MAKALELER

Aykırı İkili - Adana Devlet Tiyatrosu

2008.04.01 00:00
| | |
6315

Geçtiğimiz günlerde Adana Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenerek seyirciyle buluştu.

 


      Aykırı İkili
 
    Oyunlarının bu kadar sıklıkla sahnelenmesini sağlayan temel etken, ele aldığı konuların gündelik yaşamlar ve malzemesinin insandan oluşması. Hem seyirci açısından sindirimi kolay, hem de teknik açıdan teferruat istemiyor. Neil Simon ; ''Obsesif Compulsive Disorde (takıntılı kişilik bozukluğu) '' nedeniyle kocası tarafından terk edilen Florence ile yıllardır yalnızlığını her biri başka alem olan kız arkadaşlarıyla kapatmaya çalışan dağınık Olive’nin aynı evi paylaşmasıyla yaşanan olaylar dizisini ,insan ilişkilerinde rastlanabilecek sorunları, hafif bir komedi üslubuyla sahneye taşımış.
 
      Neden ?

    Yıllardır farklı tiyatro grupları ve Devlet Tiyatrolarından defalarca sahnelenmesine rağmen hâlâ aynı oyunları ısıtıp seyircinin önüne sunmak neyin kavgasıdır? Bu bir işten kaçma stratejisi midir?
 
    Aynı oyunlara farklı yorumlar amenna! Ama gel gelelim izlemekten artık metni ezberlediğimiz, ilk on dakikasını izlediğimiz zaman sonunu tahmin edebileceğimiz türden Türk filmleri gibi hiçbir zenginlik katılmamış, hiçbir reji sağlanmamış bu oyunlardan neden vazgeçilemiyor?
 
    Onca başarılı Türk yazarlarımızın oyunları neden buzdolabı gören dramaturgda bekletilir?
 
    Hala gün ışığına çıkmayı bekleyen onlarca yabancı oyunlar neden unutulur?
 
    Yeni bir oyuna getirilecek yorumun zorluğundan mı korkulur?
 
    Onca kafa patlatan yazarımız var iken neden şevkleri kırılır?
 
    Neden oynanmamakta ısrar edilir?
 
    Hayır hayır yönetmene değil isyanım. Havuza atan heyete!
 
     Neil Simon

    New York'ta doğan Neil Simon, modern Amerikan tiyatrosunun en verimli ve başarılı yazarlarından biridir. Amerikan aile ve evlilik ilişkilerini çok iyi gözlemler ve son derece esprili ve akıcı bir üslupla anlatır.
 
    Broadway'de en çok oyunu oynanan yazar olan Simon, aynı yılda dört oyununun oynanmasıyla bir rekor da kırmıştır. Ticari tiyatronun en başarılı yazarlarından biri. Orta sınıf Amerikan yaşamına ilişkin komedyalarıyla ünlenmiş yazar.
 
     Gelelim sahnelenişine.

    Oyun Olive’nin evinde geçer. Perde açıldığında Olive’nin arkadaşları sahnededir. Etrafa saçılan kıyafetler, masa altında biriken çöplerle dağınık bir ev görüntüsü verilir. Metni destekleyen bu çalışma aynı zamanda Olive karakterini de ortaya çıkarmaktadır. Oyun tabuyla başlıyor. Sorulara verilen sıcak espriler oyun için iyi bir giriş oluşturuyor.
 
    Oyun, tamamıyla oyuncuların başarısına dayanıyor. Bir takım oyunculuğu içerisinde ele alınması gereken oyun , bireysel performanslara teslim edilmiş. Hal böyle olunca tüm oyuncular elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışsa da başarı ortalamalarının üstüne çıkamıyor.
 
    Bireysel performansların ön planda tutulduğu oyun, bir oyunculuk yarışı havasında sergileniyor. Polisle başlayan abartılı mizansenler oyun ilerledikçe diğer oyunculara da sıçrıyor. Hemen hemen her hareketine bir mizansen, her cümlenin altına bir komedi öğesi yaratmaya çalışmak ve bunda başarılı olamamak oyunun temeline doğrudan ters düşüyor.
 
    Cinselliği bir komedi öğesi olarak algılamak ne derece doğrudur bilinmez ama yer yer ucuz bir slogancılığa düşerek kişileri ve davranışları basit bir iyi kötü ayrımına indirgeyerek gelişi güzel sergilemenin etik olmadığını biliyorum.
 
    Hayır cinsel espriler beni rahatsız etmedi. Bu işten eğer biraz anlıyorsam seyirciye şirin görünmek, oyunun özüne ve demecine uygun düşen kahkahalar, kısacası seyirciden tepki bekleniyorsa, oyundan bağımsız cinsel esprilerin fayda getirmeyeceğini biliyorum. İlla böyle bir tutum sergilenmek isteniyorsa daha yaratıcı olmalarını tavsiye ederim.
 
