MAKALELER

Işıl Kasapoğlu

2009.03.31 00:00
| | |
5375

İzmir doğumlu IŞIL KASAPOĞLU, Galatasaray Lisesi'nde tamamladığı ortaöğreniminden sonra Paris Sorbonne Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü...


    Daha lise sıralarında yönetmenliğe soyunan, Türk tiyatrosunda ilkleri başaran bir yönetmen: IŞIL KASAPOĞLU...
 
    'Sanatın, sanatçının yanında' ilkesiyle hareket ederek sanat dünyasında payına düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışan Akbank, 1995 yılında Akbank Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu'nu kurmuş. Akbank Sanat kapsamında faaliyet gösteren Akbank Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu'nun çekirdek kadrosunda şu sanatçılar var: Yönetmen Işıl Kasapoğlu, oyuncular Tilbe Saran, Köksal Engür, Cüneyt Türel, çevre düzeni Duygu Sarıoğlu, müzik Joel Simon, çeviri Zeynep Avcı. Türkiye'de daha önce hiç oynanmamış oyunları sahnelemeyi ilke edinen topluluk, ilk oyunu Abelard ve Heloise ile üç yıl boyunca sanat çevrelerinden büyük takdir topladı. İkinci oyun, yazılmasının üzerinden 110, Paris'te ilk sahnelenişinin üzerinden de 104 yıl geçmesine rağmen güncelliğini yitirmeyen, ünlü İsveçli yazar August Strindberg'in Alacaklılar'ı oldu. Tiyatro dünyasına yeni eserler kazandırmak amacıyla yola çıkan Akbank Sanat Prodüksiyon Tiayatrosu'nun üçüncü oyunu olan Molly S., ilk kez Dublin'de, 1994 yılında, yazarı Brian Friel'in yönetiminde Gate Theatre'da sahnelendi. Akbank Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu bu oyunu 2001 New York Mayıs Festivali'nde Chicago City Limits Tiyatrosu'nda büyük bir başarıyla sahneledi ve büyük övgü aldı. Topluluğun dördüncü oyunu Bilge Karasu'nun Sevilmek isimli oyunu olmuştur. Böylelikle değerli yazarın radyo oyunu sahneye uyarlanmış ve ilk kez bir Bilge Karasu eseri sahneye konmuştur. 

    27 Mart 2000'de, Dünya Tiyatrolar Günü'nde, topluluk o güne dek sahnelediği dört oyunu aynı gün içinde art arta oynayarak bir rekor kırmış, eşi benzeri görülmemiş bu denemede büyük bir başarı kazanmıştır.Topluluğun beşinci oyunu Arjantinli yazar Jorge Goldenberg'in Knepp isimli oyunu olmuş, oyunun galasına katılan Goldenberg, topluluğun yorumundan çok etkilendiğini söylemiştir. Akbank Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu, İstanbul dışında da turneler düzenlemiş, oyunlarını Ankara'da, Bodrum'da, Adana'da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da başarıyla sahnelemiştir. Topluluk altıncı oyunu olan Behiç Ak'ın Tek Kişilik Şehir oyunu ve yedinci oyunu olan Tankred Dorst'un Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış oyunu ile başarılı çizgisini sürdürmüştür. Akbank Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu David Mamet'in Ördek Muhabbetleri oyunu ile, Türkiye'de daha önce hiç oynanmamış bir oyunu sahneleme geleneğini sürdürmektedir.
 
    Berlin'de her sene düzenlenen Diyalog Tiyatro Festivali'ne katılan Krapp Bana Mektup Yazmış adlı oyunu seyretmiş ve oyunculardan Cüneyt Türel, Selçuk Yöntem, Bekir Aksoy ve Tilbe Saran ile söyleşi yapmıştım.
 
    Şimdi ise Türkiye'nin başarılı yönetmenlerinden Işıl Kasapoğlu ile yaptığım keyifli sohbetimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
 
    İzmir doğumlu IŞIL KASAPOĞLU, Galatasaray Lisesi'nde tamamladığı ortaöğreniminden sonra Paris Sorbonne Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü 1981'de bitirmiş. Paris Devlet Konservatuarı Pierre Vial atölyesinde çalışmış, birçok yönetmene asistanlık yapmış. 1978-93 yılları arasında Fransa'da gerek kendi kurduğu Theatre a Venir'de (1983) gerekse Chaillot Devlet Tiyatrosu'nda birçok oyun yönetmiş. Devlet Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatroları ve İzmit Şehir Tiyatrosu'nda yönettiği oyunların yanı sıra, özel tiyatrolar ile de çalışmış. Halen Devlet Tiyatroları'nda yönetmen olarak görev yapan Kasapoğlu, İzmit Şehir Tiyatrosu'nu ve Semaver Kumpanya'yı kurdu. Ödenekli ve özel tiyatrolarda birçok oyun sahneledi. İ.B.Şehir Tiyatroları'nda 1987'de sahnelediği İki Efendinin Uşağı ile Kültür Bakanlığı En İyi Yönetmen Ödülü, 1989'da aynı tiyatoda yönettiği Kral Lear ile de Avni Dilligil En İyi Yönetmen, 1993-94 Tiyatro Eleştirmenleri Birliği İstanbul Jürisi ile 1994-95 Kültür Bakanlığı En İyi Yönetmen Ödülü ve Sevilmek adlı oyunuyla da 2000 Afife Jale En İyi Yönetmen Ödülü'ne layık görüldü.
 
    Tiyatroya Galatasaray Lisesi'nde başladım...
 
    Galatasaray Lisesi'nde okurken Tiyatro Kolu Başkanı idim. Lisenin son yıllarına doğru oyunlar sahnelemeye başlamıştım. Ve zaman içinde bu çalışmalarım genişledi. Türkiye'nin o günleri çok politikti. Bizler de doğal olarak politize olmuştuk. Tiyatroyla yaşama katkıda bulunmak için çaba sarfediyorduk. Galatasaray Lisesi'nde iken, 1974 yıllarında, Şehir Tiyatroları'nda maaşlı olarak çalışmaya başlamıştım. O günden bu güne kadar da aralıksız 33 yıldır hiç durmadan sadece tiyatro yaptım.
 
    Paris Sorbonne Üniversitesi Tiyatro Bölümü... 

    Paris Sorbonne Üniversitesi'nde tiyatro eğitimi aldığım yıllarda benim ustam dediğim Mehmet Ulusoy vardı. 5-6 yıl onun asistanlığını yaptım. Daha sonra Paris'e sinema okumaya Yavuzer Çetinkaya gelmişti. Onun dışında Paris'e tiyatro okumaya gelen birçok genç arkadaşlar da oldu. 1983 yılında Paris'te Theatre a Venir adı altında kendi tiyatromu kurdum. Ödenekli bir Fransız tiyatrosu idi kurduğum. Fransızlarla Fransızca oynanan oyunlar yönetmeye başladım. Ben hiç oynamadım, sadece yönetmenlik yaptım. O grupla 20-30 kadar oyun yönettim. Bütün Avrupa'yı dolaşıp oyunlar sergiledik. Dünya festivallerine katıldık. O yıllarda Mehmet Ulusoy'dan sonra Fransız devletinden resmi ödenek alan tek Türk tiyatrosu benim tiyatromdu. Türk tiyatrosu derken, Fransız tiyatrosu fakat Türk yönetmen tarafından yönetilen Fransız tiyatrosu demek istiyorum.
 
    Hem Paris hem de Türkiye'de oyunlar yönettim...
 

    1983 yılında Paris'te kurmuş olduğum Theatre Venir'de sergilediğim oyunların dışında zaman zaman İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda da yılda bir oyun yönetmeye başlamıştım. 1987 yılında İki Efendinin Uşağı oyunuyla Kültür Bakanlığı En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandım. 1990 yılında Kral Lear oyununu yine İstanbul Şehir Tiyatroları'nda yönettim ve Avni Dilligil En İyi Yönetmen Ödülü'nü aldım. Sırasıyla 1991'de Müfettiş, Gülriz Sururi Tiyatrosu'nda Tiyatrocu, 1993 yılında Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda yönettiğim Barış oyunuyla da Tiyatro Eleştirmenleri Birliği İstanbul Jürisi Ödülü'nü aldım.
 
    Rejisör olarak Devlet Tiyatroları'nın bünyesine katıldım...
 
    Hem Paris'te hem de Türkiye Devlet Tiyatroları'nda çalışmalarımı sürdürüyordum. Ve rejisör olarak Devlet Tiyatroları'na katıldım. Sırasıyla 1994 yılında Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda Macbeth, Korku oyunlarını, Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda Venedik Taciri, 1995'de yine Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda Onikinci Gece, Kısasa Kısas'ı yönettim. O günden bu güne kadar hem Devlet Tiyatroları'nda, Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde; Trabzon, Diyarbakır, Adana, Antalya gibi kentlerde oyunlar sergiliyorum. Bunun dışında özel tiyatrolarda da oyunlar yönetiyorum; Akbank Sanat Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, Haluk Bilginer-Zuhal Olcay...gibi. Bir de İzmit Şehir Tiyatrosu çalışmalarım oldu. Son dönemde de Semaver Kumpanya'yı kurdum. Burada, en başta genç tiyatroculara kapıları açtım. Şimdi hepsi birer usta oyuncu oldu. Burada 45-50 kişilik bir tiyatro grubu oluştu.
 
    İlkelerim...
 
    Aksanat'da yönettiğim oyunların hepsi ilk defa Türkiye'de oynanan oyunlardır!.. Gerek Aksanat gerekse Semaver Kumpanya grubuyla yaptığım çalışmalarda Türk tiyatrosuna örnek olmaktı. Sergilediğimiz oyunların tercümelerini hep kendimiz yaptık. Biz ilkleri seven bir grubuz. Devamlı şikayet halinde olan tiyatroculara örnek olmak istedik. Yani bu yapılabilir Türkiye'de; gerçekten istenirse!.. Çünkü bizdeki genel geçerli kaide: "çok ürün vermeden konuşmaya yöneliktir!.." Hep şikayet halindeyizdir. Bunları kırmak için yaptık bu çalışmaları. Çünkü her gün genç arkadaşlar yetişiyor. Onların yetişmelerine destek oluyorum. Bir an önce yetişseler de bizleri kenara bıraksalar diye uğraşıyorum. 70-80 oyun yönettim; yoruldum; hepsinde de kendi içimde kendimle savaştım. Şimdi artık gençlerin gelmesi lazım. Çünkü Türk tiyatrosunun buna ihtiyacı var. Bizler Türkiye'de çok azız!.. Daha çok tiyatrocuya ihtiyaç var. Türkiye'de bütün görsel sanatlarda bale, devlet tiyatrosu, şehir tiyatrosu; bütün bunları bir araya getirin 2000-2500'ü geçmez... Bu sırf Paris'te 90 bin kişidir. Yani böyle bir karşılaştırma yaptığımızda biz çok azız!.. Türk tiyatrosunun gelişmesi için bu sayının çoğalması gerek!.. Arada rekabet olabilmesi için daha çok oyuncu, daha çok dekaratör, daha çok yönetmen şart. Bizler daha İstanbul'u tiyatroya doyuramadık ki sıra gerçek anlamda Anadolu'ya gelsin. Anadolu'nun çok ihtiyacı var. Gidilse de tamamıyla ticari kaygılarla gidiliyor. Ticari kaygılar nedeniyle de nitelik tamamen bitmiş durumda; nicelik önem kazanmış.
 
    Türk tiyatrosu daha çok genç...
 
    80-100 yıllık tiyatroyuz. Tiyatromuz daha çok genç. Fransa'ya, İtalya'ya baktığımız zaman 15-16. yüzyıldan kalan Shakespeare, Molier'den söz edersek; Türkiye'de tiyatro sanatı daha çok yenidir. Bizde de çok aktörler var. Fakat çok az. Bütün mesele bizim daha iyi, daha kötü olduğumuz değil; biz henüz çok azız. İlk amacımız sanat dalında çoğalmamız. Halk dansı yapanda az, tiyatro yapanda az!..
 
    Yönetmen olarak çalışma sistemim...
 
    Ben katı kuralları olan bir yönetmen değilim. Ben oyuncuya sahnede eşlik ederim. Oyuncu bana bir şey verdiği anda ben de ona veririm. Oyuncu bana bir şey vermiyorsa zaten bir şey çıkmaz ortaya. Ben oturup yöneten biri değilim. Oyuncuyla beraber yaşayan, oyunu oyuncuyla beraber yapan bir yönetmenim. Yani oyuna ve oyuncuya eşlik ederim. Diğer arkadaşlarımın aksine okuma provası yapmam. İlk günden sahneye oyuncularla çıkarım. Çünkü benim için oyun ancak sahnede oynandığında gerçek anlamda anlaşılabilir hale gelir. İlk üç günde de oyun sahnede oynayarak, açıklamalar yaparak okunur. Masa başında okuyarak gerçek anlamda anlaşılacağını düşünmüyorum. Ancak oyuncuların ağzından tekrar can kazandığı zaman anlaşılacağını düşünüyorum. O yüzden hemen sahneye çıkıyorum ve ilk üç günü sahnede geçiriyorum.
 
    Tiyatro eleştirmenliği üzerine...
 
    Tiyatro eleştirmenliği bir anlamda çok önemli, bir anlamda da hiç önemli değil. Tiyatro eleştirmeni gerçekten bilgi birikimiyle dolu ve söylediği şeyi tartabilecek gücü varsa ve belli bir sürekliliği varsa ve yazdıklarıyla bir şeyler değiştirebiliyorsa; ağırlığı varsa tiyatro eleştirmenidir!.. Yoksa bizdeki gibi üç günde bir değişen; üç günü boş verin, her hafta yeni bir eleştirmen çıkıp, üçüncü hafta da yok oluyorlar. Sürekliliği yok. Önemli tiyatro eleştirmenlerimiz var, yok değil... Onlar da zaten biliniyorlar: üç - beş tane. Onların dışında , her işimizde olduğu gibi bunu da çocuk işine çevirdik. Her hafta yeni birileri yazıyor, üç hafta sonra yazmıyor. Eleştirmen aktörden, yönetenden ya da dekaratörden daha bilgili olması gerekiyor. Ben zaten 3-5 eleştirmenin dışında yazılanları okumam. Çünkü bir anlamı yok yazılanların!..
 
    Eleştirmen oyuncunun sırtındadır...
 
    Eleştirmenler tiyatrocu var oldukları zaman var olurlar. Oyuncu yoksa eleştirmen de yoktur. Eleştirmen oyuncunun sırtındadır. Eleştirmenin değeri yarattığı oyuncuyla, var olmasını sağladığı grupla, herhangi bir aktörü yurtdışında tanıtabilmiş olmasıyla, desteğiyle kurdurmuş olduğu tiyatro ile ölçülür. O yüzden eleştirmenlik cesaret ister. Bizim mesleğimizde önemli bir şey vardır; o da sürekliliktir!.. Bir eleştirmen 10-15 yıl devamlı yazmış ise ona ancak yavaş yavaş eleştirmen denilir!..
 
    Oyun seçimleri...
 
    Oyun seçimleri genelde hep kafamda vardır. Kafamda yıllarca taşıdığım oyunlarım olmuştur. Benim görevim bazı şeyleri insanlara anlatmaktır. Ya kendi düşüncelerimi ya da başka yerde okuduklarımı başkalarına anlatmak. Yani benim tiyatro anlayışımda bu vardır. Bir şeyler anlatmak ve paylaşmak. Yıllar boyu kafamın içinde birikir. Hiçbir oyun "bugün buldum, yarın yaparım"la olmuyor. Eski röportajlarıma bakıyorum: 1983 yılında bahsettiğim oyunu 9 sene sonra yapmışım. Ya da 1987'de bahsettiğim bir oyunu 2000 yılında yapmışım. Yani oyunlar hep önceden kafamda hazır. Onlar kafamın içinde pişer ve kendilerini zamanı geldiğinde beyinden dışarı atarlar ve oynanırlar. Bu o günün ve koşulların, sosyal yapının ortamına göre çok aniden de olabilir. İhtiyaca da bağlıdır.
 
    Oyuncunun kuklalaşması...
 

    Bazı yönetmenler vardır, oyuncuları kendi istedikleri yönde hareket ettirirler. Oyuncuyu bir materyel olarak kullanırlar. Yani eli kolu bir ipe bağlıdır; ipleri de yönetmenin elindedir; oyuncular kukladan ibarettir. Böyle yönetmenler de vardır. Benim böyle bir yönetim tarzım yoktur. İplerin yönetmenin elinde olduğu oyunların ille de kötü olacağı anlamına gelmez bu. Örneğin Robert Wilson oyuncuya hiçbir hak vermez; her şeyi kendisi yapar; oyuncu onun söylediklerinin bir adım dışına çıkamaz. Kafasını sağa döndür dediğinde oyuncu sola döndüremez. Burada yönetmen oyuncuyu materyel bir obje olarak kullanır. Ancak sonuca bakmak gerekir. O anlatmak istediğini öyle anlatır. Bizim burada eleştiri hakkımız olamaz!.. Mühim olan onun anlatmak istediğini anlatması, bizim de onun anlatmak istediğini anlamış olmamızdır. Tiyatroda o yanlış, bu yanlış, bu doğru yoktur; iyi vardır, kötü vardır. Seversin veya sevmezsin. İşte eleştirmen kötü diyebilmesi için kendisinin çok iyi olması lazımdır.
 
    Tiyatrolara yardımın kesilmesi...
 
    Bu işte de bir yanlış anlaşılma var. Devlet direkt olarak ödenekleri kesmek gibi birşey aklına getirmedi. Bu bütün dünyada böyledir. Fransa'da da Almanya'da da ödenekler kar amacı gütmeyen kuruluşlara verilir. Yani toplumsal yararlı kamu kuruluşlarına verilir. Tiyatro için kazanılan paranın tekrar tiyatroya dönüşmesi gerekir. Yani o paradan alıp kendimize araba veya apartman alamayız. Maaş alabiliriz ancak. Bizde hala kamu tiyatrosu ve ticari tiyatrosu ayırımı yapılmadığı için, aynı havuzdan yararlanıldığı için, ticaret yapan da, kamu tiyatrosu aynı ödenekten yararlanıyor. Hoşça vakit geçirmek, can sıkıntısına karşı yapılan tiyatro ticari tiyatrodur. Avrupa Birliği "siz özel şirketlere para ödeyemezsiniz!.." deyince, bunlar da "doğrudur, bizim özel tiyatrolara ödenek ödeme hakkımız yok, kesiyoruz" dediler. Ya özel şirketler vasıflarını değiştirip, tiyatrodan kazandıklarını tekrar tiyatroya yatırma şeklinde tekrar örgütlenecekler ve ödenek almaya hak kazanacaklar, ya da devlet kanun değiştirip özel tiyatrolara da ödenek yapma durumuna getirilecek. Bu durum siyasi bir durum değildir. Bakanlık bunu keserse korkunç bir şey olur. Kültürü tamamen gözden çıkarmış olur. Ödenek kesildi diye yaygara koparılıyor, fakat gerçeği kimse konuşmuyor. Gerçek çok basit: IMF éözel şirketlere devletin parasını veremezsin!.." diyor. Buna uymak zorundayız...
 
    Işıl Kasapoğlu'nun tarih sırasına göre yönettiği oyunlar:
 
1983
Theatre a Venir’ i kurdu.
 
1984
Bir Varmış Bir Yokmuş - I.Kasapoğlu / Chaillot Devlet Tiyatrosu / Paris
 
1985
Nasreddin Hoca - I.Kasapoğlu / Teatre a Venir / Paris
 
1986
Rock a Fils - I.Kasapoğlu / Chaillot Devlet Tiyatrosu / Paris
Grimmoire de Grimm - R.Soudee / Th. a Venir / Paris
Zaman Zaman İçinde - I.Kasapoğlu / Theatre a Venir / Paris
 
1987
İki Efendinin Uşağı - C.Goldoni / İstanbul Şehir Tiyatrosu
"Kültür Bakanlığı En İyi Yönetmen Ödülü"
 
1988
Misafir - B.Erenus / Th. a Venir / Paris
 
1989
Benim Küçük Üçkağıtçım - S.Wenström - Zeynep Avcı / Theatre a Venir / Paris
 
1990
Kral Lear - W.Shakespeare / İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
"Avni Dilligil En İyi Yönetmen Ödülü"
 
1991
Müfettiş - N.Gogol / İstanbulBelediyesi Şehir Tiyatroları
Tiyatrocu - G.Sururi / Gülriz Sururi Tiyatrosu
 
1992
Abelard ve Heloise - R.Duncan / Theatre de Cluny /
Paris Bir Tek Daha - H.Pinter / Theatre Guichet Montparnasse / Paris
 
1993
Barış - Aristophanes / Bakırköy Belediye Tiyatrosu
"Tiyatro Eleştirmenleri Birliği İstanbul Jürisi Ödülü"
 
1994
Macbeth - W.Shakespeare / Diyarbakır Devlet Tiyatrosu
Korku - O.Asena / Diyarbakır Devlet Tiyatrosu
Venedik Taciri - W.Shakespeare / Trabzon Devlet Tiyatrosu
"Tiyatro Eleştirmenleri Birliği İstanbul Jürisi Ödülü"
 
1995
Onikinci Gece W.Shakespeare / Diyarbakır Devlet Tiyatrosu
Çöplük T.Nar / Tiyatro Stüdyosu
Kısasa Kısas W.Shakespeare / Diyarbakır Devlet Tiyatrosu
"Tiyatro Eleştirmenleri Birliği İstanbul Jürisi Ödülü"
 
1996
Histeri - T.Johnson / Tiyatro Stüdyosu
Abelard ve Heloise - R.Duncan / Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu
 
1997
Gılgamış - Z.Avcı / Ankara Devlet Tiyatrosu
Ayı - A.Cehov / Adana Devlet Tiyatrosu
Antigone - Sophocles / Akademi İstanbul
 
1998
Hamlet - W. Shakespeare / İzmit Şehir Tiyatrosu
Alacaklılar - A.Stringberg / Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu
Evlenme - A.Çehov / İzmit Şehir Tiyatrosu
Şeytanlar - J.Whiting / Akademi İstanbul
Cyrano de Bergerac - EdmondRostand / İstanbul Devlet Tiyatrosu
 
1999
Molly S - Brian Friel / Aksanat Pr. Tiyatrosu
Bernarda Alba’nın Evi - F.Garcia Lorca / Akademi İstanbul
Kısa Oyunlar - A. Çehov / Akademi İstanbul
Roberto Zucco - B. Marie Koltes / İzmit Şehir Tiyatrosu
 
2000
III Richard - W. Shakespeare / Ankara Devlet Tiyatrosu
Bin Varmış Hiç Yokmuş - I. Kasapoğlu / Akbank Çocuk Tiyatrosu
Sevilmek - Bilge Karasu / Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu
"Afife Jale Tiyatro Ödülleri - En İyi Yönetmen Ödülü"
"Tiyatronline Seyirci Ödülleri En İyi Yönetmen Ödülü"
Bildirim - Vaclav Havel / Akademi İstanbul
Şapka - Tuncer Cücenoğlu / İstanbul Devlet Tiyatrosu
Ayrılış - Tom Kempinski / Oyun Atölyesi
 
2001
M. Knepp - Jorge Goldenberg / Aksanat
Neyzen - Tuncer Cücenoğlu / Tiyatro Kare
Bin Varmış Hiç Yokmuş - Işıl Kasapoğlu / İzmit Şehir Tiyatrosu
Örnek Suçlar - Max Aub / Akademi İstanbul
Efrasiyab’ın Hikayeleri - İhsan Oktay Anar/ İstanbul Devlet Tiyatrosu
 
2002
Ben Anadolu - Güngör Dilmen / Antalya Devlet Tiyatrosu
Tek Kişilik Şehir- Behiç Ak / Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu
Ermişler ya da Günahkarlar - Anthony Horowitz / Oyun Atölyesi
Siyah Beyaz Dinleti / Zuhal Olcay / Oyun Atölyesi
Batı Rıhtımı - Bernard Marie Koltes / Akademi İstanbul
Semaver Kumpanya / Çevre Tiyatrosu’nu Kurdu
Nasreddin Hoca - Işıl Kasapoğlu / Semaver Kumpanya
Onikinci Gece - W. Shakespeare / Semaver Kumpanya
Kuşlar Meclisi - Ferüdiddin-I Attar / Semaver Kumpanya
Memo’nun Önlenemez Yükselişi - Zeynep Avcı / Semaver Kumpanya
 
2003
Cimri - Moliere / Adana Devlet Tiyatrosu
Dido ve Eneas - Henry Purcell - Barok Opera / Semaver Kumpanya
Cimri - Moliere / Akbank Çocuk Tiyatrosu
Murtaza - Orhan Kemal / Semaver Kumpanya
Kır - Martin Crimp / İstanbul Devlet Tiyatrosu
Fernando Krapp Bana Bir Mektup Yazmış - Tankred Dorst / Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu
 
2004
Kuru Gürültü - W. Shakespeare / Adana Devlet Tiyatrosu
Onikinci Gece - W. Shakespeare / Trabzon Devlet Tiyatrosu
Mem ile Zin - Cuma Boynukara / Semaver Kumpanya
Ay Operası - Carl Orff / Akbank Çocuk Tiyatrosu
Diktat - Enzo Cormann / Semaver Kumpanya
Cimri - Moliere / Oyun Atölyesi
Çok Yaşa Komedi - Anton Çehov / İstanbul Devlet Tiyatrosu
Mucizeler Komedisi - Kurtçebe Turgul / Most Production
 
2005 - 2006
Bir Varmış Hiç Yokmuş - I. Kasapoğlu / Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu
Masal Masal İçinde - I. Kasapoğlu / Akbank Çocuk Tiyatrosu
Ördek Muhabbetleri - David Mamet / Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu
Hayvanlar Karnavalı - Camile St. Sense / İş Sanat
Nathalie - Philippe Blasband / Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu
Trainspotting - Irvine Welsh / Semaver Kumpanya
Fırtına - W. Shakespeare / Semaver Kumpanya
Alis Harikalar Diyarında / L.Carol / Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu
Antiloplar / Henning Mankell / Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu
Düğün Şarkısı / Civan Canova / İzmir Devlet Tiyatrosu
 
ADEM DURSUN
Mart 2009
[email protected]

Anahtar Kelimeler: Işıl Kasapoğlu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir