MAKALELER

Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu - 1984 (Büyük Gözaltı)

2019.05.17 00:00
| | |
6983

İngiltere’de Northumberland Bulvarı'ndaki Trafalgar Meydanı'na yakın, Westminster Şehri'nde bulunan bir West End Tiyatrosu’nda...

GEORGE ORWELL' IN HAZİN SONU RUTKAY AZİZ'İN UMUDU!

İngiltere’de Northumberland Bulvarı'ndaki Trafalgar Meydanı'na yakın, Westminster Şehri'nde bulunan bir West End Tiyatrosu’nda oturmuş, dünyanın en karanlık oyunlarından bir tanesini izlemek için bekliyorum. 1200 kişi değil belki 500 kişi benimle aynı duygular içinde. Sonra aklıma takılıyor birden, aslında anlatılan hikaye bizden bir parça. Kendi topraklarımdan bir öykü. Sonra gözlerim parıldıyor ve karşımda George Orwell’ ın 1948 yılında yazdığı ‘1984 Büyük Gözaltı’ romanı sahnede beliriyor. Burada rakamlarla oynayan yazarın zeki yazımı ortaya çıkıyor. Tabi benim yazdığım isim oyunun Türkçeleşmiş hali. Distopik dünyanın içine giriyoruz sözüm ona, ama bu dünyayı aslında hepimiz tanıyoruz. Orwell bunları yazarken 2. Dünya Savaşı’ nın yıkıntılarından yeni çıkmış, kendi öz bilincini sorgulama peşinde. Big Brother (Büyük Birader) dönemin Hitler’idir, kim bilebilir? Zaman geçse de verdiğim örnekteki lider profilleri tarihte hep var olmaya devam ediyor. Playhouse Theatre’ dan o gün umutsuz biçimde ayrılıyoruz, çünkü yönetmen yazarın anlatımına birebir sadık kalmış. Sonra Türkiye’de görüyorum aynı oyunu, Rutkay Aziz’ in yönetiminde sağlam bir kadro oyunu sahneye taşımış. Hiç düşünmeden hemen soluğu oyunun oynanacağı salonda alıyorum, bakalım bizim Big Brother’ ımız nasıl aktarılacak seyirciye? Oyunu Perdeci Tiyatroları ile Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu’ nun yapımcılığında izliyoruz. Ve bir umut beliriyor sahnede. 

Rutkay Aziz, Taner Barlas, Ekin Aksu, Özcan Alpar, Levend Yılmaz, Aytaç Öztuna, Hüseyin Demir ve Hüseyin Uçurtma oyuncu kadrosunun birlikteliğinde, dekor ve kostüm tasarımını Metin Deniz’in, müziklerini Cahit Berkay’ın, ışık tasarımını Mahmut Özdemir’in yaptığı 1984 (Büyük Gözaltı) aslında dönemsel olarak enine boyuna irdelenmesi gereken önemli bir proje. Son dönemde sahnelerde ‘politik tiyatro’ yapan grupların azlığını düşünürsek, Rutkay Aziz ve ekibinin çalışması son derece mühim noktada duruyor. 

Oyun, sahnenin ortasına yerleştiren ekran eşliğinde insanların hayatlarını yön veren gücün kurallarını görerek ilerliyor. Az dekor kullanımı ile sağlanan bütünsel yapının getirisi olarak ekranda beliren oyuncuların söylemleriyle insanların hayatları nasıl değişiyor hep birlikte izliyoruz. Orwell’ ın distopik dünyasına giren her algı oyunda parça parça kendisine yer bulmuş. Yönetmen sahne tasarımı çiziminde aslında çok doğru tercih yapıyor. İzleyenler oyunun merkezinde yer alan ekrana kilitlenip, sonrasında kendi gerçekliklerine yönelmişler. Yakalanış, işkence ediliş, aşkın sürüklenişi konuda ince ince çarpıcı şekilde irdelenirken, özellikle sahne üstünde daralan çember herkesin canını içten içe sıkıyor ve o baskı çemberi belli bir süre sonra seyircileri de esir alıyor. Oyunun daha önceki yapımına göre baktığım zaman, o merkezde bulunan ekran ‘big brother’ algısının yansıması çok daha güzel olmuş. 

Oyunda karakterler arası bazı uyumsuzluklar göze çarpıyor. Ama ne olursa olsun anlatının özünden kopmamak lazım. Romanın dünyası üç ayrı rejimle dünya yönetilmektedir: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya... Oyunda ara ara konuşulan rejimlerin varlığı her açıdan sorgulanıyor. Özellikle Goldstein ve Winston gerçekliliği üzerinden ‘sistem nedir?’ sorusunu defalarca kez beynimize işlendi. Gerçekte bu karakterler var mı, yoksa bizler bunları beynimizde mi kurguluyoruz? Konun özünde Sovyetler Birliği'ni andıran Okyanusya, düşünmeden itaat eden ve Büyük Birader adında birine bağlılıkları olan halkın yaşadığı devlet. Toplumdaki tüm insanların hareketleri, düşünceleri ve davranışları an be an izleniyor. Sisteme karşı gelişen her refleks kontrol altında tutulmalı ki, düzen istediği karakter yapılarını istediği şekilde oluştursun. Orwell, Sovyet sistemine takıntılı olduğu için, özellikle metaforlar üzerinden sözde sosyalizmi eleştirecekken, dünya o’nun tozpembe kapitalist sistem zulmüne teslim oldu. Yazar istemeden kendi sisteminin eleştirisini yazdı. İyi ki yazmış! 

Rutkay Aziz’ in rol anlamında rejimin sürüklediği dünyaları aktarış biçimi gerçekten kusursuz. Zaten oyunun içine girdiğimiz andan itibaren Taner Barlas ile Ekin Aksu arasındaki aşk dokunulmazlığı, yeraltı örgütünün faaliyetleri içinde kendisine çıkış arayan insan grupları dikkatimizden kaçmıyor. Roller arasında diyalektik temeli sorunlar olduğunu görüyorum. Söylemler olayın yaşandığı duygu yoğunluğuna göre şekillenmeli. Yönetmen bunu mutlaka bir kez daha düşünmeli. George Orwell’ ın aksine Rutkay Aziz, konunun sonunda insanın içine epeyce enerji veren umutlu tablo çizmiş. Karanlık biten Orwell tablosunun aksine böylesi bir tercih çok yerinde karar olmuş. Perdeci Oyuncuları ve Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu’ nun 1984 çalışması kusurlarıyla beraber görülmesi gereken enteresan politik tiyatro gösterimlerinden birisi. 

[email protected] 

Anahtar Kelimeler: aysa prodüksiyon, aysa prodüksiyon tiyatrosu, 1984, rutkay aziz, yaşam kaya



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir