MAKALELER

Haluk Işık - Yollarda

2010.11.14 00:00
| | |
5189

İzmirli sanatçılar İzmir'de yaşadıkları için, gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali, yaratılarıyla ön plana çıkartılmayan,...

    İzmir Devlet Tiyatrosu'ndan 12 Eylül sorgulaması Haluk Işık'la keyifli bir sohbet...
 
   "Yazarın yerlisi olmaz, oyunun yerlisi ya da yersizi olur"
 
   İzmirli sanatçılar İzmir'de yaşadıkları için, gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali, yaratılarıyla ön plana çıkartılmayan, yeterince teşvik ve takdir görmedikleri halde sanatlarına yaşamlarını adayan insanlardır... Bir dönem İzmir Devlet Tiyatrosu'nda Kondüvit ve Dramaturg olarak çalışan, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde Dramatik-Yazarlık dersleri veren, 2011'de otuzuncu sanat yılına ulaşacak olan oyun yazarı Haluk IŞIK da, İzmir'in sanat yaşamı için kendini ortaya koyan tiyatro emekçilerinden...Sahnelenen ilk oyunu yirmi bir yaşındayken Turgut Özakman hocanın yazarlık dersi için yazdığı "Mavi Pullu Balık" adlı çocuk oyunudur... Özakman Hoca bu oyunun Ankara Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nda ve Bursa Devlet Tiyatrosu'nda oynanmasını sağlar. Hala bu değerli anıyı anlatırken gözleri dolan Haluk Işık, Suat Taşer, Özdemir Nutku, Turgut Özakman gibi, öğretmek için yaşamlarını ortaya koyan insanlar tarafından yetiştirildiği için kendisini şanslı görüyor. Oyun yazarı Haluk Işık'la 2009-2010 Tiyatro Sezonu'nda İzmir Devlet Tiyatrosu'nda Doğan Yağcı tarafından sahnelenen oyunu "Yollarda" özelinde, İzmir Sanat Merkezi'nde bir tiyatro sohbeti yaptık...


 
     "Tiyatro, hayata müdahale demektir."
 
    "Yollarda" oyunu 80 darbesinin yarattığı ruhsal sarsıntıyı ve baskıyı hissettiren bir oyun... Oyunun en çarpıcı yanı ise; sadece o dönemi yaşamış olanları değil, herkesi kıskıvrak yakalaması… Bu yönüyle evrensel nitelikli olduğunu söyleyebilir miyiz oyunun?


 
   "Yollarda", bir hesaplaşma oyunu, 12 Eylül beraberinde gelen anti demokratik sistem dayatmaları, kaybolanlardan özür dileme, borç ödeme diyebiliriz... İnsanların duyarsızlığına, üç maymunu oynamalarına vurgu yapıyor. Sorgulama, saldırma, rahatsız etme amaçlı bir oyun... Rahatsız etme diyorum, çünkü seyirci duygusal katharsis yaşayıp arınmak yerine, kendini sorgularsa ve acıların tekrarlanmaması için kişisel çaba harcarsa o zaman bu ülkede bir şeyler değişir. Çünkü tiyatro hayata müdahale demektir. Evet bu yönden oyun evrensel nitelikliyse ne mutlu.


 
    Oyun biraz da otobiyografik özellikler taşıyor. Oyunun ana karakterinin erkek olduğunu ve Hülya Savaş'ın müthiş oyunculuğu için karakteri kadın olarak değiştirdiğinizi biliyoruz. Süreci anlatır mısınız?
 
   Oyunculuğunun yanı sıra İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü de yapan Hülya Savaş, yirmi beş yıllık arkadaşım. Devlet Tiyatrosu'nun aydınlık, çağdaş bir kadın müdürü olması onur verici, hele ki benim oyunumda rol alması oyunu yüceltiyor diyebilirim. Hülya Savaş oyunu çok sevdiği için mutlaka ben oynayacağım dedi. Bunun üzerine çok düşündüm nasıl olur diye, ama feodal yapımız gereği siyasi olayları kadın bakış açısıyla anlatan oyun çok az Türk Tiyatrosu'nda. Bu nedenle yoğun bir dramaturgi çalışmasını göze alarak ana karakteri kadın karaktere dönüştürdüm. Oyunun orijinali tek kişilikti ve bir istasyonda geçiyordu, bu travmayı daha kapsamlı anlatacağını düşündüğüm için akıl hastanesi atmosferini seçtim. 12 Eylül travmasını iyi anlatan "hastalar" diyebileceğimiz kişiler oyuna girse de aslında oyunun tek kişi eksenindeki özelliği devam ediyor.


 
     Kadın karakter ekseninde anlatılması oyunu özel bir noktaya çekmiş, çünkü kadınların, eşlerin, ailelerin bekleyişi, onların yaşadıkları belirsizlik, ortadan bir şekilde yok olanların yaşadıkları gerçeklikten daha dramatik bence. Çünkü ortadan yok olanlar, kendi seçimlerinin bedellerini ödediler sonuçta, geride kalanlar ise, söz sahibi olamadıkları bir acının bedelini ödediler. Oyunculuk genel anlamda iyi olsa da özellikle Hülya Savaş'ın oynadığı karakter ekseninde bir kurgu yapıldığı için mi onun oyunculuğu ön plana çıkıyor?
 
   Hülya Savaş'ın çok farklı bir duruşu var; bu oyunda birlikte çalışırken onun sayesinde "demokrak oyunculuk" kavramı gelişti bende. Hülya Savaş öyle güçlü bir oyuncu ki, pek çok örneği gibi başrolde olma ayrıcalığını bencilce kullanabilirdi, aksine genç oyunculara olanak tanıyan bir tavrı var. Onun dünya görüşünden, hayat tarzından kaynaklanıyor bu duruş.
 
     "Yazar olarak tavrım, ülkemi sorgulamak"
 
    "Kül Rengi Sabahlar" dan sonra yine 12 Eylül dönemini hedef alan bir oyun "Yollarda"... Bir 12 Eylül üçlemesine doğru gittiğinizi düşünebilir miyim?
 
   Elbette böyle bir projem var, "Kül Rengi Sabahlar", yaşananların yıkıcı etkileri ile belleksizliğimizi hedef alan, somut bir olayı işlemesi bakımından belgesel nitelikli bir oyun. "Yollarda" ise, kayıplar özelinde, 12 Eylül'ün insanlar üzerindeki etkilerini anlatıyor, üçlemenin son oyunu da, bu ülkenin insanı olma sorumluluğu ile yazmak istediğim, 12 Eylül'ün şeflerini anlatan bir oyun olacak, halen kanava aşamasında. Benim yazar olarak tavrım ülkemi sorgulamak, bu yüzden bir yönüyle belgesel nitelikli oyunlar yazıyorum. Unutulmaması gereken bir şey var; bir gün çocuklarımız, benim kızım, bu ülke için ne yaptın derlerse verecek cevabım olsun diye yazıyorum. Bu benim yurtsever, demokrat tavrımdır. Yazdıklarımız yaşananları değiştirmiyor, ama umut etmemizi sağlıyor, elbette estetik kaygıı taşıyarak...
 
   Kayıp bir neslin ardından her şeyi unuttuk diyebiliriz, peki ya 80 sonrası tiyatromuz? Neden uzun bir dönem yakın tarihimizle yüzleşemedik, bu dönem üzerine yazılmış belgeleri ve eserleri değerlendirmek için bu kadar bekledik? Yaşanan acıları anlatan tiyatro oyunlarımız neden kıyıda köşede kaldı veya yok sayıldı?
 
   Çünkü yıllarca Sakıncalı Piyade'den başka o dönemi anlatan eser yok dendi, oysa ki vardı, örneğin ben "Yollarda" oyunumu on yıl önce yazdım, ilk yazıldığından beri repertuarda, hatta o zamanlar Rüştü Asyalı ve Ankara Ekin Tiyatro oynamayı düşünmüştü, fakat bir şekilde olmadı, yıllar sonra İzmir'e kısmetmiş. Benim kişisel bir kırgınlığım hiç olmadı, fakat emeği yok saymaya, sanatta mafyalaşmaya kızgınım, bu her şeyden önce oyunlara emek verenlere saygısızlık, hatta seyirciye, okura da... Değerlendirilmemiş oyunları ve yazarlarını yok saymak etik değil. Örneğin, "Kül Rengi Sabahlar" ve "Yollarda" Türk Oyun Yazarlığı'nın son dönemlerinde ortaya çıktı, ama uzun yıllar geri planda kaldılar. Bu güne kadar altmışa yakın oyunum sahnelendi, kötü olduğunu düşündüğüm oyunlarım da var, otuz tane çocuk oyunu yazdım çoğunu beğenmem, sadece yazarlık serüvenimin bir parçası olarak çekmecemde duruyorlar. İyiyi yazan, kötüyü de yazar, eleştiriye açık olmak lazım, ama emeğe saygı duymak da şart.
 
