Yazarın ve Yönetmenin Ayrıştığı İstanbul Hikayesi
Şimdi yazının başlığına bakarak iki ayrı ismin tek bir konu üzerinde çelişkiye düşerek oyun sahnelediğini düşünebilirsiniz, ama durum böyle değil. Kritiğin hemen girişinde belirtmeliyim ki, ‘Ben O İstanbul’u Çok Sevdim’ Özen Yula’ nın yazıp yönettiği, Bakırköy Belediye Tiyatroları’ nın bu seneki gösterilerinden bir tanesi. Teknik kadrosundan oyuncusuna, performans anlamında zaafı olmayan oyunun yönetim anlamında sıkıntılarla beraber anlaşılma problemi olduğu aşikar. Zeyno Eracar, Nurhayat Atasoy, Hüseyin Durak, Tuğba Yarbağ ve M. Sercan Yener’ in oynadığı oyun, İstanbul’ un orta halli bir semtinde ‘kadın şiddeti’ üzerinden ilerleyen çarpıcı bir öykü! Konunun detaylarına bakarak sahnedeki gösterinin bizlere ne verdiğini inceleyelim.
Özen Yula’yı yazar olarak başarılı bulan bir eleştirmen olarak gösteriye baktığımda; ‘Ben O İstanbul’ u Çok Sevdim’ oyunu, kültürel yozlaşmanın içinde ‘kadın’ olmanın alt kültür ya da üst kültür fark etmeksizin ne denli zor olduğunu gösteriyor günümüzde. Kızıltoprak semtindeki bir apartmanda kardeşiyle beraber yaşayan muhasebeci Mine, erkek kardeşinin hayallerini dinleyip, kendi arabesk dünyasının bakış açılarını sergiler. Elinde valiziyle çıkagelen üst komşu Fide iki kardeşin beraber geçirdiği geceyi değiştirecek, Fide’ nin annesi Nesrin ise konudaki olayları gözler önünde serecektir. Kadının özgürce duygularını yaşayamaması, erkek karşısında şiddeti çaresizce kabul etmesi konu içinde akarak ilerlerken tüm yaşanılanların bir kadının iç hesaplaşması olduğunu çok sonra anlıyoruz.
Özen Yula metnini sıkı sıkıya, sağlam diyaloglarla, alt kültürün kompleksli yapısına göre oluşturmuş. Mine’ nin başrole oturtulması ve güçlü kadın izleniminin ardından vurucu biçimde çaresizlik içinde gösterilmesi kadın olarak erkek boyunduruğu altında ezilmenin ayrım gözetmediğini farklı karelerle gösteriyor. Yazarın metinde anlattığı İstanbul kesiti her açıdan kusursuz karakterlerle oluşturulmuş. Ama oyunun kendisi kadar sahnelemesi bir o kadar başarısız. Bununla ilgili nedenlerimi sıraladığımda ortaya çıkan bütünlüğün eksiklerini net olarak görebiliriz.
Sizi şaşırtmamak adına Mine karakterinin oyun içinde kim olduğunu buradan yazmayacağım. Sonuçta konuyu yazarsam seyirci açısından oyunun hiçbir esprisi kalmaz. Hayal içinde gelişen öyküden bahsetmiştim. Mine’ nin kafasında cereyan eden öyküyü izlediğimizi anladığımız an, karakterlerin hayal içinde hayal ürettiklerini görüyoruz. Yazar Özen Yula konuda anlatmak istediğini net verirken, Yönetmen Özen Yula maalesef hayal içinde hayal üreten karakterleri doğru biçimde seyirciye sunmuyor. Yani ortada bir karmaşa mevcut. Grotesk ögelerin kadının arabesk dünyasıyla kesişmesi gayet normal, ama normal olmayan Mine’ nin Nesrin’e güçlü olması konusunda öğüt verdiği sahnenin hemen ardından bedbaht, çaresiz biçimde Sabit’le gösterilmesi konuyu fazlaca abartıya sürüklüyor. Mine karakterinin irdelenişinde sorunlar göze çarpıyor. Oyunun çıkmazı tam olarak Mine’ nin olduğu bölümler!
Mine rolünde oynayan Zeyno Eracar’ ın ilk sahneden son sahneye kadar gösterdiği performans çok iyi. Bazı sahnelerde aşırıya kaçan karakter çözümlemeleri oyunu çıkmaza sürüklemiş olsa da, ajitasyonun dışa aktarımında –ki özellikle son sahnede- vurucu bir oyunculuk sergiliyor. Nurhayat Atasoy’ un ‘Nesrin’de oyuna kattığı enerji yadsınmaz bir gerçek. Fide karakterinde Tuğba Yarbağ’ ın harika performansı, oynadığı genç kızın psikolojik analizini tadında yapmasından kaynaklı. Ayhan’da ise Hüseyin Durak saf bir erkekte doğal oynuyor rolünü.
Gösteride reji anlamında Mine’ nin kafasında oluşan-olgunlaşan olaylar net olarak anlaşılmıyor, ki bence oyunun kırılma noktası tam burası. Oyuncuların, yazarın ve teknik ekibin başarılı olduğu ‘Ben O İstanbul’u Çok Sevdim’ Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda izlenebilir.
Yaşam Kaya / [email protected]
Anahtar Kelimeler: ben o istanbul u çok sevdim, bbt, bakırköyşeh, bakırköy belediye tiyatrosu, özen yula
0 Yorum