    Gerçek başarı; oyunun kurgusunu sağlam temeller üzerine oturtarak sivrilmeye çalışmadan elinden gelenin en iyisini yapmak.
 
    Oyun; Nimet İyigün, Zeynep Hürol, Sema Öner Kelav, Burçin Börü, Derya Keyf, Şirin Çetinel, Murat Aslan ve E.Çağrı Turan’dan oluşan bir kadroya sahip. Tüm oyuncuları farklı yapımlarda izledim. Hepsi başarılı, dinamik oyuncular. Gel gelelim bu oyun için oldukça gelişigüzel, başarılı bir bütünselliğin kurulamadığı, toplu tavır ve tutumlarının gözardı edilmesinden tam bir çözüme gidilememiş.
 
    Ses ve vücut kullanımları yeterli olmasına karşın, canlandırdıkları kahramanlarla içli dışlı olamayan, inandırıcılıktan uzak, yapay oyunculuklar izledim.
 
    E.Çağrı Turan, Burçin Börü, Derya Keyf, Murat Aslan,Şirin Çetinel’i geçtiğimiz haftalarda başarısız bir güncellemeye karşın oyunculuklarıyla hayat veren ''Tartuffe '' adlı oyunda izledim. Sahnede neler başarabileceklerine tanık olduğumdan klasik bir reji kurbanı olduğunu söyleyebilirim.
 
     Serhat Nalbantoğlu ne yapmış? (!)

    Elbette bir oyunun yıllarca devlet tiyatroları etrafında tavaf etmesi yönetmeni bağlamaz. Yukarıda saydıklarım daha yukarıdakiler için geçerlidir.
 
    Türk tiyatrosunun yetiştirdiği en önemli yönetmenlerden biri olan Serhat Nalbantoğlu, bu oyun için yeterli zamanı harcamadığından sıradan,basmakalıp bir iş çıkarmış. Açıkçası pek bir şey yapmamış. Nalbantoğlu’nun yönetim tarzı bu değil!
 
    Zira Haldun Taner’in eşsiz eseri ''Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım'' ve yakın zamanda izlediğim Behiç Ak imzalı '' Tek kişilik şehir '' adlı oyunlarda neler yapabildiğine tanık olduğumdan bu oyun için daha fazla şey söylememe gerek yok. Eminim kendiside eksikliklerin farkındadır.
 
     Işın Mumcu, dekor tasarımının en başarılı temsilcisi.

    Sahnenin en soluna yemek masası, en sağına iki tekli, bir üçlü olmak üzere bir koltuk takımı, duvarlardaki tablolar ve dizaynıyla her halinden elit bir ev olduğu hissini verilen, koltukların üstüne serpiştirilmiş kıyafetler ve masanın altındaki çöplerle oyunun demecine uygun harika bir iş çıkarmış. İkinci perdeyle beraber şıklığı daha bir gözler önüne seren, küçük aksesuarlarda dahil ayrıntıların gözden kaçmadığı her zamanki gibi müthiş bir işe imza atmış.
 
     Gülümser Erigür’ün kostüm tasarımı…

    Genel olarak sade bir tasarım seçilmiş. Ama oyunun demecine uygun bir çalışma olmuş. Karaktere ve yaşa uygun çalışmasıyla oyunun anlaşılmasına doğrudan katkı sağlamış. Renk seçimleriyle zevkli bir işe imza atmış.
 
     H. İbrahim Karakan’ın ışık tasarımı.

    Sade bir işçilik. Bu tür hareketten çok söze dayalı durum komedilerinde olması gereken işçiliği titizlikle yerine getirmiş. Sağlam ve dengeli bir kompozisyon çizerek başarıya ulaşıyor.
 
    Neil Simon ve Serhat Nalbantoğlu gibi iki büyük ustayı bir araya getiren, Türk tiyatrosunun demirbaşlarından biri haline gelmiş '' Aykırı İkili'' yi izlemediyseniz tavsiye ederim. Sıcacık bir komedi! Yok eğer daha önce izlediğiniz halde gitmek istiyorsanız çok fazla şey beklememenizi öneririm.
 
Not : Geçen yazımda Van Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen ''Gayri Resmi Hürrem'' adlı oyunun eleştirisini kaleme almıştım. Afişte Zeynel Işık yazmasına rağmen sonradan değiştirildiği halde afişte düzeltilme yapılmamış. Eleştirinin yayınlanmasından hemen sonra oyunun yönetmeni Tolga Evren, Zeynel Işık’ın İlhan Orhan olarak değiştiğini ama afişte bir değişme olmadığından yanlış yazıldığını belirtti. Oyunun ışık tasarımcısını İlhan Orhan olarak düzeltiyorum. Bu yalnışlık nedeniyle okurlarımdan özür dilerim.
 

 

Anahtar Kelimeler: aykırı ikili, adanadt, adana devlet tiyatrosu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir