Haldun Taner 1915 yılında İstanbul’da doğmuş öykü ve tiyatro yazarıdır.Eserlerinde öne çıkan unsurlar gözlem yeteneği ve mizahtır.Tiyatro alanındaki eserlerinden bazıları Keşanlı Ali Destanı,Vatan Kurtaran Şaban,Sersem Kocanın Kurnaz Karısı,Günün Adamı,Dışarıdakiler,Ve Değirmen Dönerdi,Lütfen Dokunmayın,Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım,Fazilet Eczanesi ve Eşeğin Gölgesi’dir.Eserleri farklı dillere çevrilmiş,oyunları yurtdışında da sahnelenmiş bu başarılı yazarın Keşanlı Ali Destanı isimli oyunu Atıf Yılmaz tarafından sinemaya uyarlanmıştır.
Bu yazıda yazarın Günün Adamı ve Dışarıdakiler isimli oyunları inceleme konusu yapılacaktır.
Günün Adamı,Haldun Taner’in yazdığı ilk oyundur.Yazar bu oyunu 1949 yılında bir tatil ayında el alıştırmak için karaladım demiş.Oyun 1953 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun repertuarına alınmış,hazırlıklar başlamış ve tam sahnelenmek üzereyken sakıncalı görülerek kaldırılmıştır.Yasaklama gerekçeleri çok tanıdık,hatta bugünkü zihniyetle neredeyse aynı olan bürokrasinin bu tavrı çok eleştirilmiş,gazetelerde yazılar çıkmış,Melih Cevdet Anday,Yaşar Kemal gibi pek çok yazar bu duruma tepki göstermiş.Haldun Taner oyunuyla ilgili tartışmalar üzerine şunu söylemiştir;Bu piyesi bir bakıma tenis topuna benzetmek kabildir.Bıraksalar öbür toplar kadar hatta belki onlardan bile az sıçrayacak bir tenis topu.Ne var ki bunu hızla yere çarptıklarından fazla ses çıkardı,tavana kadar sıçradı.
Günün Adamı 17 kişilik oyuncu kadrosu olan 4 perdelik bir oyun.Oyunun ana karakteri olan profesör bir siyasi partiden teklif almıştır.Oyun bu teklife verilecek cevapla başlar.Profesörün karasızlığı,ailesinin,çevresinin tepkileri anlatılır.Olaya herkes kendi açısından bakmakta,hayaller kurmaktadır.Profesör ne kadar kararsız ve isteksiz görünse de çevresindeki baskılara direnemeyecek gibi görünmektedir.Ona en yakın olan ve nerdeyse onu tek anlayan kişi doçent’tir.İlk perde bu karar aşamasında karakter tahlilleri yapılarak ve küçük ipuçları verilerek geçer.
İkinci perdede işlerin ilerlediğini görüyoruz.Profesör teklifi kabul etmiş,bakan olmuş,ailesi bu durumdan faydalanmıştır.Çevresinde pek çok insan vardır,gazetelerde hakkında haberler çıkar,siyasetin bilinen kuralları işlemeye başlar.Profesör oyunun başında şikayet ettiği gibi ikinci planda kalan,sıradan bir adam değildir artık.Bu durum her ne kadar hoşuna gitse,işini doğru dürüst yaptığını düşünse,çok fazla ödün vermemeye çalışsa da sistem onu da zorlamakta,içine alıp öğütmek istemekte ve sonunda tam istediği gibi bir adam olarak ortaya çıkarmak istemektedir.İşte bu da profesörü içten içe kemirmekte,büsbütün huzursuz etmektedir.İkinci perdeye dahil bir tablo gibi düşünülen üçüncü perdede hafiften sezilen ama hiçbir şekilde açığa vurulmayan katibenin profesöre olan aşkı işlenmiş.Hayranlıkla karışık bir aşk var burada.Katibenin konuyu çok başka yerlerden açıp duygularını ifade etmesi sırasında profesör de ilk aşkını anlatırken kendisiyle ilgili bütün sırları vermekte,nasıl bir insan olduğunu iyiden iyiye açıklamaktadır.
Son perdede işler iyice karışmıştır.Profesörün karısı ve oğluyla ilişkileri tamamen kopmuş,kayınpederi ve kayınbiraderinin yaptıkları ortaya çıkmıştır.Aynı zamanda profesör artık partinin işine yaramamakta ve istifaya zorlanmaktadır.Tüm bu olanlardan sonra profesör çıldırma noktasına gelmiştir.Bu sırada etraftaki herkes kaybolur,sahne kararır ve oyunun başına dönülür.Profesör bir hayal görmüştür ve ilk perdede veremediği cevabı şimdi verecektir.Başına gelecekleri görüp kendini ve ailesini korumak adına teklifi reddeder.Fakat bu karar doçentten başka kimseyi memnun etmez.
58 yıl önce yazılan bu oyun değindiği konu ve kişilerin hiçbir şekilde değişmemesi nedeniyle güncelliğini hala koruyor.Yazar pek çoklarına sevimsiz ve itici gelebilecek siyasetle ilgili bir oyunu yalın bir dil,basit bir anlatım ve mizahi bir üslupla ele almış.Oyun içerisindeki diyaloglar sırasında karakterlerin özelliklerini birbirlerinin ağızlarından anlatmayı seçmiş.Baştan sona kadar korunan gizemli bir havayla oyunun şaşırtıcı ve sürprizlere açık havası arasında uyum sağlanmış.Her şey bitti,açığa çıktı derken şaşırtıcı bir final olmasının yanı sıra oyunun son sözleri yepyeni ve farklı bir başlangıca işaret ediyor.Bu da seyirciye demek böyleymiş dedikten hemen sonra ikinci bir sürprizle başka bir şaşkınlık yaşatıyor.Yazarın ustalığı,konunun güncelliği sayesinde ve ülkedeki şartların da desteğiyle hiçbir zaman eskimeyecek,içinde mizahı da eleştiriyi de zaman zaman siyasi söylemleri de barındıran bir oyun Günün Adamı.Büyük bir mütevazılıkla elimi alıştırmak için karaladım demiş olsa da Haldun Taner daha yazdığı ilk oyunda ustalığını kanıtlamış ve kalıcılığı yakalamış bir büyük yazar.
Dışarıdakiler, kalabalık kadrosu ve iç içe geçmiş pek çok hikayeyi barındıran konusuyla ilginç bir oyun.Oyun darülaceze’de başlayıp yine darülaceze’de bitiyor.Fakat başlangıçla son arasında gelişen olaylara baktığımızda konunun kesinlikle bununla sınırlı kalmadığını görüyoruz.Doktor ve hastaları arasındaki ilişkiden yaşlıların durumu,nasıl hor görüldükleri,zamanın nasıl adaletsiz işlediğini görürken Yümnü karakterinde umudu,hayata tutunma çabasını,işe yarar olmanın verdiği gururu görüyoruz.Yaptığı işlerden tatmin olmayan Semih hem kendini kanıtlamaya çalışmakta hem de babasının gözüne girmeye çalışmaktayken Aynur bir çıkış yolu aramakta,kafası karışık bir halde hem kendini korumaya çalışmakta hem de aşka,sevgiye olan inancını yitirmemeye gayret etmektedir.Zinnur sevgisini içine saklamış,hatalarını anlayıp düzeltmeyi denemektense bunları erdem gibi göstermeye çalışan bir köşede sıkışıp kalmış kurtuluş yolu olarak da hırslarına sıkı sıkı sarılmış bir genç kadınken kocası Necati çıkarlarını düşünen,değerleri olmayan,korkaklığını gizlemek için kendini fazlaca beğenirmiş havalarına bürünen bir adamdır.Oyundaki her karakterin neredeyse oyundan bağımsız,tek başına bir oyunun konusunu oluşturabilecek hikayeleri var.Bunlar çok fazla deşilmeden,yeri geldiğinde gösterilerek ya da laf arasında geçiştirilerek anlatılmış.Hiçbir karakter tam olarak çözümlenmeyerek seyircinin hayalgücüne bırakılmış,bu da herkesin kendi oyununu oluşturmasına,değiştirip şekillendirmesine imkan vermiş.Oyun 1950li yılların toplumsal yapısını,siyasi olaylarını,ekonomik sorunlarını yansıtırken bir taraftan da Yümnü karakteri üzerinden Osmanlı’nın son dönemi ve Kurtuluş Savaşı yılları hakkında da bilgiler vermekte.Yazar bunları öğretmeye çalışmadan ya da insanları sıkmadan aktarmayı başarmış.Aynı zamanda bu iyidir bu kötüdür’e gitmeden karakterleri konuşturup tartıştırarak bir dönemi her yönden ele almayı tercih etmiş.
Konu içinde konusu,bir şeye saplanmadan pek çok farklı eksende olayın işlenmesi oyunculara da seyircilere de birçok imkan sağlamış.Herkesin oyunu farklı bir yerinden yakalaması hedeflenmiş.İlk kez 1958 yılında Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelenen oyun biraz da anlattığı dönem nedeniyle dili hariç hiçbir konuda eskimemiş,bugün sahnelenmesi durumunda hiç yapay durmayacak,yine bizi bize anlatabilecek durumda.
Haldun Taner’in tiyatro alanındaki ilk iki eseri olan bu oyunlar güncelliğin ötesinde birtakım değerlere sahip olarak yıllara rağmen yeni kalabilmeyi başarmış,kalıcılığı yakalamış iki başarılı yapıt.Bunu sağlayan tabii ki yazarın ustalığı.Aynı dönemde yazılan bu oyunlarda ortak olan tek şey yazarın üslubunda sezilen eleştirsellik.Oyunların içinde abartılmadan bir sorgulanma,hesaplaşma durumu mevcut.Aynı zamanda kesinlikle siyasi oyunlar olmamalarına rağmen her iki oyun da siyasi söylemler barındırmakta,yeri geldiğinde kral çıplak demekten çekinmemektedir.Karakterlerin açık seçik ortaya serilmemesi,bazı şeylerin üstü kapalı kalması oyununu sürprizlere açık olduğunu göstermekte ayrıca seyirciye de gördüğünüz gibi değil,bunun ötesini görmeye çalışın demektedir.
Haldun Taner’in bütün eserlerinde olduğu gibi zevkli,incelikli bir dil ve üzerinde uzun uzun düşünülen ayrıntıların oluşturduğu Türk tiyatrosunun kalıcılığı yakalamış iki başarılı eseri;Günün Adamı ve Dışarıdakiler.
Kaynak:Haldun Taner Bütün Oyunları-4/Bilgi Yayınevi
Anahtar Kelimeler: günün adamı, dışardakiler, haldun taner
0 Yorum