MAKALELER

Kraliçe Lear - Kent Oyuncuları

2008.10.01 00:00
| | |
6078

Heyecanla rolün üstesinden gelmeye çalışırken, yaşlılığın zihin yorgunluğu onu bir karmaşaya sürükler...

1


    Yıldız Kenter "Kraliçe Lear" ile büyülüyor.
 
    Kent Oyuncuları, yeni sezonda çarpıcı bir metin ve göz dolduran Yıldız Kenter farkıyla sahnelerimizdeydi… Tiyatronun yüzyıllardır erkek tekelinde oluşunu sorgulamak amacıyla, William Shakespeare’in Kral Lear oyununu kadınlar prodüksiyonu şeklinde sahneleyecek olan bir tiyatro topluluğu tarafından, iyi bir oyuncu olan seksen bir yaşındaki Jane’e Kral Lear rolü verilir. Jane, bu ağır sorumluluğun getirdiği heyecanla rolün üstesinden gelmeye çalışırken, yaşlılığın zihin yorgunluğu onu bir karmaşaya sürükler…


 
    Yaşlılığın ve gençliğin kıymetini zamanında bilmek konusunda çok çarpıcı bir metin olan Kraliçe Lear’da sanatın insan ruhu üzerindeki iyileştirici gücünün yanı sıra, kuşak çatışması ve yaşlılık temaları işleniyor… Eugene Stickland’in yazdığı, Fatma Leyla Kenter Tepedelen’in dilimize kazandırdığı, Yıldız Kenter’in yönetip rol aldığı oyunda, Kenter’e, Pera Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro Bölümü son sınıf öğrencisi on yedi yaşındaki Sedef Şahin başarıyla eşlik ediyor.


 
    “Doğduğumuzda Geliriz Bu Muhteşem Budalalar Sahnesine, Sonra da Ölürüz… Kral Lear”
 
    Kral Lear’da, Shakespeare’in Hamlet, Macbeth, Romeo Juliet gibi tragedyalarından farklı olarak, katharsisten sonra gelen bir doğum müjdesi yoktur. Kraliçe Lear’da ise yazar, çatışmalardan sevgi, dostluk, güven ve paylaşım doğurur… Doğum ve ölüm arasında geçen süreci, dünyaya faydalı olacak şekilde değerlendirebilmenin, fotosentez yaparak değil de yaşadığının farkında olarak, düşünüp sorgulayıp üreterek yaşamanın olgunluğuna ulaşmanın güzelliğini şiirsel bir yorumla aktarıyor Yıldız Kenter…


 
   “Müziğinizde Çok Nota Var Bay Mozart!”
 
    Hala dimdik sahnelerde olduğunu kanıtlama çabasıyla, Hamlet’ten sonra en uzun erkek rolü olan Kral Lear’a hazırlanan yaşını almış bir tiyatro sanatçısının bellek yitimi trajedisini izlerken, konunun dramatik boyutunun güçlülüğü sayesinde hem gülümsüyor, hem de hüzünleniyoruz… Jane’in evdeki ezber uğraşına dönüşümlü olarak eşlik eden Feride Berin Varol ile Jülide Canca Eke’nin çellodan dökülen kreşendolu notaları, bir yandan Antik Yunan Tiyatrosu’ndaki koronun işlevini üstenirken bir yandan da aktristin bellek karmaşası nedeniyle kendi içinde yaşadığı çatışmayı çok estetik bir biçimde vurguluyor. Üstelik Jane’in bu notalara kızarak, Mozart’ın onun kafasını karıştırdığını söylemesi de bu önemli detayı pekiştiriyor… Unutkanlığını Shakespeare’in yorucu repliklerinin karmaşasına bağlayan Jane kabul etmek istemese de, bu zihin gel-gitleri onu çok yorar ve sinirlerini yıpratır. Onun yaşından ve fazla bilgi yüklemesinden kaynaklanan zihin karmaşasını algılayamayan genç kız Heather, Jane’in deli olduğunu düşünerek işi bırakır… Jane ise, üstesinden gelemediği bu rolün ve yalnızlığının yüküyle daha çok acı çekmektedir… Shakespeare’in bütün tiradlarını birbirine karıştırır ve gerçekten aklını yitirmekte olduğunu düşünmeye başlar…


 
    “Günün Birinde Biz de İhtiyar Olacağız, Naber?”
 
    Hem babası Jane’i yalnız bırakmasına müsaade etmediği, hem de vicdanı elvermediği için geri dönen Heather, Kraliçe Lear rolünü çalışmaktan vazgeçme aşamasında olan Jane’i cesaretlendirmeye çalışır ve ikna eder. Bu geri dönüş, Heather’ın değişim-dönüşüm noktasıdır aynı zamanda. Çocukluktan ilk gençliğe geçişin verdiği bıkkınlık ve değer tanımazlıktan, olgunlaşıp farkına varma aşamasına geçmektedir Heather. Bakış açısı, 81 yaşındaki aktrist Jane sayesinde değişmeye başlamıştır. Aralarında güvene dayalı bir sevgi oluşur, üstelik ikisi de olumlu anlamda birbirlerini değiştirmişlerdir. Jane yetmiş iki yaşındaki eşi David’i, Heather ise annesini yitirmiştir, yalnızlık ve acı onların ortak duygusudur. Heather Jane’i bir anlamda annesinin yerine koyar, Jane ise bu hayat dolu genç kız sayesinde yalnızlık duygusundan sıyrılmakta, yaşama sevinciyle dolmaktadır. Heather, Jane gibi tecrübeli ve bilgili bir insanın yanında zaman geçirdikçe, önceden sıkıcı bulduğu yaşlılığa hayranlık duymaya başlar, hatta durumun sıkıcılığından dem vuran yakın arkadaşına “günün birinde biz de ihtiyar olacağız ne haber?” diye mesaj gönderir. Bu sözler hem onun olgunlaşmaya başladığını gösteren, hem de yeni neslin sesli harfleri atarak kısa mesaj çekme alışkanlığına gönderme yapan yerinde bir espri. Oyunda, yeni neslin değer yargılarına ilişkin göndermeler bununla da kalmıyor; Heather’ın başlangıçta tamamen para kazanmak amacıyla Jane’e katlanması, bu kadar bilgili birinin yanında manevi tatmin sağlamak yerine bir an önce parasını alıp gitmek istemesi ve bu duygusunu açıkça hissettirmesi yoluyla, yeni neslin manevi konulardaki umarsızlığı, sadece konu para olunca tepki vermesi gibi eleştiriler yapılıyor… Heather, Jane gibi tecrübeli birinden ve elindeki felsefi boyutu güçlü olan Kral Lear tekstinden bir şeyler öğrenmek yerine, bu yardımı para kazanma yolu olarak görüyor. Kral Lear’ın bir tragedya olduğunu düşünemeyecek kadar sığ bakıyor oyuna, metnin Bir Yaz Gecesi Rüyası kadar komik olmadığını düşünüyor, yani tüketim toplumu alışkanlıklarının bir uzantısı olarak kendisini eğlendirmeyen her şeyi yok sayıyor, oyunun çözümünü çok basit buluyor ve olmasa da olur diye düşünüyor. Kral Lear’ın felsefesini anlayıp ders çıkartmak yerine, gençler arasında salgın hastalık gibi yaygınlaşan bir şekilde kolayı seçip, anlamadığı şeyi küçümsüyor! Üstelik Kral Lear metni, yanı başındaki yaşlı ve bilge kişinin değerini bilmek konusunda ona ışık tutabilecek nitelikte bir metindir. Oyunda Heather özelinde, yeni neslin ancak alışveriş yaparak kendini iyi hissedebilmesine ilişkin ironik bir gönderme de söz konusu.


 
     Sanatın İyileştirici ve Birleştirici Gücü…
 
    Ancak Shakespeare’in insani boyutunun derinliği ve sanatın iyileştirici gücü bu noktada yavaş yavaş etkisini gösterir; başlangıçta okuduğu metinden hiçbir şey anlamayan Heather yavaş yavaş çıkarımlar yapmaya, Shakespeare’in felsefesinden etkilenmeye başlar. Her iki oyun kişisi de, kendilerini bıkkın ve umutsuz hissettikleri anlarda bile içlerindeki yaratıcılığı açığa çıkartan sanat sayesinde birbirlerine empati yapabilme gücünü duyumsarlar içlerinde… Böylece, jenerasyon farkına rağmen birbirlerini tanımaya, anlamaya ve duygularını paylaşmaya başlarlar… Jane, pes etme noktasına geldiği anlarda Heather’ın gençlik enerjisinin sağladığı motivasyon ve içindeki tiyatro aşkı sayesinde sanatın yaşı, yeri, zamanı olmadığı, sanatın insanın içindeki iyi, doğru ve dürüst olanı harekete geçirdiği mesajını veriyor…
 
     Fırtına Sahnesi…
 
    Kağıt üzerindeki ve sahne üzerindeki oyunların genellikle en zor ve sancılı aşaması final sahnesi olurken bu oyunun birden fazla finali var… Evet belki hepsi ayrı ayrı etkili finaller, ancak tercihimi Heather’ın Jane’i sahneye dönmeye ikna ettiği ve birbirlerine anne-kız gibi şefkatle sarıldıkları sahneden yana kullanmak istiyorum… Elbette Yıldız Kenter hala müthiş bir biçimde amuda kalkıyor, sahne üzerinde son derece dinamik ve çevik, genç bir insan gibi dimdik, emin adımlarla yürüyor, ses ve beden kontrolünden hiçbir şey yitirmeden son derece aktif bir performans sergileyerek gençlere taş çıkartıyor… Fırtına Sahnesi’nde müthiş bir Kral Lear olduğu da kuşkusuz, ancak tüm bu performans başarısına rağmen, Fırtına Sahnesi’nin canlandırılmasının çok gerekli olmadığını düşünüyorum. Heather’ı Cordelia rolü için ikna edip oynatması ve genç kızı sahnede görmemiz bile, Heather’la Jane’in uzlaşıp sevgiyle sarıldıkları sahne kadar etkili değil. Bir de Fırtına Sahnesi Özdemir Nutku’nun çevirisiyle kullanılsaydı daha etkili olurdu diye düşünüyorum, kullanılan çeviri bu sahnenin duygusu açısından çok başarılı değil.
 
    Oyunun bir yerinde Jane’in / Yıldız Kenter’in dile getirdiği gibi, “bugünün seyircisi yarım saatte sıkılıyor, Shakespeare uzun ve sıkıcı geliyor günümüz seyircisine...” Kraliçe Lear, hem yüksek bir sanat olarak görülen Shakespeare’in aslında tüm insanlığa yönelik sade bir felsefeye sahip olan duygu boyutunu, hem de sanatın insanın kalbine yönelen bir güç oluşunu yansıtması yönünden çok nitelikli bir metin / oyun.


Kent Oyuncuları’nı bu nitelikli oyun için tebrik ediyor, Yıldız Kenter’i daha uzun yıllar boyunca böyle sağlıklı bir şekilde sahnelerde görmeyi umut ediyorum…
 

    Başak Sakızlıoğlu
    [email protected]
 

Anahtar Kelimeler: kent oyuncuları, Kraliçe Lear, kenter tiyatrosu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir