OYUN ATÖLYESİ'NİN SAHNEYE KOYDUĞU CİMRİ OYUNU İÇİN DEĞERLENDİRME
Oyunun Konusu:
Ünlü Fransız komedi yazarı Moliere'in en önemli ve bilinen oyunlarından biri olan Cimri, bir karakter komedisidir. Oyunun baş kahramanı “Harpagon”, bilindiği üzere tiyatro tarihinin en unutulmaz kişilerinden biri olup, bütün ihtirası tek bir noktada odaklanmıştır: Para, para, para! “Harpagon”'un gözü para mevzuu ile o kadar dönmüştür ki, onun için yapamayacağı herhangi bir şey yoktur! Tıpkı aşığı uğrunda ölmeyi kendileri için bir onur meselesi olarak kabul etmiş gençler gibi, “Harpagon” da para uğruna ailesini, çevresini, kendisini düşünmeyecek kadar gözleri kör olmuş, bütün dünyası paranın etrafında dönen bir insan gibi yaşamaktadır. Cimri aynı zamanda Parisli burjuva bir ailesinin ahlaki değerlerini, dünya görüşünü bütün içyüzüyle yansıtan, sosyal eleştiri artalanı ile de zengin göndermelere sahip, çok katmanlı bir tiyatro eseridir. Komedyanın “kıssadan hisse verme” özelliği düşünülecek olursa, bu tip monomanyaklıkları (cimrilik, hastalık hastalığı, misantropluk vs..) işlemekte pek meraklı olan Moliere, yarattığı “Harpagon” oyun kişisi sayesinde aynı zamanda bütün bir insanlığın başına illet olmuş bir rahatsızlığa da işaret etmiş olur. Oyun, Sabahattin Eyüboğlu tarafından dilimize çevrilmiş; yani ülkemizde en yaygın olarak kullanılan Cimri çevirisi baz alınarak sahneye konulmuştur. Sahneleme ile metin arasında yüksek dereceli bir ilişki kurulmasına dikkat edilmiştir. Moliere'in eserine, gerek zaman gerekse ana metin düzleminde azami derecede sadık kalınmaya çalışılmış ve bu prensibe her ayrıntıda dikkat edilmiştir. Işık Kasapoğlu ve dramaturji ekibinde yer alan kişiler, Moliere'in orijinal metnine sadık kaldıklarından, orijinal izlekte herhangi bir değişiklik yoluna gitmemişlerdir. Sahnelemede olabildiğince günlük konuşma dili ve öztürkçe kullanımına özen gösterilmiştir, oyunun orijinalinde varsa bile, dil; dönemin Fransa'sına ilişkin kültürel kodları içeren ve herhangi bir Türk seyircisi için bir anlam ifade etmeyecek kullanımlardan arındırılmıştır.
Sahnelemedeki Temel Elementler:
Sahnede kullanılan eğimli platform, dekor tasarımcısı Hakan Dündar tarafından düzenlenmiştir. Biçimsel olarak sekizgeni hatırlatan ve tam bir yuvarlak olmayan platform sahne üzerinde ayrı bir sahne gibi kullanılmıştır. Podyumun kontra ile kaplanması, sağlam ve hafif malzemeden olmasına dikkat edilmiştir. Oyunda her iki perdede de aynı dekor kullanılmış, oldukça yalın ve sade bir dekor tasarımı yoluna gidilmiştir, buna karşın kostümlerde farklı denebilecek bir tutum sergilenmiştir. Mekân tasarımının, hasisliğin, platforumun altında paralarını saklayan “Harpagon”'un bilinçaltına ve yuvasını yeraltına yaparken toprağı deşen bir köstebeğe -hayvana- dönüştürecek kadar çirkinleştiren tabiatına da işaret etmesine özen gösterilerek dizayn edildiği görülmektedir.
Kostümlerde, 16. yüzyıl Fransa'sında kullanılan gündelik kıyafetler ve bunların tamamlayıcısı olarak peruklar tıpatıp tercih edilmiştir. Sahne düzenlemesi ve dekordaki sadeliğe tezat oluştururcasına, kostümde şatafat ve bol renklilikten söz edebiliriz, ancak oyunculuk ile kostümlerin göz alıcılığı tamamlandığında dekordaki maksimum sadelik seçimi önemini yitirmektedir. Kostümler, oyunun kendisi kadar renkli ve şatafatlıdır, her bir oyuncunun rolünü en iyi yansıtacak şekilde giyinmesine özen gösterilmiştir, dekorda, başta sözünü ettiğimiz eğimli platformdan başka hiçbir şey olmamasından ötürü, oyuncular gerek kostümleri gerekse oyunculukları ile sahnenin gerçek rengi olmaktadırlar. Her bir karakterin kişilik özelliklerini en iyi biçimde tamamlayan aksesuarların tercihi de gözden kaçmamaktadır. Bunların arasında “Harpagon”'un “şak şak” dediği sopa en belirgin biçimde diğerlerinin arasından ayrılmakla birlikte, baston, gözlük, mendil, yelpaze gibi birtakım unsurlar da yerinde kullanımı ile sahne estetiğine hizmet etmiştir. Oyun provasına alınan notlara bakılacak olursa, kostümlere prova sırasında en çok zaman ayrılan ve yapımı neredeyse en zahmetli olan iş olarak not düşüldüğü görülebilir. Kısacası, kostümlerle ilgilenen Funda Çebi, tam seyirlik bir iş çıkarmış diyebiliriz.
Işık kullanımı mümkün mertebe ekonomik düzeyde ve özellikle “Harpagon”'un gizli gizli para biriktirdiğine şahit olunan sahnelerde karartılmak suretiyle etkisi arttırılarak kullanılmıştır. Zaman zaman ışıklandırma ve müzik konusunda sorunlar yaşanmıştır, -en azından benim izlediğimde- onun dışında oyun tıkır tıkır işlemiştir. Oyun, aynı zamanda, seyirci ile arasına dördüncü duvarı koyarak, komedyanın göstermeci özelliğini koruyan bir niteliktedir. Bu sebeplerden ötürü seyirci, cimriliği bir monomanyaklık olarak izlediği sahneye uzaktır, “Harpagon”'un aşırı ve ölçüsüzce pintiliğini yadırgamaktadır, özdeşlemeden uzak, izlediğine yabancı kalarak gördüklerine gülmektedir.
Klasik komedyanın gereklerinden olduğu üzere; izleyici ile izlenen kesin biçimde birbirinden uzaklaştırılmıştır, sadece son sahnede Bilginer'in “Harpagon”'un paralarını seyirciye dağıttığı noktada sahne ile izleyici arasında doğrudan iletişim kurulmuş olur. Komedyanın klasik prensiplerinden biri olarak, oyunun sahnelenmesinde de karakterleştirmeden çok tipleştirme yolu seçilmiştir. “Harpagon”, gerek Fransız yazarın dramatik metinde karakterizasyon yaratmadaki başarısı, gerekse Haluk Bilginer'in abartıya kaçmamaya çalışarak, ölçülü biçimde yeniden yarattığı rolde, sahnede başarıyla temsil edilmiştir. Diğer oyun kişileri de oyunun yazıldığı dönemde sıkça görülmesi mümkün tiplerin birer yansımaları olup, “Harpagon”'un rolünü desteklemekte ve tamamlamaktadırlar. Oyundaki her bir karakterin gestusu oldukça yerinde belirlenmiş olup; bazen hareketlerde abartı yoluna gidilerek, komik unsuru çoğaltılmaya çalışılmıştır
Sözlü olmayan (non/verbal) iletişimde, izleyici, izlediği oyun kişisinin bir kişiden çok tip olduğunun farkındadır. Oyun kişilerinin tamamı abartılı ve çocuksudur, özellikle “Harpagon”'un oğlu rolündeki “Cleante”; Gökçer Genç ve işbilir, çöpçatan rolündeki “Frosine”; Şebnem Sönmez'in; makyajları ve jest-mimikleri unutulacak cinsten değil. Oyunculuklarda bazen abartılı gestus ile karşılaşılsa da bunların da o kadar rahatsız edici olduğunu düşünmüyorum. Tiplere uygun ses kullanımı yerinde ve rolü tamamlayan şekilde seçilmiştir. “Harpagon”'unki kızgın, işine geldiğinde zarif, ancak her daim huzursuz bir ruhun sesi iken, oğlu ”Cleante” korkak, ürkek, tiz bir sese sahiptir, “Frosine” ise işbilir, yaygaracı ve dalavereci kişiliğini ses kullanımı sayesinde pekiştirir. Oyuncular arasındaki konuşma ve oyuncuların jestleri, mimikleri seri bir şekilde akan oyuna uygunluk gösterircesine hızlı ve dinamiktir. Bu dinamizme müziğin yerinde katkılarından da söz edebiliriz.
Oyun sahnede iyi bir takım oyunu çıkarıldığı belli biçimde yürütülmüştür, böyle bir ekip çalışması ile ileride başka iyi oyunlar çıkarılabileceği aşikardır. Bekliyoruz.
Anahtar Kelimeler: cimri, oyun atölyesi, Moliere
0 Yorum