MAKALELER

23. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali Üzerine Bir İnceleme

2018.10.29 00:00
| | |
8348

Festivalin oyunları, atölyeleri, katılımcılara farklı farklı bağlamda değerlendirilecek fırsatlar sunuyordu.
 
Bursa Kültür ve Sanat Vakfı ile Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ortak çalışması sonucu 23.sü gerçekleştirilen Uluslararası çocuk ve gençlik tiyatroları festivali 22-28 Ekim arası dünyanın farklı ülkelerinden ve Türkiye’den onlarca oyunu yüzlerce seyirci ile buluşturdu. Bursa’nın merkezinde ve ilçelerinde farklı sahnelerde gerçekleştirilen oyunlarla, imza günleri ve atölye çalışmalarıyla çocuk, genç, yetişkin olmak üzere tiyatro sanatıyla ilişkili herkese güzel bir fırsat sunuldu. Yerli ve yabancı ekiplerin performansları ile farklı farklı tiyatro metotları, üslupları, izleyenlerin tiyatro dağarcığına zenginleştirme bağlamında katkı sunarken yapılan atölyeler bir tiyatro izleyicisinden bir adım öne geçen herkese alanla alakalı bilgiler sundu. Bunlarla birlikte başta Prof. Dr. Özdemir Nutku ve Prof. Dr. Hülya Nutku olmak üzere tiyatroya sadece Türkiye bağlamında değil dünya çapında bilimsel katkı sunmuş tiyatro insanları ile gerçekleştirilen imza günleri katılımcılara sunulan bu festivalin başka önemli bir artısıydı. Festivalin oyunları, atölyeleri, katılımcılara farklı farklı bağlamda değerlendirilecek fırsatlar sunuyordu.
 
Festivalden: Bir Prof. Dr. Özdemir Nutku geçti!
Bugün üniversitelerde binlerce tiyatro öğrencisinin sınırsız bilgi edindiği akademisyenlerimizin çoğunun hocası olan, daha doğru bir tabirle hocaların hocası olan, yazılan tiyatro tezlerinde en az 5 kitabı kaynak gösterilen -tiyatro alanında 150 civarı kitabı olan- ve dünyadaki sayılı Shakespeare yorumcularından birisi olarak kabul edilen Prof. Dr. Özdemir Nutku ve eşi Prof. Dr. Hülya Nutku şeref konuğu olarak festivale büyük katkı sağladılar. Özdemir Hoca ve Hülya hoca hemen hemen tüm festival boyunca imza günü ve atölye yapmadıkları sürece tüm oyunları izlediler ve değerlendirdiler. Bu durumu birçok oyuncu “hayalini gerçekleştirmek” olarak adlandırdı. Oyun sonrası Özdemir hoca ve Hülya hocadan yorumlar duyan oyuncular hem heyecan hem de mutluluk duyduklarını festival boyunca sık sık dile getirdi. 
Hocalarımızla birlikte festivalin gözlemci ekibi de alanında son derece başarılı kişilerden oluşuyordu. Prof.Dr. Sema Göktaş, Doç. Dr. Selen Korad Birkiye, Dr. Öğretim Üyesi Tekin Özertem, Dr. Öğretim Üyesi Rasim Aşın, Dr. Öğretim Üyesi Erbil Göktaş, Öğr. Gör. Birgül Yeşiloğlu Güler, Öğr. Gör. Nedim Saban, Devlet Tiyatrosu Rejisörlerinden Özgür Erkekli, Dramaturg Yetkin Yüksel, Tiyatro Gazetesi imtiyaz sahipleri Nurhan ve Nazif Uslu, Kulis Tiyatro Dergisi imtiyaz sahibi Osman Doğan gibi birçok isim gözlemci olarak tüm festival oyunları izleyip değerlendirmede bulundular. Tabii ki bu kadroyu bir araya getiren festivalin arkasındaki en büyük emeklerden birisi olan Devlet Tiyatroları eski Başrejisörü Faik Ertener bu festival bağlamında ayrı bir teşekkürü hak ediyordu. 
 
Açılış Oyunu: Ben Sinbad!
 
Festival 45 dakikalık sözsüz bir oyun olarak tasarlanan ve Bursa Büyükşehir belediye tiyatrosu tarafından sahnelenen Ben Sinbad oyunu ile başladı. Uyarlama ve yönetmenliğini Altuğ Gördü üstlenmişti. Oyuncu kadrosunda ise Aykan Yılmaz, Mehmet Ali Açıl, Murat Erten ve Serdar Soyer bulunuyordu. 
Uluslararası bir festival bağlamında değerlendirildiğinde öncelikle sözsüz bir oyun olması isabetli bir tercih olduğunu sonucunu ortaya çıkarıyordu. Çocuk tiyatrosu denilince yıllarca pelüş ayılarla, çiçekli-böcekli boyalı panolarla yapılan “çocuklar dişlerimizi fır-ça-lı-yo-ruz de-ğil-mi?” ya da kötü bir adamın sahneye çıkıp çocuklara aradığı kişinin nereye kaçtığını sorarak çocukları muhbir gibi kullanan tiyatronun aksine çağdaş reji mantığı, isabetli gösterge kullanımı, beden performansına dayalı aktif bir oyun olma özelliği taşıyordu; Ben Sinbad oyunu. Ayrıca hemen hemen herkesin bildiği bir Sinbad hikayesi söz kullanılmamasına rağmen kolayca anlaşılabiliyordu. Bunlarla birlikte oyunda bir detay daha vardı. Oyunda köşede bir askının üzerinde bir kavuk asılıydı. O kavuk kimin başına geçerse o kişi Sinbad oluyordu. Bu reji uygulaması Türk Geleneksel Tiyatrosunun çağdaş sahneleme içerisinde kullanılmış bir unsuru gibi duruyordu. Oyuna farklı bir seyirlik haz veriyordu. Çağdaş reji mantığında kurgulanan oyunda ise garp ile şarkın sentezi bir atmosfer oluşturuyordu. Ciddi bir fiziksel kondisyon gerektiren koreografiler oyuncular tarafından 45 dakika boyunca kusursuz bir şekilde sahnelenmesi oyunda ciddi bir emek ve prova sürecinin olduğunun göstergesiydi. 
 
İRAN THE SIMORGH THEATRE – Arkadaşlığın Mucizesi Oyunu
 
İran’dan gelen Simorgh Tiyatro oyuncuları festivalin ilk günü ikinci oyun olarak Arkadaşlığın Mucizesi adlı 45 dakikalık sözsüz oyunlarını sergilediler. Oyunun içerisinde yer yer dans ve müzikler eşliğinde fırtınadan kaçan Kakoli adındaki kuşun konmasına hiçbir ağacın izin vermezken bir çınar ağacının ev sahipliği yapması hikayesini anlatıyordu. Kuş ile ağacın arasında doğan sonsuz dostluk konu olarak işlenmişti. Oyuncuların bu oyuna uzun süre çalıştıkları oyun boyunca belli oluyordu. Fakat bazı eksiklikleri de vardı. Örneğin oyunda yapılmış bir ışık tasarımı yoktu. Kuşlar için tasarlanmış kostümler çok karışık desenli ve göz yoruyordu. Sahne üzerinde kostümler estetik durmuyordu. Sahne üzerinde yapılan bazı danslar ciddi koreografiler gerektiriyordu. İyi bir koreograf, ışık ve kostüm tasarımcısı ile  çalışıldığında oyun çok daha iyi bir hale gelebilirdi. Fakat birçok yasağın bulunduğu bir İran’da imkansızlıklar ve yasaklamalar içerisinde yine de böyle bir oyun ortaya çıkarabilmeleri göz önüne alındığında büyük bir tebriki hak ediyorlardı. 
 
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu – Lorca’nın Acıklı Güldürüsü
 
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun kolektif olarak uyarladığı, dramaturjisini yaptığı, yönettiği ve oynadığı Federico Garcia Lorca’nın yaşam öyküsünün konu alındığı oyun festivalin ilk günü üçüncü oyun olarak sahnelendi. Grotesk üslup ile sahnelenen oyunda kullanılan yerinde göstergelerle, reji uygulamaları ile başarılı bir oyun olma özelliği taşıyordu. Oyun metni Lorca’nın tüm öyküsünü tam anlamıyla içeriyordu. Oyunun sonunda ise Lorca’nın günümüze ulaşmış tek siyah beyaz video kaydını da içeriyordu. Tüm oyun boyunca bolca aksiyon içeren oyun metni sayesinde izleyicinin oyundan kopmadan, zihni ile sürece dahil sürekli dahil olabildiği bir oyun seyretmesine neden oldu. Ayrıca oyuncuların performansları ile de metin daha seyirlik hale geldi. Oyunda dekor olarak bir kukla perdesi kullanılmıştı. Yer yer perdenin arkasından yapılan oyunlarla yer yer perdenin önünde gerçekleşen performanslarla seyirlik hazzı yüksek bir oyun izlenilmesine sebep  oldu. 
 
Tiyatro Lokus – Fıçı Yahut Mukadderat Meselesi
 
Danimarka’da komedi okulundan mezun olmuş 3 kadın oyuncudan oluşan Tiyatro Lokus’un sahnelediği oyun büyük ölçüde Jacques Lecog metodolojisi içeriyordu. Oyuncuların 60 dakika boyunca Türkçe dili ile sahnelediği oyunda ilk öne çıkan oyuncuların bu süre boyunca gösterdikleri performanstı. Seçtikleri anlatım üslubu büyük bir kondisyon ve aksiyon gerektirdiğinden oyun boyunca ciddi bir efor sarf ettiler. Bu performanslarından dolayı oyun seyirlik haz bağlamında başarı getirdi. Metin bağlamında ise oyun, içerdiği referanslarla seyirciyi sürecin içerisine çekerken oyunun ortalarına doğru ciddi bir söz manzumesinin içerisinde gerilemesine sebep oldu. Sarf edilen sözcükler aksiyona dönüşemedi. Dolayısıyla seyircinin yer yer oyundan kopmasına neden oldu. İlk yarından itibaren oyuna yapılacak dramaturji çalışması ile metin daha ekonomik hale getirilirse ve daha ekonomik hale getirilen replikler yapılacak reji çalışması ile daha çok aksiyon içerirse oyun başladığındaki başarısını sonuna kadar devam ettirebilir. Oyunun metni ise yine oyundaki 3 kadın oyuncunun Danimarka’daki komedi okulunda yaptıkları 5 dakikalık bir performanstan geliştirilerek elde edilmiş kolektif bir metin. Büyük resme bakıldığında ise gerek performansları, gerek emekleri ciddi bir çalışmanın ürünü olarak görülüyordu.
 
Bulgaristan Trio Theater – Burada, Şurada, Her yerde Oyunu
 
Bulgaristan Devlet Tiyatrosunda oyuncu olan iki kişi tarafından kurulan Trio Theater tarafından sahnelenen Burada, Şurada, Her yerde oyunu -gerçek adı ile Here, There, Everywhere oyunu- bir kadın bir erkek oyuncu tarafından dans ve kuklalarla gerçekleştirilen bir oyun olarak sahnelendi. İlk olarak dansla başlayan oyun bir erkek ile bir kadının tanışma, sevgili olma, evlilik hikayesi ile başladı. Sonrasında ise ikili insan ilişkilerinden, arkadaşlık ilişkilerine kadar birçok konuyu içerdi. Oyun tamamen sözsüz olarak 45 dakikalık bir gösteri olarak sahnelendi. Oyunda sopalı kukla hariç beden kuklası, çarşaf kukla, ipli kukla, el kuklası, parmak kukla, perde kuklası gibi kuklanın tüm çeşitleri kullanıldı. Oyun baştan sona kadar ciddi bir performans içeriyordu. Oyuncuların bu bağlamdaki performansları, kondisyonları ve tüm oyun boyunca sarf ettikleri efor onların başarılı olmalarına sebep oldu. Tüm oyun boyunca müzik eşliğinde hem dans edip hem kukla oynattılar. Ve tüm bunları bir hikaye eşliğinde herhangi bir aksama olmadan yapabildiler. Bu yüzden oyun baştan sona kadar izleyen herkesin ilgi ile takip edip seyirlik hazzı yüksek bir oyun olarak akılda kalmasını sağladı. 
 