    "Dramaturg, tiyatronun çimentosudur"
 
    İzmir Devlet Tiyatrosu'nun Dramaturgu iken emekli oldunuz... Türk Tiyatrosu'nun son dönemlerinde dramaturgun işlevini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
   Bizim ezeli alışkanlığımızdır, içini doldurmadan kavramı ortaya atarız. Hal böyle olunca da, "oyun sanatı uzmanı" olan dramaturglar uzun süre sadece oyun okuyup rapor yazan kişiler olarak görüldüler tiyatromuzda. Oysa üretimin içinde bizzat yer alıp kabul görmeleri, reji aşamasında yönetmen kadar işlevli olmaları gerekiyor. Çünkü, tüm kavramları bütünleyen bir tiyatral duruştur dramaturgi. Kurumda görevliyken prodüksiyon dramaturgisi için çok çaba sarf ettim. Sanatsal yaratım sürecinin örgütlenmesine ihtiyacımız var. Bu sorun çözülürse tiyatronun tüm ögeleri birlik içinde işini yapıyor olur ve dramaturgun hayati işlevi önem kazanır. Devlet Tiyatrosu'nda bir dramaturg ayda on-on beş oyuna rapor yazar, dolayısıyla her Edebi Heyet üyesine ayda altmış-yetmiş oyun gider, okunan oyunlar yazan insanlara karşı çok önemli bir sorumluluktur. Dramaturgluk yaptığım dönemde İ.D.T yüzde yetmiş kendi oyunlarını kendisi seçti, bir yazarımızın elli iki sayfalık oyununa elli altı sayfa neden oynanamaz raporu yazdım, olması gereken bu bence, hatta Edebi Heyet'in oyun hakkında verdiği kararların gerekçeleri herkesin görebileceği şekilde internette yayınlanmalı. Bu hem dramaturgun, hem de Edebi Heyet'in ne kadar titiz çalıştığını ortaya koyar. Yeni oyun yazarlarını yetişmesi ve teşvik edilmesi için bu gerekli diye düşünüyorum. Elbette dramaturglarımızın mutlaka Tiyatro okullarının Dramaturgi bölümlerinden yetişmiş, sahneleme aşamasında işlevli olabilecek kadar kollektif donanım sahibi kişiler olmaları gerekiyor. Ben Dramaturg'ken hep sanatsal bakış yönünden anlaştığım yönetmenlerle çalıştığım için şanslıydım, kaygım kurum adına.
 
    Oyun seçimi yönünden Devlet Tiyatrosu için cesur bir yöneliş olan "Yollarda" oyunu için aldığınız tepkiler nasıl?
 
   "Yollarda" nın içeriğinin kitlelere ulaşması beni yazar olarak sevindiriyor. Ayrıca şunu vurgulamak da isterim; oyun kendi tanıtımını kendisi yapıyor. Şu ana kadar basında tanıtımı çok az yapıldı, oyunun özü oto sansürünü kendi yapıyor, çünkü konu basını ürkütüyor! Neyse ki, seyircinin gösterdiği ilgi en güzel tanıtım benim için.
 
   Önümüzdeki günlerde ilk dört oyununuzun Mitos-Boyut Yayınları'nın 501. oyun kitabı olarak basılacağını biliyoruz, hangileri bu oyunlar?
 
   Oyunlardan biri; 1946'da Marshall Yardım Planı ile Missouri gemisiyle ülkemize gelen bir emperyalist ile onu karşılayanların hikayesini anlatan ve 15 yıl önce yazdığım "Hoşgeldin Amerika" ki bu oyunun Kültür Bakanlığı Ödülü var, bir ara Ankara ve İzmir Devlet Tiyatroları'nın yanı sıra Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları tarafından sahnelendi. "Kül Rengi Sabahlar", 12 Eylül dönemini ve Erdal Eren'i anlatan, bir yönüyle belgesel nitelikli olan bir oyun. Salihli Belediyesi'nden "En İyi Oyun Ödülü" almıştı. "Bir Oyun Gibi" ve Nazım Hikmet'i anlatan "Hasret" adlı oyunlarım da basılacak olan toplu oyunlar arasında yer alacak. Ayrıca bu yıl içinde toplu oyunlarımın serisi çıkacak.
 
   Nisan ayı başında Konak Melek Ökte Sahnesi'nde birkaç temsil verecek olan "Yollarda" oyununa ve tiyatromuza değerli eserler kazandıran Haluk Işık'a çalışmalarında başarılar diliyoruz, iyi seyirler...

Anahtar Kelimeler: Haluk Işık, Yollarda, izmir devlet tiyatrosu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir