bunu sahnede fark etmesiyle, tekrar sahnede yakması, seyircinin farkına varmadığını düşündürüyor. Seyirci bunu anlamıyor mu ? Seyirciyi sahneye çıkanlar ne sanıyor. Bunu çok merak ediyorum.Bu kaypak gülüşün ardından yalakalıkla (sahnede ki değişim)ağzından kaçırdığı ‘’Psikiyatır’’ sözüne takılmadan geçiyorum.
Oğlunun amansız savaşında en hareketli sahnelerde bakan neden hoplayıp zıplıyor.? Kelimeler yutuluyor,çiğneniyor,yetmezmiş gibi kısık kalıyor.Böylece oyunu anlayabilmek için nefes alamayacak bir hale geliyoruz.
İşin diğer ilginç yanı ise markovski adlı mahkumu idam ettiği için,kadın ayrılmak istiyor,adam kabul etmiyor.Kadın ayrılmıyor,aksine sahnede ilk defa sevgilim diyor.Bu değişim inanılmaz ilginç.Yani belli bir zaman sonra, kocasının işini yapması gerektiğini,bunun önünde karısı dahi dursa vazifenin önce geleceğini mi anlatmaya çalışıyor.? Bu oyunun dramaturgisini yapan nasıl yapmış vallahi pes.!
Merak ettiğim diğer önemli bir nokta ise; markovski idam edildiği için (nedense) kendisini suçlu hisseden oğlu sabaha karşı kaza yapıyor.Karısı; oğluyla tartıştığı için mi ölümüne neden olduğundan küs ? Yoksa kocasının idamı kaldırmadığı için mi ? Yazarın diğer garip durumlarından biri.Oyuncunun da bunu yansıtamadığından yakındım. Biri kaza, diğeri tecavüz.. arasında ne gibi bir benzerlik bulmuşlar.Doğrusu ben bulamadım.
Son sahnede ideallerine ters düştüğü için işinden ayrılan, anlatıcı ve gazeteci bunu kutlamak için tek başına içmeyi istiyor.Bu konuda karısıyla böylesine bir olayı paylaşmaması da işin garip gelen taraflarından. Halbuki karısı da çok neşeli .İki kadeh bulamamışlar mı ? Yoksa karısına içki yasak mı ?
SAHNEYE SIĞMAYAN OYUN
Hiçbir yerde karşılaşmadığım, sahneye sığmayan Adana devlet tiyatrosu, perde arasında (sanıyorum) konservatuar son sınıf öğrencilerinin dansıyla karşılaşıyoruz.Bu dansın amacı ne? Neyi simgeliyor? Dansta yapılan figürler neyi anlatıyor? Son sınıf öğrenciler görücüye mi çıkıyor.?Öğrencilerini seyirci karşısına çıkarmak istiyor(lar)sa,bunu neden sahnede yapmıyor.Cesaret mi edilemiyor.?Yoksa bürokrasi engelimi?
YAZARIN SEYRİ /ÇEVİRMENLERİN AZİZLİKLERİ
PETER USTINOV
ÇEVİREN : NEVİN KAYABAL - AHMET GÜNGÖR ENÇER
Bir adamın sakat bir kıza tecavüz ettiği için idam edilmesi çok doğaldır.Suçtur ,üstelik adi bir suçtur.Ama nedense bu adamı ipten almak için herkes seferber durumda.Gerekçe ise çok ilginç; bir insan hayatından bahsediliyor.Bunu yazan yazar, tecavüz edilen sakat kızın hayatının mahvolduğunu nasıl saptayamamış.Burada suçlu olan kim? İdamlık mahkum mu ?Hayatı zehir olan genç kız mı. ? Sakat bir kıza tecavüz eden neden masum olsun?,bunun neresi tartışılabilir.Mesele insan hayatı ise buna ceza vermemek,bundan sonrakilere davetiye çıkartmaktır.Neden suçsuz olan mağdur konuşulmuyor.Niye sakat kızın hayatı sorgulanmak yerine,tecavüz edenin hayatı kutsalmış gibi gösteriliyor. Repertuara alınması ise hayli ilginç.
Öyle ki benzetme gerçekten insanı güldüren bir hal alıyor. Markovskinin hayatı için savaş veren oğlu; Geçmişinde deniz kıyısında sevişirken zarar verdiği sevgilisini; böylesine adi bir suçla karşılaştırması da yazarın garip taraflarından.
TEKNİK KADRO
Bu oyunu bildiğim kadarıyla emekli olan, ve buna gerekçe olarak yaş haddinden ve ‘’çok yaşa komedi’’ adlı oyunda unutkanlığından oluşan bir durum nedeniyle emekli olduğunu sandığım Semih Sergen yönetmiş. Oyunu nasıl bir anlayışla yönetmiş,ne kadar ilgilenmiş merak konusu…
Saat ve Dekorist: Sertel Çetiner
Bu ustanın geçen hafta, Diyarbakır devlet tiyatrosunun ayağa kaldıran yapımı ‘’İçerdekiler’’ adlı oyunda muhteşem bir yorumunu izlemiştik. Bu işin ustası.Yalnız geçen oyunda da ön planda olan saat konusu burada da yine göz önünde. Yahu anlamıyorum.Bu saat niye çalışmıyor.? Yok Markovski saat on’da idam edileceği için böyle bir seçime gidilmişse; Bakanın evinde otuz dakika kaldı,yirmi dakika kaldı gibi sözler söylenirken saat hala onu’u gösteriyordu. Oyun iki saat sürüyor,sekiz de başlayan oyun sonunda idam mahkumu infaz ediliyor.Saat normal seyriyle çalışsa daha inandırıcı olmaz mıydı.? Bu oyun için özellikle saat konusunda Sertel Çetiner’den açıklama bekliyorum. Diğer dekor değişimleri yine parmak ısırtan ustalıkta …Özellikle anlatıcı sahnedeyken arkada göz önünde bir dekor değişimine gitmiş.Seyircinin gözünü yormamış.
Giysi tasarımında ; Berna Cömert hanım efendinin , Yaşlı doktorun kostümü : Kareli gömlek üzerine kırmızı papyon,pembe askı, oda yetmezmiş gibi altına spor ayakkabısı gibi bir kıyafet seçiminin dışında görevini başarıyla yerine getirmiş.
Işık Tasarımı : Özer Kuşkaya üzerine fazlasıyla iş düşmüş.Dekor değişimlerinde ışığı iyi ayarlamış,perde arkasına gizlediği spotla yardımcı olmuş.Başarılı iş çıkarmış.
Müzik : Can Atila fazla değişim göstermese de işini layığıyla yapmış.
Adana devlet tiyatrosu bir meçhule doğru gidiyor.Beni kaygılandıran turnelerdeki başarısızlıkları.Seyirciyi hiç yanıltmıyor. Geleceğiyle ilgili kafalarda çok ciddi sorular bıraktırıyor. Umarım farkına bir an önce varılırda, Adana devlet tiyatrosu gibi çok ciddi bir kurum,bu olumsuzluklarından kurtulur.
İhsan ATA
[email protected]
Anahtar Kelimeler: ellerimin arasındaki hayat, adanadt, adana devlet tiyatrosu
0 Yorum