Festivalin Atölyeleri!
 
Festivalin oyunlarla birlikte ilgi çeken ayrı bir özelliği ise atölyeleriydi. Alanında uzman ve günümüz tiyatrosunda tanınmış kişilerce yapılan atölyelerle öğrenciler çeşitli konularda yeni bilgiler edindi.
 
Devlet Tiyatroları sanatçısı(rejisör) Özgür Erkekli “Oyun içgüdüsü ve sanat atölyesi” adı altında 3 gün süren bir çalışma gerçekleştirdi. Bu atölye kapsamında çeşitli şehirlerden gelen tiyatro öğrencileri birçok yeni bilgiyi bu atölye sayesinde edindi. Atölye sonrasında katılım sertifikalarını alan öğrenciler kazandıkları yeni perspektifle festival oyunlarını takip ettiler. 
 
Devlet Tiyatrolarının eski başrejisörü Faik Ertener “Tiyatro’da Reji Atölyesi” adı altında 3 gün süren bir atölye gerçekleştirdi. Bu atölyenin bir sürprizi daha vardı. Prof. Dr. Özdemir Nutku ve Prof. Dr. Hülya Nutku da atölyenin 3. Gününe katılım sağlayarak katılımcılara interaktif bilgilendirme yaptı. Bu üç isimin bir araya gelerek böyle bir atölyede buluşması katılımcılar için ender bulunabilecek bir ortamdı. Normal zamanda bir araya gelme imkanı zor olan üç isimin bir araya bir atölyede gelmesi yine bu festival kapsamında gerçekleşti. 
 
Tüm bu atölyelerle birlikte Londra’dan gelen Ruth Burgess “Fantastik Dünyalar Atölyesi”, Luigi Ciottta “Palyaço ve Fiziksel Komedi Atölyesi” , The Commedia School Ole Brekke tarafından “”Fiziksel Tiyatro Atölyesi” , İlhan Ateş tarafından “Çocuklarla Mask Yapım Atölyesi” ,Ebrahim Shakeri tarafından Pop-Up Kitap Yapım Atölyesi gerçekleştirildi. Ayrıca festival kapsamında Yalvaç Ural’ın da bir imza günü gerçekleştirildi. 
 
Sonuç olarak Bursa Kültür Sanat Vakfı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi nadir olarak bir araya gelebilecek isimleri, ekipleri bir araya getirerek katılımcısına son derece fayda sağlayabilecek bir festivali gerçekleştirmiş oldular. Günümüz çocuk tiyatrolarında yaşanan bir takım problemlerin çözümüne ışık tutabilecek birtakım nüanslar da vardı. Örneğin sahnelenen oyunların çeşitliliği, izleyenlere çok farklı deneyimler sunuyordu. Bu deneyimler onlarda ufuk açma noktasında bir katkı barındırıyordu. Bu gibi kaliteli organize edilen festivallerin daha çok olması günümüz tiyatrolarında yaşanan birçok sorunun çözümü için bir çözüm önerisi sunabilir. Bu bağlamda bu organizasyonda emeği olan herkes tiyatro adına çok büyük bir iş yapmış oldular. 
 
Yasin ÇETİN – 28.10.2018 – [email protected]

Anahtar Kelimeler: uluslararası bursa çoçuk ve gençlik tiyatroları fe, bursa, festival



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir